Kerküksadece bir şehir değildir. Kerküktek bir örgütün, Kuzey Irak yönetiminin ya daPKK/PYD’nin hakim olabileceği bir şehir değildir. Kerkük artıkIrak içi bir meseledeğildir. Bu şehri kimseMesut Barzani’ye ya da KYB güçlerine bırakmaz, bırakamaz.Hiç kimse, hiçbir güçböyle bir olupbittiye göz yummaz, yumamaz.Kerkük türküleri kadar bile şehirle aidiyeti olmayanların Kerkük’ü işgal etmesine izin verilemez.Çünkü Kerkük sadecepetroldeğil, sadeceenerjikaynakları değil, sadeceekonomikbir alan değildir.Bir
sadece bir şehir değildir. Kerkük
, Kuzey Irak yönetiminin ya da
’nin hakim olabileceği bir şehir değildir. Kerkük artık
değildir. Bu şehri kimse
’ye ya da KYB güçlerine bırakmaz, bırakamaz.
böyle bir olupbittiye göz yummaz, yumamaz.
Kerkük türküleri kadar bile şehirle aidiyeti olmayanların Kerkük’ü işgal etmesine izin verilemez
.
Çünkü Kerkük sadece
değil, sadece
kaynakları değil, sadece
bir alan değildir.
Bir kimliktir, bir etnik harmandır, bir kültür ve aidiyettir
. Bütün bunların ötesinde, yeni bir durum ortayla çıkmıştır ve Kerkük bundan sonra bu gücü ve misyonuyla küresel ölçekte bir tartışma alanı olacaktır.
O da şudur:
Devletler savaşından sonra şehirler savaşının adıdır Kerkük
. Bölgedeki krizleri bugüne kadar devletler ölçeğinde algılıyorduk bundan sonra şehirler düzeyinde de algılayacağız. Belki zamanla, coğrafyamıza dayatılan,
parçalama senaryolarının en yıkıcı adımı olan “Şehir Devletleri” modelinin bir örneği
haline getirilecektir.
Bir şehir üzerinden bölgesel kıyametin kopabileceğinin
göstergesidir, örneğidir Kerkük ve bu şehrin böyle bir dunumu söz konusudur.
Irak meselesinin, Suriye meselesinin, bu
meselesinin ötesinde,
şehir ölçeğindeki güç mücadelesinin küreselleşmesi ile karşı karşıya kalabiliriz
. Zamanla bu hesaplaşma bir devlet üzerinden hesaplaşma kadar güç kazanacak, Kerkük’ün yaşadığı
olacak belki yarın
de ve sonraları başka kadim şehirler de benzer bir güç mücadelesine sahne olacaktır. Bu bir
adım adım uygulanan plandır.
Bu coğrafyada şehirler devletlerden güçlüdür..
Bölge ülkelerinin, bölgeye
istila için gelen devletlerin, enerji şirketlerinin
, daha dar çıkar gruplarının,
terör örgütlerinin düğümlendiği
bu şehirde yaşanabilecekler coğrafyayı sarsabilecek bir noktaya varabilir.
Çünkü bizim
şehirlerimiz devletler kadar, belki onlardan bile güçlüdür, derindir, kalıcıdır. Coğrafyamızı devletler değil, şehirler biçimlendirir, bir yola sokar, ayakta tutar
. Dolayısıyla şehirlerimize yönelik saldırılar, Kerkük örneğindeki
, devletlerin karşı karşıya bulunduğu güvenlik risklerinden çok daha yıkıcı sonuçlara yol açar.
Bağdat’a yaşatılan utanç, Kerkük’te tekrarlanıyor..
Bunu önce
yaşadı… ABD işgaliyle bu kadim şehrimiz, tarih yapıcı şehrimizin
mahkum edildi.
Kamyonlarla Bağdat’a gelenler şehri yağmalarken
, istilacı güçlerle birlikte talan ederken
Bağdat halkı evlerine kapandı, sustu, utandı
…
aynı senaryoyu Kerkük’e uyguluyor
.
onlarla pazarlık yapıp
Kerkük’ü işgal ediyor, yağmalıyor
.
