Ne yani Afrin’de değil Anadolu’da mı savaşalım? Bize bunu mu diyorsunuz?

04:006/10/2017, Cuma
G: 18/09/2019, Çarşamba
İbrahim Karagül

Irak’ın kuzeyinde Barzani üzerinden yürütülen proje ile Suriye’nin kuzeyinde PKK/PYD üzerinden yürütülen proje tek bir plandır. Kandil’le Erbil aynı çokuluslu müdahaleler zincirininiki ateşlicephesi olarak tanımlanmıştır.Irak ve Suriye gibi,Kerkük’le Halep aynı oyunun kurbanlarıdır. İki ülkenin de kuzeyi tam birtehciremaruz bırakılmakta, bir arındırma planı uygulanmakta, ülkelerimize ve insanlarımıza tamamenyabancı bir düşman kuşakinşa edilmektedir.Bu iki ülkede,etnik milliyetçilik ve DEAŞ kimliğiüzerinden,

I
rak’ın kuzeyinde Barzani üzerinden yürütülen proje ile Suriye’nin kuzeyinde PKK/PYD üzerinden yürütülen proje tek bir plandır
. Kandil’le Erbil aynı çokuluslu müdahaleler zincirinin
iki ateşli
cephesi olarak tanımlanmıştır.
Irak ve Suriye gibi,
Kerkük’le Halep aynı oyunun kurbanlarıdır
. İki ülkenin de kuzeyi tam bir
tehcire
maruz bırakılmakta, bir arındırma planı uygulanmakta, ülkelerimize ve insanlarımıza tamamen
yabancı bir düşman kuşak
inşa edilmektedir.

