Batı Afrika’daGineaçıklarında M/V Mozart isimli bir Türk gemisi,Nijeryalı korsanların saldırısına uğradı. Bir kişiyi öldüren korsanlar, mürettebattan 15 kişiyi kaçırdı. Olayımız bu.Türkiye şimdi var gücüylekaçırılan mürettebatı kurtarmaya, korsan saldırısının arkasındakigizemli ilişkileriçözmeye çalışıyor. O bölge,terörün cirit attığı, enerji güzergâhları açısından çok kritik.Böyle olunca da olayın “terör” ve “korsanlık” gibi görüntüsünün ötesi tartışmaya açıktır.BatıAfrika’nın sömürge tarihi, çokuluslu
’da
açıklarında M/V Mozart isimli bir Türk gemisi,
ın saldırısına uğradı. Bir kişiyi öldüren korsanlar, mürettebattan 15 kişiyi kaçırdı. Olayımız bu.
Türkiye şimdi var gücüyle
kaçırılan mürettebatı kurtarmaya
, korsan saldırısının arkasındaki
çözmeye çalışıyor. O bölge,
terörün cirit attığı, enerji güzergâhları açısından çok kritik.
Böyle olunca da olayın “
” ve “
” gibi görüntüsünün ötesi tartışmaya açıktır.
Batı
Afrika’nın sömürge tarihi, çokuluslu şirketlerin devletleştiği
bir dönemde bakış açımızı çok daha
zorundayız. Akla ilk gelen,
Türkiye’nin Afrika’da bu kadar derin ilişkiler kurması, bundan kimlerin rahatsızlık duyduğudur.
Neden herkesin aklına Fransa geldi!
’nın
’de Türkiye ile büyük bir hesaplaşmaya girmesi,
Macron’un telâşla ve panikle
Türkiye’ye saldırması
durumunu ortaya koyuyor. Birileri Türkiye’ye bir
vermek istiyor?
Meselâ;
Türkiye’nin Somali’deki köklü varlığını hedef alan İngiltere ile Somalili örgütlerin saldırıları arasındaki bağ
gibi bir ilişki, bu olayda Fransa ile söz konusu olabilir mi?
Batılı ülkelerin ve çokuluslu şirketlerin,
terör örgütlerinin silahlı güç olarak kullandığı
artık tartışma konusu bile değil. Öyleyse biz bu olayın da
terör ve korsanlığın ötesinde illiyet bağları
üzerinde düşünmek zorundayız.
Neden böyle düşünüyorum.
vereyim:
Asya/Pasifik’te deniz korsanlığı ve CIA’nın gizli işkence gemileri
saldırılarından hemen sonra
Güney Çin Denizi’nde, Filipinler çevresinde, Asya/Pasifik’te korsanlık patladı.
Onlarca gemi
saldırıya uğradı, kaçırıldı, kayboldu.
Modern zamanların
nı ilk orada gördük. Dünya bunu bir deniz güvenliği sorunu olarak algıladı.
Ama yıllar sonra,
kaçırılan tankerlerin, gemilerin CIA tarafından işkence ve hapishane gemileri olarak kullanıldığı
ortaya çıktı.
olarak damgalanan
Müslüman ülkelerden, savaş bölgelerinden
kaçırılıp bu gemilere hapsediliyor, orada sorgulanıyor, işkence ediliyordu.
Birçoğundan bir daha haber alınamadı,
muhtemelen öldürülüp denize atıldılar.
ABD yönetimi,
uluslararası hukuktan kaçınmak
için, ülkelerin egemenlik alanı dışında,
böyle bir uygulamaya gitmişti.
Asya/Pasifik’teki korsanlık bıçak gibi kesildi.
Kimse neden başladı, neden bitti, anlamadı.
“Somali korsanları”nın merkezi Londra’daydı!
Ama
çok geçmeden aynı korsanlık Somali kıyılarında başladı. Kızıldeniz’in Hint Okyanusu’na açıldığı, dünyanın en büyük enerji ve deniz koridorlarından biri
olan bölgede onlarca gemi saldırıya uğradı.
ile mücadele için dünya seferber oldu.
ABD ve Avrupa donanmaları Cibuti’yi dünyanın en büyük donanma üslerinden biri haline getirdi.
Enerji ve jeopolitik hedefler için korsanlar inanılmaz bir gerekçe oluşturmuştu.
Ancak daha sonra,
Somali korsanlarının yönetim merkezinin Londra olduğu ortaya çıktı
. Biz, ilkel motorlarla gemilere saldıranları görüyorduk ama
finans, enerji ve istihbarat çevreleri
Londra’daki
lüks ofislerinden Somali korsanlarına talimatlar yağdırıyordu.
pazarlıklarına,
hangi ülke gemilerine saldırılacağına
buralarda karar veriliyordu. Sadece enerji değil, ABD ve Avrupa’nın Afrika’ya, Orta Doğu’ya daha da yerleşmesi için
oluşturuluyordu.
