“Olağanüstülükler çağı” başladı. Bu tehdit ABD ve AB’yi vuracak..

04:0015/11/2016, Salı
G: 16/09/2019, Pazartesi
İbrahim Karagül

Bir “
olağanüstülükler
çağı”
na girdik.
“Sıradışılık”
ların öne geçeceği, ülkelerin ve küresel ölçekte gelişmelerin belirleyicisi olacağı bir döneme girdik.


21. yüzyıla, ikinci çeyreğine, bu dönemde yaşadıklarımıza, dünyanın içinde bulunduğu bunalım ve çözülme işaretlerine

ne isim verilirse verilsin, bu dönemin, yakın geleceğin tek özelliği olacak; o da olağanüstülüktür

. Bunun sonuçları, uzantıları, yansımaları sıradışılık şeklinde gelişecektir.

Ülkeler, liderler, kitleler, politikalar, güçlerarası ilişkiler, küresel sisteme dair hemen bütün gelişmeler bu olağanüstülükler çerçevesinde gelişecektir

.



Şok edici müdahaleler..


Bundan sonra kimse,

çokuluslu ortaklıklardan, küresel üst yapılardan, çok katılımlı ittifak ilişkilerinden

, bugüne kadarki ezberlerinden,

siyasi teamüllerden

, uluslararası sözleşmelerden,

geleneksel güç ilişkilerinden

beklenti içine girmesin. Merkez güçlerde, çevre ülkelerde

radikal atılımlar

, güç haritasını

yerle bir edecek çıkışlar

, şaşırtıcı hareketler göreceğiz.



Soğuk Savaş dönemini, ondan sonraki

yirmi beş yılı

adeta zihinlerimizden silecek,

güç ve kaynak eksenli şok edici müdahaleler

göreceğiz. Dünya genelinde güçler arası

örtülü

mücadelenin, hesaplaşmanın

açık

çatışmaya,

hesaplaşmaya

dönüştüğüne tanık olacağız.



Her ülke savunma kalkanını indirecek


Devletlerin merkez iktidar alanının alabildiğine güçleneceğini

, çevre unsurların hızla zayıflayacağını, ülkelerin

korumacı ve savunmacı

bir çizgiye çekileceğini göreceğiz. Bu

tehdit

algılamalarına bağlı olarak demokratik değerlerin zayıflayacağını,

özgürlük alanlarının maalesef daralacağını

göreceğiz.



Başta

merkez ülkeler

olmak üzere, küresel iktidar alanını şekillendiren güçler;

ABD, Avrupa'nın merkez ülkeleri, Asya'nın öne çıkan güçleri

güvenliği öne çıkarıp ülkelerin

savunma kalkanlarına
yatırım

yapacak, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana öne çıkan siyasi söylemleri anlamsızlaştırıp,

eski hesaplarını

öne çıkaracak. Birçok ülke

içe kapanıp varolma

arayışına odaklanacak.



Sert rüzgarlar bu sefer merkez ülkeleri vuracak


Çok sert bir rüzgar

yaklaşıyor. Konforumuz bozulsa da,

zihinlerimiz karışsa da

, endişelerimiz artsa da,

huzurumuz

kaçsa da bu eğilimi görmek, dikkate almak,

hazırlıklı olmak

zorundayız. Bu sefer yaklaşan

tehditler sanıldığı gibi çevre ülkeleri değil, doğrudan merkez güçleri hedef alıyor

. Küresel ekonomiyi, kaynakları, güç ilişkilerini yönetenleri hedef alıyor. İçe kapanmanın,

merkezileşmenin en radikal şekli

belki de bu ülkelerde görülecek.



On yıldır

ABD

'nin,

İngiltere

'nin,

Almanya

ve diğer bazı Avrupa ülkelerinin

olağanüstü hal yasalarını, sıkıyönetim yasalarını değiştirmelerinin

, kriz dönemlerinde yaşanacak muhtemel

sosyal patlama

lar için hazırlık yapmalarının, bankaların kontrol altına alınmasına ve

askerin iç güvenlikte kullanılması

na dair düzenlemelerinin sebebi bugünlerde anlaşılıyor.



Önceleri sadece ekonomik krize hazırlık çerçevesinde değerlendirdiğimiz bu düzenlemelerin daha kapsamlı,

daha büyük krizlerle alakası olduğu

şimdilerde daha bir belirgin hale geliyor.



ABD bunalımların kaynağı haline geldi


Düşünün, 21. yüzyılın başında ABD

tek süper güçtü

ve bütün dünya

tereddütsüz

arkasına sıralanmıştı. Yeni dünya düzeni ABD liderliğinde kurulacaktı. Oysa bugün

ABD'nin böyle bir kredisinden kimse söz bile etmiyor

. Dünyaya verecek kredisi, güvenilirliği kalmadı. Hiçbir ülke,

müttefikleri bile

, ABD'nin kendisine gelecek güvencesi vermediğini,

bencilce

kendi geleceğine yatırım yaptığını, savunageldiği her şeyi bir kenara itip dünyanın büyük bölümünde

bunalımların kaynağı

haline geldiğini gördü.



