Neredesiniz siz? Neden meydanlarda yoksunuz? Bu nasıl bir suskunluk?

04:0017/03/2017, Cuma
G: 17/09/2019, Salı
İbrahim Karagül

Neredesiniz?

Neden
suskunsunuz
?

Niye ortalarda yoksunuz?


16 Nisan referandum kampanyasında güçlü bir

“Evet

"le neden öne çıkmıyorsunuz? Neden

şehir şehir, sokak sokak

dolaşmıyorsunuz?



Avrupa'nın ırkçıları Türkiye'ye saldırırken, Avrupa genelinde Türkiye düşmanlığı pompalanırken,

“16 Nisan Cephesi"

kurup taarruza geçenler

“Cumhurbaşkanlığı sistemi"

ni engellemeye çalışırken siz neredesiniz?



Neden çıkıp meydanları

inletmiyorsunuz

? Meydan meydan dolaşanların

yanında

yer almıyorsunuz? Neden milletimizi daha da

coşturacak fotoğraf kareleri

vermiyorsunuz?

Omuz omuza

vererek Anadolu'yu gezmiyorsunuz?



Neden yumruklarınızı sıkıp öne çıkmadınız?


16 Nisan referandumu dünya genelinde

“önlenmesi gereken"

bir mesele olarak algılanırken, bir

küresel hesaplaşmaya

dönerken siz bu hesaplaşmanın karşısında neden

gür bir sesle

yer almıyorsunuz?



Neden bu ülkenin

öfkesine, tepkisine, savunmasına

katkıda bulunmuyorsunuz? Neden öne çıkıp,

yumruklarınızı sıkıp en ön sırada yer

almıyorsunuz? Neden suskunluğa bürünerek bu kavgada

kendinizi gizleme gayreti

gösteriyorsunuz?



Sizce de bu işte bir

tuhaflık

yok mu? Sizce de

en çok konuşması gerekenler

suskun değil mi? Ekranlarda, gazete sayfalarında, meydanlarda ve sokaklarda aradığımız

resimler, isimler

sessizliğe bürünmemiş mi?



Bu iş kişisel değil, bir tarih hesaplaşmasıdır


Avrupa'nın Türkiye'ye saldırısı üzerinden

iktidar hesapları

yapmak,

“Birileri birilerine haddini bildirsin biz o zaman çıkarız ortaya"

türü arayışlar kimseye yakışmaz.



Kırgın olabiliriz, küskün olabiliriz, iftiraya uğramış olabiliriz, haksızlığa uğramış olabiliriz

. Bütün bunlar

kişiseldir

. Oysa Türkiye'nin on yıldır, on beş yıldır yürüttüğü o

“Acımasız Direniş" kişisel değildir

. Bu bir ülke meselesi, millet meselesi,

tarih hesaplaşmasıdır.


Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişi

“kişiselleştirmek" bir projedir

,

bize sunulan muhalefet dilidir

. O dili geliştirenler

Hollanda

seçimleri örneğinde gördüğümüz akıldır,

o çokuluslu müdahalenin oyun kurucularıdır

, 15 Temmuz'un

patronlarıdır

.



Oynanan oyunu hiç mi göremeyiz?


Bütün dünyanın

Türkiye karşıtı

kampanya yürüttüğü, bütün Avrupa'nın

“Evet" çıkmaması için ortak cephe kurduğu

ve bu ülkeye acımasız saldırılar yaptığı bir mesele

asla kişisel değildir

, olamaz.



Bu ülkeler

, “Hayır"

çıkması için açık kampanya yaparken,

“Evet

" diyenlere

aşağılık uygulamalara

girişirken, onlara ülkeye giriş

yasakları

getirirken, bu arada Türkiye'miz için

alçakça

söylemlere yeltenirken,

oynanan oyunu hiç mi göremeyiz?

Böyle bir durumda

hangi kişisel mesele

önemlidir, anlamlıdır?



Haksızlığa uğramışsak bize düşen

geri çekilmek, küsmek değildir. Daha bir azimle, daha bir coşkuyla mücadeleye devam etmektir

. İnadına dik durmak, inadına ülke için savaşmak, inadına bu ortak mücadeleye katkıda bulunmaktır.



Gezi terörü mü kişiseldi, 15 Temmuz mu kişiseldi?


Gezi olaylarında

sokak terörüyle hükümet devirmeye çalışanların hesabı

kişisel değildi

. 17-25 Aralık'ta hükümet tasfiye etmeye girişenlerin hesabı kişisel değildi.

15 Temmuz

'da Türkiye'ye açık savaş ilan edilmesi, iç savaş ve işgal girişiminde bulunulması

asla kişisel değildi.


Referandum da kişisel değildir.

Türkiye'nin referandum hesabı da, Avrupa'nın

referanduma savaş açması

da aynı şekilde kişisel değildir. Böyle bir durumda küskünlüklerimiz ve kişisel hesaplarımızın anlamı kalmamıştır, kalmamalıdır.

Bütün bunların yanında kişisel hesap yapmak, kişisel tavır göstermek zayıflıktır

.



16 Nisan bir seferberliktir, bu iş henüz tamamlanmadı


Bu iş daha bitmedi

. Vesayet dönemi kapanmadı. Türkiye'nin

büyük dönüşümü

henüz tamamlanmadı. Yüz yıllık hesaplaşma devam ediyor.