Coğrafyamızı utandıracak bir arsızlık ve açgözlülükle
kendinden olmayan herkesi tehdit ediyor,
tarih ve kimlik düşmanı bir öfkeyle
bu şehri dize getirmeye çalışıyor.
Bin yıllık coğrafya tarihinde,
bu şehirler, kendilerine böylesine bir aşağılanma yaşatan herkesten çok acı intikam almıştır
. İster bölgedeki güçler olsun, ister dışarıdan gelen istilacılar olsun
hiç kimse bu şehirleri yenememiş
, yendiğini zannetmiş, hiç kimse bu şehirlere sahip olamamış, sadece sahip olduğunu zannetmiştir.
Bir gün Bağdat da, Kerkük de kendisine bunları yaşatan herkesten aynı intikamı alacaktır
. Bir gün
o şehirlerin kendini istila edenlerden çok daha güçlü olduğu
bir kez daha ortaya çıkacaktır. Bir gün coğrafyamızda devletlerden çok şehirlerin tarih yaptığı bir kez daha anlaşılacaktır.
Kerkük’te Barzani-PKK işgaline izin verilemez
Bu yüzden Irak’ı tartıştığımız kadar, Suriye’yi tartıştığımız kadar Kerkük’ü de tartışmak zorundayız. Bugün
Kerkük merkezli hesaplaşma
yüzünden teyakkuza geçmek zorundayız. Tekrar edeyim;
yabancı işgalciler ve bölgede onlara öncülük eden terör örgütleri ve ortakları şehirler üzerinden bir felaket senaryosu uyguluyor
lar. Bu, ülkeleri parçalama planlarının bir sonraki adımıdır ve mikro ölçekli çözülme planlarıdır.
Barzani’nin PKK ile birlikte, bu şehre hakim olmalarına, kendileriyle hiçbir tarih ve kimlik bağı olmayan Kerkük’ü işgal etmelerine izin verilmemelidir
. Kerkük üzerindeki güç kavgasının bölgesel çatışmalara yol açabileceği ihtimali göz önünde bulundurulmalıdır.
Kerkük olmadan Irak ve Suriye’nin kuzeyi için planlanan terör koridorunun, ABD işgal haritasının uygulanamayacağı
bilinmelidir
İki ülkenin kuzeyinde bir
“etnik harita” gibi pazarlanan
Irak işgalinden çok daha ağır bir işgal planı uygulanmaktadır.
Bölge dışından gelen ve gelecek olan güçlere bir
hazırlanmaktadır. Bu plana destek veren kim olursa olsun
,
Haçlı Savaşları’ndan bu yana devam eden istila planlarının bölgedeki tetikçileridir
.
Unutmayalım;
Barzani’nin referandum kararıyla Suriye’nin kuzeyindeki PKK/PYD terör haritası aynı merkezler tarafından planlanmış ve uygulanmaktadır. DEAŞ nasıl bir rol üslenmişse bu güçler de aynı rolü oynamaktadır.
ABD’nin kurduğu terör koalisyonunun bugünkü hedefi Suriye ve Irak’ı parçalamaktır ama bir adım sonrasında bu
hedef Türkiye ve İran olacaktır
. Kerkük’ü merkeze alan harita belli bir olgunluğa ulaştığı anda,
“bir gün bile beklenmeden”
ni açma talimatı vereceklerdir.
Aslında
Akdeniz’den İran sınırına
kadar sınırlarımızın sıfır noktasında
bu cephe kurulmuş, “Türkiye Cephesi” açılmıştır
. Yani Türkiye’ye
.
PKK, PYD kadar DEAŞ da, Barzani de müdahale cephesinde yerini almıştır
. Bu vahim gerçeği gizleyenler, bir adım sonra olacakları görmemizi engellemeye çalışanlar, bugünkü haritayı milletimizin dikkatlerinden uzak tutanlar da
o cephenin içerideki uzantıları
dır.