Avrupa Birliği değerler pazarlayan bir imparatorluk

olarak biçimlendirildi. Dünyaya pazarladığı tek şey demokrasi ve özgürlüklerdi. Ekonomik bir güçtü ama siyasi bir gücü hiç olmadı. Kendini savunacak ortak orduyu bile kuramadı,

ABD himayesine

sığındı.



Baltıklardan Suriye sınırına uzanan bu yeni Roma İmparatorluğu

, İkinci Dünya Savaşı'nda sonra inşa ettiği yer şeyi, bütün değerleri

birkaç yılda silip attı

. Artık AB ülkelerinden bu değerlere dair tek söz bile duyamazsınız.



Ayarları bozuldu, hiçbir ülkeye saygı duymadılar


Sınırlı bir ekonomik kriz hem ABD'nin hem de AB'nin ayarlarını bozdu.

Krizin üstesinden gelemediler, gelmediler. Çünkü ekonomik

krizin çözümü ekonomik iktidarın paylaşımını zorunlu kılıyordu

. Krizin sebebi de bu paylaşımın yapılmamış olmasıydı.



İki güç de

ekonomik iktidar alanının paylaşılmasının Atlantik İttifakı'nın tek merkezli küresel iktidarın parçalayacağını

çok iyi biliyorlardı. Bu yüzden paylaşma yerine

çatışma ve tehditleri

tercih ettiler. Bu da dünya genelinde güvensizliklere, küresel güç ilişkilerinde

derin kırılmalara

yol açtı.



Bugün

uluslararası sistemi rehin alan sert iklim

in tek sebebi budur. Bu ülkeler

Latin Amerika'ya saygı duymadılar, Rusya'ya saygı duymadılar, Çin'e saygı duymadılar. Türkiye, Hindistan gibi ülkelere saygı duymadılar

. Onlarla hiçbir şeyli paylaşmadılar. 19. ve 20. yüzyılda olduğu gibi yine onlara

tepeden

baktılar, onları kontrol altında tutmaya çalıştılar. Oysa

dünya değişmiş, yeni güçler sahneye çıkmıştı

.



Şimdi dünya intikam alıyor


ABD ve AB'ye rağmen bu güçler teknolojide, sermayede, savunmada, insan kaynağında

inanılmaz bir yükseliş

içindeydi.

Atlantik ittifakı bu yükselişi kontrol altına alabileceğini, yönetebileceğini, yönlendirebileceğini, tehdit olmaktan, rakip olmaktan çıkarabileceğini sandı

. Belki de son yüz yıldır yaşadıkları

en büyük yanılgı

buydu.



Dünya yükselirken onlar

duraklama

dönemine girmişti. Dünyanın

ortak aklını

alt edemeyeceklerini, eski dünyanın

intikam

alacağını okuyamamışlardı. Duraklama bir süre sonra

gerilemeye

dönüşecek,

Atlantik kendi içinde bölünmeler yaşayacak

tı. Nitekim bugün AB kendi içinde parçalanmaktadır.

Avrupa ortak kimliği

çok ağır yara almıştır, birlik sadece bir

Alman imparatorluk projesi

ne indirgenmiştir.



Türkiye'nin yükselişi Avrupa'yı korkuttu..


Birçokları, Türkiye'nin yaşadığı sıkıntıların sadece

Türkiye'ye özgü

olduğunu sanıyor. Yüz yıl sonra

küllerinden dirilen

, yeşeren, kendi ayakları üstüne durabilen, küresel iktidar alanında varolmak için büyük bir

mücadele

başlatan,

siyasi liderliği ile, devlet aklı ile, kadrolarıyla, kitlesel desteği ile şaşırtıcı bir ivme yakalayan Türkiye

'yi yeniden cephe ülkesi yapıp

bir köşeye sıkıştırma

düşüncesi artık başarılı olamayacaktı.



ABD de, AB de Türkiye'yi böyle algıladı, yeniden yükselişini hiçbir zaman

hazmedemedi

, bir kez daha

rehin almak için Gezi'yi, 17-25 Aralık'ı ve son olarak 15 Temmuz saldırısını planlayıp uyguladı

. 15 Temmuz

Türkiye'ye yok etme düşüncesi

ydi ve tarihimizdeki

en ağır

saldırılardan biriydi. Aynı ABD ve AB, müttefikleri olan

Türkiye'nin yükselişinden öylesine ürkmüşlerdi ki

, terör örgütlerini kayıtsız şartsız destekledi ve Türkiye'ye saldırttı.



Terör örgütlerini yardıma çağırdılar


Bu durum ABD ve AB'nin, AB içinde Almanya'nın ekseninin nasıl kaydığına,

gözlerinin nasıl döndüğüne

,

merkez güç olma reflekslerini nasıl kaybettiğine

,

PKK ve FETÖ gibi terör örgütlerine bu kadar açıklıkla sahip çıkarak terörden nasıl da medet umduklarına

açık bir delildir. Bu durum aslında

uluslararası sistemin çöktüğünün, bu sistemi ayakta tutanların çöktüğünün

işaretiydi.



