İşte biz sadece buna direnemeyiz!

00:0111/09/2015, Cuma
G: 13/09/2019, Cuma
İbrahim Karagül

Türkiye büyüdü, güçlendi, uykudan uyandı,yüzyıllıkdenetimden kurtulma mücadelesi başlattı.Bu birdevrimdi, büyük dönüşümdü, bin yıllık tarihin en önemli kırılma noktalarından biriydi.Çünkü “üç büyük şok dalgası” yaşamıştı bu topraklar:Haçlı Savaşlarıile yakılıp yıkılmış ama hemen ardından müthiş bir sıçrama yapmıştı.Moğol istilasıylayokluğun eşiğine getirilmiş, hemen ardından tarihin en büyük atılımlarından birini yapmıştı.Birinci Dünya Savaşı“üçüncü büyük şok dalgası”ydı. İlk ikisinden sonra yepyeni

Türkiye büyüdü, güçlendi, uykudan uyandı,
yüzyıllık
denetimden kurtulma mücadelesi başlattı.

Bu bir
devrimdi, büyük dönüşümdü
, bin yıllık tarihin en önemli kırılma noktalarından biriydi.

Çünkü “
üç büyük şok dalgası
” yaşamıştı bu topraklar:
Haçlı Savaşları
ile yakılıp yıkılmış ama hemen ardından müthiş bir sıçrama yapmıştı.


Moğol istilasıyla
yokluğun eşiğine getirilmiş, hemen ardından tarihin en büyük atılımlarından birini yapmıştı.

Birinci Dünya Savaşı
üçüncü büyük şok dalgası
”ydı. İlk ikisinden sonra yepyeni zafer tarihleri başlatan coğrafya, Atlantik'ten

Pasifik kıyılarına kadar bütün umutları öldüren, “
İslam ümmeti bitti
” dedirten “üçüncü şok”tan kurtulmak için
yüz yıl
bekledi.

Üçüncü büyük yükseliş: Türkiye neden tehdit!

Ve o yüzyılın sonuna geldik. Bizim için
kayıp yüzyıl
olan 20. asrın sonunda
üçüncü büyük sıçrama dalgası
başladı, gelişti, büyüdü,
meydan okur
bir hal aldı. İşte biz, bu yükseliş döneminin nesliyiz.

Hemen ardından
geleneksel dostlarımızın ve geleneksel düşmanlarımızın aynı cepheden ateş etmeye başladığını
gördük. Müttefiklerimiz en keskin öfkelerini açıkça gösterir oldu.

Türkiye'yi
çevreleme
harekatı başlatıldı. Çünkü
Türkiye uyanırsa, ayağa kalkarsa coğrafya uyanacak
, ayağa kalkacak, o
emanet rejimler
üzerinden ülkeleri, kitleleri kontrol imkanı kalmayacaktı.

Türkiye hem kendi devrimini yönetiyor hem coğrafyayı ayağa kaldırıyor
, coğrafyanın unuttuğu o gururlu dünya ile ilgili
hafızayı
canlandırıyordu.

Tehdit ilan edildi
. Bu yürüyüş, bu değişim, bu mücadele durdurulmalıydı. Türkiye durdurulamazsa coğrafya elden çıkacaktı. Bölgenin güç haritası değişecek,
tarihin akışı
yön değiştirecekti.

Ülkeyi bu yola sokan, bölgeyi bu yola yönlendiren
o siyasi akıl en büyük tehlikeydi ve tasfiye edilmeliydi
. Yerli olan direnç noktaları tahrip edilmeli, ülke yeniden yönetilebilir alana çekilmeliydi.

İlk darbe girişimi Gezi ile başlatıldı

Dışarıdan “
çevreleme
”,
içeriden “müdahale
” dönemi başlatıldı.

İlk senaryo Gezi
isyanı oldu.

Çevrede kalmış bütün muhalif kesimler,
marjinal
yapılar,
terör örgütleri
bazı siyasi partilerin de desteğiyle
tek çatı
altında toplandı. Son derece
yabancı
, Türkiye ile hiç alakası olmayan bir
isyan dili
yle sokak terörü birlikte harekete geçirildi.
Alevi
çevrelerin oyuna dahil edilmesi planlandı.