Bu iki ülkede,
etnik milliyetçilik ve DEAŞ kimliği
üzerinden, büyük bir hesap yürütülmekte,
şehirlerimize talan ve yıkım
taşınmaktadır. Bu terör örgütlerinin tamamı, bölge ülkelerini
dize getirmek ve küçültmek
için beslenip büyütülmüş ve sahaya sürülmüştür.
Bir adım sonrası Türkiye! Tehdidi gizlemek ihanettir
Hepsi dış işgalcidir, yabancı orduların tetikçileridir. Mezopotamya ve Anadolu’yu adım adım işgal eden yabancı orduların öncü güçleridir
. Bir nevi
Birinci Dünya Savaşı dönemi işgal haritası
uygulanmaktadır. Bir nevi
Haçlıların bölgeye akınına
benzer bir istilanın mensuplarıdır.
Irak ve Suriye’de tezgahlanan yıkım,
bir adım sonra Türkiye’ye, İran’a, Suudi Arabistan’a
yönelecektir. Bu açıktır,
niyet de program da nettir
. Artık bu gerçeği, bu tehlikeli gelecek planlarını görmemek büyük bir
hüsrandır, akılsızlıktır, körlüktür
.
Bu tehdidi, hesapları
gizlemek
ihanettir
, bölgedeki bütün milletlere, ülkeleri, insanlara hakarettir. Hal böyle iken, sadece örgütlerin değil, arkalarındaki patronlarının ajandalarını pazarlayanlar,
yarın Türkiye’nin bölünmesi için de sahaya sürülecek zihinsel terörün mensuplarıdır
.
‘İçeriden işgalciler’… Henry Levy çömezleri!
Türkiye’nin
entelektüel camiası
, bütün bu olanlar karşısında
zihinsel karartma
uygularken
Bernard Henry Levy
, gibi Batılı isimler,
kamplarda terörist eğitimlerini denetlemeye
gidiyorsa, istilacı güçler bütün unsurlarıyla coğrafyamıza akın ediyorsa, seferber oluyorsa,
içeride çok büyük bir mücadele
bizi bekliyor demektir.
Onlar bunu yaparken, bizimkiler,
işi Kürt meselesine sıkıştırıp
, etnik meseleye sıkıştırıp, durumun ne kadar
“insancıl”
olduğuna dair yazılar döşenmeye, televizyon ekranlarında
“haklılık”
gerekçeleri üretmeye devam ediyorsa,
“içeriden işgal”
uzantıları Türkiye için ciddi bir
ulusal güvenlik meselesi
haline gelmiş demektir.
Bu hat Anadolu’yu savunma hattıdır..
Bugün Suriye’de zannettiğimiz, Irak’ta zannettiğimiz şey
aslında Türkiye’nin savaşıdır
. Bugün oralarda
yapmamız gereken savunma
, sadece coğrafyanın bütünlüğünü savunmak için değil, aynı zamanda
Anadolu’yu savunmak içindir
. Bugün Irak ve Suriye şehirlerini yakan, enkaza çeviren
fırtına, yarın Anadolu şehirlerine yönelecektir
.
İstiklal mücadelesi
ni vermiş, Dünya Savaşı’nda coğrafyanın her karış toprağında mücadele etmiş bir ülkenin
siyasi aklı
bu
“içeriden işgalci”
kesimin
hezeyanlarına
yenilmeyecektir, yenilmemelidir.
Bugün Suriye ve Irak’ta kuramadığımız
savunma hattını yarın Türkiye içlerinde çok ağır bedeller ödeyerek kurmak zorunda kalma
ihtimalimiz çok yüksektir; bence ihtimal olmanın dışında bu acı bir gerçektir.
Onlar ‘Türkiye Cephesi’ni açmak için yapıyor bunu..
Bu bilinmektedir, buna göre
hazırlık yapılmaktadır
ama o malum çevreler bunu da boşa çıkarmak için
olağanüstü bir gayret
sarfetmektedir. Bu gayretleri tamamen
yabancıdır, dışarıdan talimatlıdır, bölgedeki işgallerle bağlantılıdır, ABD-İsrail garnizon planlarının parçasıdır
, 15 Temmuz darbe girişiminin patronlarıyla ilişkilidir.
“Aman müdahale etmeyin, ülkeyi savaşa mı sokacaksınız
” diyenler, o savaşın yarın Türkiye içlerine servis edileceğini bilmektedir ve Türkiye’yi oyalamak, hareketsiz bırakmak, milletimizi körleştirmek,
“Türkiye cephesini açın”
talimatı gelene kadar zaman kazanmak için çalışmaktadır.
Erdoğan, millileşme ve büyük hesaplaşma..
Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan
’ın, tarihî gerçeklerle örülü
canhıraş konuşmaları
ile bu çevrelerin hesapları arasında
kıyasıya bir savaş
vardır. Çünkü
Türkiye’nin millileşmesi ile çokuluslu irade arasında ölümcül bir hesaplaşma
vardır.
Sadece
son yüzyılın tarihine bir göz atsak
, sadece
iki akşam bir özet çıkarsak
, bugün neler döndüğüne, ne kirli hesaplar yapıldığına dair
anlamayacağımız hiçbir nokta
kalmayacaktır. Bu tarih özeti bile bize tek başına yol yordam gösterecek, bizi
uyandırmaya
yetecektir. Siyasilerimize, gazetecilerimize, güvenlik çevrelerimize
yol haritası
çizecektir.
Bir haritadan söz ediyoruz, hala anlamayan var mı?
Burada bir
etnik mesele konuşmuyoruz
. Dar ölçekli konjonktürel ilişkileri, dostlukları ya da düşmanlıkları da konuşmuyoruz.
Daha yüz yıl bile geçmemişken, bize dayatılan hafızasızlıktan yakınıyoruz
. Bu körlüğün önümüzdeki
birkaç yıl içinde
ülkemize ödeteceği bedeli konuşuyoruz.
Bir
haritadan söz ediyoruz
. Masaya sürülen bir Türkiye haritasından. Kapımıza dayanan, aslında otuz yıldır adım adım gelen ama hiçbir zaman tam anlamıyla kavrayamadığımız çok büyük bir hesaptan,
ince ince işlenen bir kirli projeden
söz ediyoruz.
PKK/PYD üzerinden yürütülen çokuluslu işgalden
, Barzani’nin de eklenmesiyle o hesabın büyütülmesinden, Irak ve Suriye’nin parçalanmasıyla çok
daha büyük bir parçalanma haritası
nın her ülkenin önüne sürüleceğinden söz ediyoruz.
O çok bilmiş, o kibirli adamlar..
İşler böyleyken,
o çok bilmiş, o kibirli, o bir takım çevrelerin hesaplarının sözcüleri
haline gelmiş insanların
ülkemizi, milletimizi uyutmasından
, gözlerini kör etmesinden,
“o çok değerli akıllarıyla”
Birinci Dünya Savaşı sonrası yaşadığımız
her acıyı
bir takım kamuflajlar altında
yeniden pazarlama
girişimlerinden söz ediyoruz.
Milli bir duruştan, jeopolitik bakıştan, derin tarihi birikimi bugüne taşıyarak bir gelecek hesabı yapmaktan,
o milli duruşa karşı özellikle “içeride” yürütülen sinsice operasyonlardan
söz ediyoruz.
Sıfır noktasından ülke korunamaz!
Hiçbir devlet tehlikeyi
sınırının sıfır noktasında
durduramaz. Hiçbir devlet,
savaşı kendi içine taşımaya hazırlayanlara müsamaha etmez, edemez
. Irak ve Suriye’de olanlara
müdahale etmemek, edememek yarın içeride savaşmayı kabullenmek demektir
.
Bölgede oluşturulan ve tamamen Türkiye’yi çevreleme amacı güden o terör koridoruna, o
‘İsrail kuşağı’
na
“Müdahale etmeyin
” diyenlere şunu sormak lazım:
“Ne yani yarın Sivas’ta, Maraş’ta, Mersin’de mi savaşacağız. Bize bunu mu diyorsunuz?”
Müdahaleden korkarsak Anadolu’yu savunamayız
Bu bir savaş değil
vatan savunması
dır.
Afrin’e de, Mümbiç’e de, Ayn el-Arab’a da, Kuzey Irak derinliklerin
e de müdahale etmek vatan savunmasıdır. Çok
daha büyük savaşı engelleme
çabasıdır.
Bir yıl içinde sınırlarımızda İsrail askeri üsleri, füze üsleri, hava savunma sistemleri göreceğiz ve o zaman hareket bile edemez hale getirileceğiz.. Tekrar edeyim:
Ne yapıp edip o bölgelere müdahale edemezsek, o savaş çok geçmeden Anadolu içlerine, şehirlerine taşınacak.
İçeride mi savaşacağız yoksa sınırın diğer tarafında mı, tercihimizi yapalım.
#Türkiye
#Suriye
#Afrin
#TSK