Terörle mücadeleyi küresel siyasi söyleme dönüştüren güçlerin aslında

küresel terörün mimarları

olduğunun

açığa

düşmesiydi. Böyle bir durumda Türkiye için

AB'nin hiç bir değeri

kalmamıştı. Türkiye-ABD derin ilişkileri de

sorgulanmaya
muhtaç

hale gelmişti.



Bu gerçekler sanıldığı gibi

Türkiye'ye zarar vermedi

,

onu güçlendirdi

. Yeni

“olağanüstülükler
çağı”

na hazırlıklı girmesini sağladı. Dünya bu

sert iklime

girerken Türkiye

birçok cephede

hazırlıklarını tamamlamış, bir çok alanda mücadelesini vermişti. Belki de

en tecrübeli ülke

, en az şok yaşayacak ülke haline geldi.



Almanya teröre açık destek verdi


ABD'nin

FETÖ artıklarını

korumaya aldığı, AB'nin bütün

terör örgütü taraftarlarına ev sahipliği

yaptığı, bu yönde çağrılarda bulunduğu bir dönemde iki güçle ilişkiler de daha

rasyonel

bir zemine oturmak zorundadır.



Almanya

'da çıkarılan

PKK gazetesi

, teröre şehit verdiğimiz

Derik Kaymakamı Muhammet Fatih Safitürk

için “Makamı başına çöktü” diye başlık atabiliyor ve bu yayına Almanya izin veriyorsa, bu

açık bir düşmanlık

tır. Bu ayrıca,

Almanya'nın açıktan terör ülkesi ilan edilmesi için, terör saldırılarından suçlanması için bir gerekçedir

.



Böyle bir durumda biz, Türkiye içindeki terör saldırılarında

Alman istihbaratının parmağı

olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. PKK unsurlarını ülkesine çağıran

Almanya'nın Türkiye'ye saldırdığını

rahatlıkla söyleyebiliriz.



“Olağanüstülükler çağı” ABD ve AB'yi sarsacak


Yeniden

“olağanüstülükler çağı”

na dönelim.



ABD'de

Donald Trump

'ın seçilmesi bunun göstergesidir.

Şaşırtıcı, sıradışı uygulamalara

hazır olun. Avrupa'da

aşırı sağın yükselmesi

ne, seçim sonuçlarında öne çıkmasına,

ırkçı dalgaların Avrupa'yı ele geçirmesine

hazır olun.

“İslam kendi içinde savaşacak”

diyenler,

Avrupa'nın kendi içinde çatışmasına

hazır olsun.



Yaşadığımız coğrafyada

ülke haritalarını yeniden çizip şehir devletleri kurmaya

çalışanlar da, Atlantik'in iki yakasının

dünyanın en korkutucu kriz bölgeleri

olmasına hazır olsun.



Olağanüstülükler çağı bizim coğrafyada değil Atlantik'in iki yakasında başladı

. Rusya, Çin hatta Türkiye'nin, ABD ile ilişkileri

“onarma”

umutlarını ifade eden açıklamalarına dikkat edelim. Bu “onarma”dan söz ediliyor. Sadece bu bile,

Barack Obama

döneminde ABD'nin bir çok ülke ile ilişkilerinde

nasıl bir deprem yaşadığının

göstergesidir.



Bir şeyler ters gitti, ABD'nin

kendi müttefikleri üzerinde bile kredisi aşındı

. Türkiye açısından bakıldığında Washignton'ın

terör örgütlerini NATO müttefiklerine tercih etmesi, derin bir çatlağa neden oldu

. Özellikle PKK/PYD'yi Türkiye'ye karşı müttefik ilan eden açıklamalar, tarihi nitelikteydi ve

çok büyük bir sapma

ydı. Ancak ben, ilişkilerin düzelmesinden çok

ayrışmanın daha da büyüyeceğini

, bunu Trump'ın engelleyemeyeceğini düşünüyorum.



Çok devletli kıyamet..


Önümüzdeki dönemde

Ortadoğu'da düşük yoğunluklu çatışmalar

devam ederken, Atlantik çevresinde

çok cepheli, çok devletli kıyamet

in kopmasına da hazır olun.

ABD-Avrupa ayrışması, AB içinde ayrışma, Avrupa-Rusya gerilimleri

öne çıkabilir.

Doğu Avrupa-Baltık

bölgesi ile

Pasifik

bölgesi büyük bunalımlara sahne olabilir.



Biz

krizlere hazırız

. Ne olabileceğini öngörüyoruz,

devlet-toplum

olarak kenetlenmeye çalışıyoruz.

Türkiye'nin yönü 15 Temmuz gecesi belirlenmiş

,

yolu çizilmiştir

. Bu yönde hazırlık yapılmıştır, içerideki istihbarat aparatları temizlenmektedir. Bu yoldan dönüş olmayacaktır.



Moral bozucu

olduğunun farkındayım. Ama İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana uluslararası sistemin bu kadar dağıldığına, tehlikenin bu kadar büyüdüğüne hiç tanık olmadık.


#Ortadoğu
#PKK
#Donald Trump
#FETÖ