Biz, bu ülke, bu millet son noktayı koymadan da bitmeyecek.

Onlar bu

saldırılara son vermeden

bitmeyecek. Bükemedikleri bileği öpmek zorunda kalmadan bitmeyecek. Türkiye'nin

tarih yürüyüşü zafere ulaşmadan

bitmeyecek.



Hollanda seçimleriyle başlayan kavga

bize bir uyarıdır

. Müdahale devam etmekte, Türkiye'yi durdurmaya dönük

başka senaryoların hazırlıkları

yapılmaktadır.



O halde

16 Nisan tarihi bir hesaplaşmadır

. Referandum'a saldırı

15 Temmuz'un devamıdır

. 15 Temmuz açık saldırıydı, milletimizin en büyük

savunma

savaşıydı. Başardık, zaferi biz kazandık. 16 Nisan'ı küresel ölçekte tartışmaya dönüştürenler yine

açıktan

saldırıyor. Oysa biz, bu sefer bir adım öne geçmeli,

savunma dönemini kapatmalıyız

. Bu seçimin bizim için anlamı bu olmalı. Türkiye'ye

müdahale alanlarını

ebediyyen kapatmak olmalı.



Akil siyasetçiler, keskin kalemler, en çok kazananlar nerede?


Peki neredesiniz siz? Gözlerimizin aradığı insanlar neredesiniz?

Bu iktidara güç verenler, omuz verenle

r, Türkiye'nin tarih yapıcı siyasi eğilimleri içinde öne çıkanlar

16 Nisan referandumunun neresindesiniz

?



Siyasetin öncü isimleri, AK Parti'nin akil isimleri, medyanın “keskin" kalemleri, kamuoyunun kanaat önderleri, AK Parti hükümetleri döneminde en çok kazananlar, sizler neredesiniz?

Neden sesinizi duyamıyoruz? Neden en önde değilsiniz? Neden ortalarda yoksunuz?



Batı başkentlerinde iktidar arama dönemi kapanmıştır


“Hayır" oylarının öne geçmesinden

kimseye iktidar çıkmaz

. Bu büyük dalganın tersine yelken açan herkes siyaseten

silinir

.

Tarihin yanlış sayfalarında

yer alır. Batı başkentlerinde iktidar arama dönemi kapanmıştır.

Londra'dan, Washington'dan, Brüksel'den iktidar arama dönemi, onların senaryolarının altına gizlenme dönemi, bu başkentlerden iç politika dizayn etme dönemi kapanmıştır

.



Avrupa'dan Türkiye'ye yönelen topyekûn saldırı kimseye iktidar alanı, siyaset alanı açmaz, açmayacaktır

. Tam tersine, bu

beklenti içine girenler, fırsat kollayanlar

milletimiz üzerindeki güveni kaybedecektir.



Erdoğan'ın sırtına yükle, kenara çekil ve seyret…


Çünkü millet bu saldırılarla daha da

kemikleşir

, ülke savunmasına girer, direncini güçlendirir. Milletin yanında yer almayan,

açıktan mücadeleye girişmeyen herkes
oyunun sonunda kaybedenler arasına katılır

.



Bu ülkenin, milletin, tarihin bütün yükünü Erdoğan'ın sırtına yükleyip, onun üzerinden siyaset, onun üzerinden iktidar, onun üzerinden şöhret ve güç kazananların 16 Nisan referandum çabasına katkı vermediğini sadece ben değil, herkes görüyor

. Millet görüyor, sokakta canla başla çalışan görüyor.



Bu yüzden AK Parti'nin öncü siyasetçilerine, medyanın güçlü kalemlerine, gazete ve televizyon yönetenlere, kanaat önderlerine kadar herkesin, bu

seferberliğe

hakkıyla katılması gerekiyor.

Elini taşın altına koyması

, kendinden bekleneni öne çıkarması gerekiyor.



Bugün susanlar, yarın milletten yüz bulamaz


Bugüne kadar bütün müdahaleler atlatıldığı gibi, artık büyük bir hesaplaşmaya dönen

16 Nisan da atlatılacak

. Milletimiz, o merkez siyaseti oluşturan gövde, büyük yürüyüşüne devam edecek,

tarih yapıcı rol

ünü hakkıyla yerine getirecek.



Türkiye bu

kritik eşiği

aşacak. Bir 16 Nisan zaferi yaşayacak. Bu konuda hiçbir tereddüdüm yok.

Sadece Avrupa değil, dünya birleşse

, o çokuluslu müdahale bu sefer de başaramayacak. Ama işte o zaman, bugün kendini gizleyenlerin,

“farklı beklenti"

içine girenlerin söz hakkı, öne çıkma hakkı olmayacak.



Bugün susanlar, yarın milletten yüz bulamaz.


Herkesi

aklını başına

almaya, seferberliğe katılmaya, öne çıkmaya, sesini yükseltmeye davet ediyorum. Kişisel kırgınlıklar mazeret değildir. Çok büyük bir mücadele vardır.

Bu mücadele, bütün hesapların üstündedir.

#Cumhurbaşkanı
#Recep Tayyip Erdoğan
#16 Nisan 2017
#Anayasa referandumu
#Gezi olayları