“Savunma Kalkanı” İran sınırına kadar uzatılmalı
Türkiye’nin İdlib operasyonu bu yüzden çok önemli. Hem
Suriye’nin parçalanmasının önüne geçmek
hem de
“Türkiye Cephesi” açılmasına karşı “Savunma Kalkanı” oluşturmak
için yapılmıştır. Bu kuşak Türkiye için
en yakın ve en büyük tehdit
alanıdır. İster terör örgütleri olsun ister
olsun, hepsi bu tehdidin parçasıdır, mimarıdır. Söz konuşu kuşağın
Akdeniz bağlantısını ebediyyen kapatmak
,
Kerkük’ü merkeze almasının önüne geçmek
, o planlara çok ağır darbe vuracak. Büyük oranda oyun bozacaktır.
Türkiye bu amaçla,
Afrin’deki terör üslenmesine ve Doğu’ya doğru daha birkaç bölgeye müdahil olmak
zorundadır. Bunu yapamazsa, yapmazsa
birkaç yıl sonra yüzlerce kilometrelik sınırı koruma imkanı kalmayacaktır
. Bu müdahaleler
sınır ötesi müdahaleler değil, Türkiye savunmasıdır
, savaşı bize getirmeye çalışanları kale dışında karşılamak, savaşı evimizden uzak tutmaktır.
Ne olursa olsun İdlib’de başlatılan operasyonda
atılamaz.
Ne teklif getirirlerse getirsinler hepsi Türkiye’yi oyalamaya, hareketsiz bırakmaya, zaman kazanmaya dönük olacaktır
. Ama bizim meselemiz İdlib değildir. O bölgenin güvenliğini sağlamak elbette bir insani zorunluluktur. Ama Türkiye’ye
tehdit İdlib’den değil, Afrin’den İran sınırına kadar olan bölgeden gelmektedir
ve o kuşakta kimlerin bize karşı hazırlık yaptığı da ortadadır.
Önümüzde tek bir tehlike vardır: Birilerinin bizi İdlib’de durdurup diğer bölgelerden uzak tutma planlarına inanmak.
Türkiye DEAŞ’la savaşırken ABD hem DEAŞ’la işbirliği yapıyor hem de PKK/PYD’yi alabildiğine bölgeye yerleştiriyordu
.
“Nusra ile savaştır, PKK/PYD’ye ve Barzani’ye daha fazla alan aç”
“DEAŞ’la kör et, PKK/PYD’ye alan aç”
politikası uygulandı. Şimdi de
“Nusra ve diğer örgütlerle savaştır PKK/PYD ve Barzani’ye daha fazla alan aç”
stratejisi uygulanıyor.
Türkiye’yi İdlib’deki örgütlerle savaştırma planları
derecede tehlikelidir. Çünkü Türkiye’yi böyle bir çatışmaya sokmak, o koridor üzerindeki bütün örgütlerle,
Türkiye düşmanlarına alan açac
aktır. Tamamen bu örgütleri koruma amaçlıdır.
Kalıcı tehdit bellidir. Kimlerin ne tür harita çalıştığı bellidir. Diğer örgütlerin Suriye içi savaşları varken söz konusu kuşaktakiler Türkiye’yi parçalamaya ayarlanmıştır.
Türkiye’nin asıl mücadelesi bu kuşaktaki güçlerledir
.
Türkiye’yi İdlib içindeki örgütlerle çatıştırıp PKK/PYD ve Barzani üzerinden yürütülen
plana nefes aldırmaya dönük çok ciddi bir çaba
söz konusudur. Bunu sadece ABD’nin ve onların bölgedeki ortaklarının planladığını zannetmeyin.
Bu körleştirme planının en büyük pazarlamacıları Türkiye içindedir, Ankara’dadır
. Onlar Türkiye için değil,
o proje için PKK ile Barzani ile, ABD ile çalışmaktadır
. Bizi İdlib’e sıkıştırıp
dönük o senaryonun içerideki pazarlamacıları ile
etmeye devam edeceğiz.
#Türkiye
#Irak
#Kerkük
#Suriye
#İdlib