Sonra o da “bıçak gibi” kesildi. Çünkü amaç hâsıl olmuştu.
Baltık denizi’nde Rus gemisi nasıl kaçırıldı?
Temmuz 2009’da
Baltık Denizi’nde çok daha “ince ayar” bir korsanlık
yaşandı.
gemi siciline kayıtlı, mürettebatı Rus olan, 98 metre uzunluğunda bir yük gemisi, 20 Temmuz’da demirlediği
Finlandiya’nın Pietarsaari limanından aldığı 1,3 milyon dolarlık “kereste” yükünü Cezayir’e götürmek için yola çıktıktan sonra kayboldu.
adlı gemi yola çıktıktan
İsveç kıyılarında durduruldu.
24 Temmuz’da İsveç’in Öland ve Gotland adaları
nın arasında izlenen gemiden bir daha haber alınamadı.
On iki kişi oldukları söylenen siyah giyinmiş, maskeli insanlar
gemiye çıktı. Mürettebatı etkisiz hale getirip bağladı. Kendilerinin
olduğunu söyleyen kişiler, geminin
iletişim araçlarını tahrip edip cep telefonlarını topladı.
On iki saat sonra gemiyi terk ettiler.
23 gün sonra Senegal’in 260 deniz mili açığında bulundu. Terkedilmişti.
Ama
“Korsanlar”dan bir kısmı gemide kalmıştı.
Bir süre sonra gemideki
ve
Arctic Sea tamamen kayboldu.
En son sinyal alınan
Avrupa’da, Rusya’da, Cezayir’de şaşkınlık
yaşanıyordu. Atlas Okyanusu’nda, Avrupa Birliği sularında tam bir korsanlık örneği yaşanıyordu.
24 Temmuz’da kaybolan Arctic Sea, 17 Ağustos’ta bulundu. Nerede? Senagal’in 280 deniz mili açıklarında, Cape Verde takımadaları çevresinde
. Yani Batı Afrika kıyılarında…
Tapınak Şövalyeleri ve Blackwater.. Korsanlık mı, gizli operasyon mu?
İsveç kıyılarında kaçırılan gemi,
İngiltere, Fransa, İspanya, Portekiz’
i de geçip Batı Afrika’ya götürülmüş ve hiçbir Avrupa ülkesi bunu bilmiyordu! Kıyılarından geçen bir gemiyi bulamıyordu! İnanılmaz bir durumdu…
Bazılarına göre bu bir korsanlık değil, Batılı istihbarat örgütlerinin ortak operasyonuydu. Kendilerini
Tapınak Şövalyeleri gören Blackwater
’ın
siciline kayıtlı gemi kaçırılmamış, bir
gizli operasyon için mi kullanılmıştı?
Ya da gemide ne bulunmuştu? Kimse bilmiyor.
Bu seferki korsanların merkezi Paris olmasın!
Nijer Körfezi, Batı Afrika sahilleri,
Afrika’nın enerji ve zenginliklerinin dünyaya açıldığı
. Mesela
hiçbir zaman istikrar bulamadı.
örgütlerinin ve saldırılarının merkezlerinden biri oldu.
Terörün de korsanlığın da Afrika’daki güç mücadelesiyle birebir alakalı olduğunu
artık biliyoruz. Türk gemisinin saldırıya uğradığı bölgenin bu mücadelenin
en sıcak bölgelerinden biri
olduğunu da biliyoruz.
Son korsanlık olayı
nin yolu olabilir mi? Sadece
ve terör müydü? Yoksa Afrika üzerindeki mücadelenin
ydi?
Bu korsanların merkezi de Paris’te çıkmasın!
Türkiye bunun bedelini elbette takdir edecektir.
Unutmayalım;
terör örgütleri gibi korsanlık da bu ülkeler tarafından yönetiliyor. Terör nasıl işgaller için ortam hazırlıyorsa, korsanlar da çıkarlar için ortam hazırlıyor.
Tabii korsanlığın arkasındaki hikâyeyi tam olarak henüz bilmiyoruz. Ben sadece bazı örnekler verdim.
Bambaşka ve daha da akıl karıştırıcı bir hikâye çıkması da mümkün.
Afrika’ya giren en
Eğer mesaj buysa, Türkiye bunun üstesinden gelecektir. Sadece korsanlar için söylemiyorum,
arkasındaki ülkeler, şirketler için de bir bedel
takdir edecektir.