Sokak terörü üzerinden hükümet devrilecek, Başbakanlık işgal edilecek, dünyaya Ukrayna fotoğrafı verilecek, Başbakan indirilip tasfiye edilecekti.

Eski iktidar kurucular üzerinden ülke yeniden biçimlendirilecek, o büyük dönüşüm durdurulacaktı.

Olmadı...
Direndik, ülke direndi, millet direndi. Başaramadılar
.

Gezi isyanından geriye sadece çirkinlikler ve vandalizm kaldı.

İkinci müdahale içeriden darbe..

17 Aralık darbe girişimiyle ikinci senaryo
devreye sokuldu.

Bu sefer, devletin
sinir sistemine
kadar işlemiş bir yapı, hem de
muhafazakar
bir çevre, bir
istihbarat gücü
olarak kullanıldı.
Mısır'
da olduğu gibi darbe yapılacak, hükümet düşürülecek, yeniden İstiklal Mahkemeleri kurulacak, Başbakan asılacak, Türkiye itaat edecek hale getirilip sahibine teslim edilecekti.

Milli olan, yerli olan ne varsa
, Anadolu çocukları üzerinden şekillendirilen bir istihbarat ağı ile tasfiye edilecekti. Büyük yürüyüş durdurulacak, ülke diz çöktürülecekti.
Tarihin en büyük ihanet operasyonlarından biri
ne sahne oldu Türkiye.

Yine
direndik, ülke direndi, millet/devlet direndi. Başaramadılar
.

Dördüncü müdahale ve en kanlı senaryo

Üçüncü deneme
seçimlerle başladı. Müthiş bir kamuoyu çalışması yürütüldü. Bu sefer
medya ve sermaye
devreye sokuldu.
HDP
üzerinden
Kürt milliyetçiliği
tahrik edildi. O siyasi akıl iktidardan uzaklaştırılacaktı. Belli oranda başarı sağlandı. AK Parti
tek başına iktidar
olamadı. Hemen ardından siyasi partilerin AK Parti ile
koalisyon
yapmasının da önüne geçildi. Ama bir sorun vardı, kendi aralarında da hükümet kuramıyorlardı.

Kimsenin
ülke çıkarı, istikrarı, geleceği
diye bir kaygısı kalmamıştı. Herkes ülkeyi ateşe atma pahasına AK Parti ve
kurmay aklını cezalandırma
yarışına girdi. Bu konuda tam bir koalisyon vardı.

Seçimle istediklerini kısmen aldılar ama istedikleri sonuca ulaşamadılar. Yine başaramamışlardı.

Ve
en kanlı senaryo
devreye sokuldu.

Dördüncü deneme terördü
. Ne pahasına olursa olsun bu kurmay akıl yok edilmeliydi.
Terör üzerinden, iç savaş üzerinden ülke dize getirilecek
, yeniden yapılandırılacaktı. Amaç hiç değişmiyor, planların ardı arkası gelmiyordu.

Siyasi partilerle terör örgütleri, medya organları tek cephe oldular
. Türkiye tarihinde
görülmemiş bir ittifak
şekillendi. Teröre karşı ülkesi için savaşması gerekenler
terörle ortaklık
kurup ülkeye savaş ilan etti.
Şehit
asker ve polislere değil,
örgüt mensuplarına
ağıt yakıyorlardı. Siyasi partiler, medya organları, sermaye çevreleri, aydınlar,
gazeteciler
terörü övüyorlar, diğer taraftan Anadolu çocuklarının kanı akıyordu.

Bahçeli ile yeni bir senaryo mu?

Gezi'de amaç neyse, 17 Aralık'ta amaç neyse, terör üzerinden yürütülen amaç da aynıydı
. Bu senaryo da başarısız olacak. Bu ülkenin feraseti, direnci bunu da yenecek.
Kurbanlar
vereceğiz ama ayakta kalacağız.

Terör üzerinden başaramadıklarını
yeni bir sürpriz
le devam ettirecekler belki. Devlet Bahçeli'nin siyasi duruşuna, söylemlerine dikkat ederseniz, belki
son safhada bu ülkenin milliyetçilerini
meydana sürecekler. Onlar üzerinden
yeni bir dalga
başlatacaklar. “
Saray'a yürürüz
” sözünün arkasında sakın bu senaryo olmasın!

Türkiye'nin
milli direncini, meydan okumasını milli unsurlarla tasfiye etme
ye yeltenecekler. Olmaz demeyin,
bu o kadar büyük bir hesap ki,
ancak bir Çanakkale direnciyle aşılabilir. Her unsur, her toplumsal güç seferber edilecek.

Hepsine direniriz, bir tanesi hariç..

Gezi'ye direndik. 17 Aralık'a direndik, teröre de direneceğiz
. Ondan sonra gelene de direneceğiz. Ülkemiz direnecek. Milletimiz o örgütlerin şiddetini, o siyasilerin
beyinsizliğini
yenecek, yüzlerce yıllık büyük yürüyüşünü devam ettirecek.

Ama
fitneye direnmek ne zor
. Coğrafyada bütün
kimlikleri
ayrıştıranlar, çatıştıranlar aynısını bu ülkede de yapıyor.
Siyasi anlayışlar, partiler, cemaatler, bütün toplum liflerine ayrılıyor.

Hal böyle iken, küçük hesaplara, fitne üzerinden yürütülen hesaplara direnmemiz mümkün değil. 20. yüzyılda “
İslam'ın kanlı sınırları var
” diyenlerin, 21. yüzyıl için “
Savaş İslam'ın kalbinde olacak, İslam kendi içinde savaşacak
” diyenlerin dediği gibi oluyor her şey. Artık
her fikrimiz bir çatışma alanı,
her hedefimiz çatışma sebebi oluyor.

Son silahları bu sefer biz olabiliriz

Biz fitneye karşı hep kaybettik
. Siyasi ihtiraslara karşı hep kaybettik. Basiretimizi yitirdik.

Ülkeler kaybetti, liderler kaybetti, milletler kaybetti, partiler/cemaatler kaybetti.

Fitneye kapılmak
intihardır
. Hepimizin boğazlanmasıdır.

Bir hatanın bedeli yüz yıldır. Yüzyıla yol çizecek zihinlerin tasfiyesidir.

Dışarıdan gelenlere, içeriden gelenlere direnen bizler, kendi içimizdekilere direnemiyoruz. Küçük hesaplarımızla, kendimizi vuruyoruz.

Tarih yapıcılar, cesur insanlar verdikleri her kararın bir gelecek olduğunu, etkisinin belki yüzyılı değiştireceğini unutmamalı


Son senaryo kendimiz olabiliriz. Son safhada kendimizi vurabiliriz.

Bize karşı kullanacakları son silah yine biz olabiliriz.

Çevremizdeki ülkelerin haline bakalım. Neyi, neden kaybettiklerine bakalım.
Moğollar
karşısında sırasını bekleyen ülkelerin
iç hesaplaşmalarına
,
iktidar kavgalarına
bakalım. Geçmiş de bugün de bu örneklerle doludur.

Son kale fitneyle yıkılır

Coğrafyada ayakta kalan
son kale
, küçük hesaplara yenilmemeli. Çok büyük hedeflere yönelmişken,
son kurşunu
kendimize sıkacaksak
, bu, tarih bir yüzyıl daha bize kapanacak demektir.

Cesur insanlar tarih yazar
. Bu zaman diliminde Türkiye'de bir tarih yazılıyor.
Direniş üzerine, meydan okuma üzerine
bir tarih bu. Anlık tercihlerle bir büyük tarihi sıçramayı toprağa gömebiliriz. Tarih yapıcılar için en büyük sınav, sabırdır.

Bize karşı kullanacakları son silah yine biz olabiliriz, ihtiraslarımız, küçük siyasi hesaplarımız olabilir.
Bu silah fitnedir
. Fitne de sadece Türkiye'nin değil, coğrafyanın intiharıdır.


İşte biz sadece buna direnemeyiz!
#gezi eylemleri
#terör
#fitne
#son kale
#hdp
#milliyetçilik