İstanbul Zirvesi bir meydan okumadır… İki lider Kudüs’ü sattı: Yeni bir cephe şarttır!

04:0014/12/2017, Perşembe
G: 18/09/2019, Çarşamba
İbrahim Karagül

İstanbul’da toplanan İslâm İşbirliği Teşkilatı (İİT) Kudüs olağanüstü zirvesinin en önemli sonucu şudur:Türkiye; ABD Başkanı Donald Trump’ın “Kudüs İsrail’in başkentidir” açıklamasına çok güçlü, tarihi bir misilleme yapmıştır. Washington İsrail için bir çıkış yapmış, Türkiye ise İİT üyelerini İstanbul’da toplayarak,“hayır öyle değil böyledir”demiştir.“Kudüs Filistin’in başkentidir”demiştir. “Sizin kararınız bizim gözümüzde bir hiçtir” demiştir.Türkiye ABD’ye meydan okuduABD’nin coğrafyaya yönelik

İstanbul’da toplanan İslâm İşbirliği Teşkilatı (İİT) Kudüs olağanüstü zirvesinin en önemli sonucu şudur:
Türkiye; ABD Başkanı Donald Trump’ın “Kudüs İsrail’in başkentidir” açıklamasına çok güçlü, tarihi bir misilleme yapmıştır
. Washington İsrail için bir çıkış yapmış, Türkiye ise İİT üyelerini İstanbul’da toplayarak,
“hayır öyle değil böyledir”
demiştir.
“Kudüs Filistin’in başkentidir”
demiştir. “Sizin kararınız bizim gözümüzde bir hiçtir” demiştir.

Türkiye ABD’ye meydan okudu
ABD’nin coğrafyaya yönelik en büyük çıkışı Türkiye tarafından savuşturulmuş, İstanbul’dan çok büyük bir
reaksiyon
yükselmiş,
bir meydan okuma sergilenmiştir
. Kudüs krizi, Türkiye ile İsrail arasında bir kriz olmaktan çıkıp
Türkiye ile ABD arasında bir gövde gösterisine dönüşmüştür
. Bu bir
jeopolitik
hesaplaşmadır. Bu yönüyle mesele, kapışma
Kudüs’le sınırlı değildir
. Coğrafyanın tamamına yönelik yeni hareketliliğin işaretidir.
Bu,
tarihi nitelikte bir tavırdır
, bir duruştur, bir kimliktir, bölgesel dirence yatırımdır. Zirvenin yapılması ve Kudüs konusunda alınan karar, ABD ve İsrail’in,
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve S. Arabistan
üzerinden
bölgeyi rehin alma girişimine en sert ve kararlı cevaptır
.
Erdoğan, “Bu coğrafya
çaresiz değildir” dedi..
Sadece bugün olanlara değil, bundan sonra olacaklara verilecek karşılığın
ön hazırlığı
dır. Şu söylenmiştir:
ABD ve İsrail bu bölgeyi kendi başına dizayn edemez
. Bundan sonra istediğini yapamaz. Türkiye ve bölgenin güçlü ülkeleri artık bütün bu girişimlere
direnç
gösterecek, tavır alacak,
karşı müdahale
lerde bulunacaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan
, İslâm dünyasını harekete geçirmiş,
o kararı sonuç bildirgesine yerleştirmiş
, coğrafyanın
çaresiz olmadığını
ortaya koymuştur. Böyle bir çıkış, coğrafyaya
yeni bir kurtuluş yolu, onurlu bir çıkış yolu
sunmaktadır.
Kudüs ihanete uğradı,
iki lider Kudüs’ü sattı
Kudüs, sadece ABD ve İsrail’in işgalci zihniyetine kurban gitmemiştir. Kudüs ihanete uğramıştır
. Başından beri bu ihanete dikkat çekmeye çalışıyorum, burada bunu ilk kez yazan,
çok kez tekrarlayan
da benim.
Üstelik bu ihanet, coğrafyanın tamamına, Müslüman dünyanın tamamına, Arap/İslâm dünyasının tamamına yöneliktir
.
BAE ve S. Arabistan veliaht prensleri
, ABD ve İsrail istihbaratının elinde
birer oyuncağa
dönüşmüş,
“Ilımlı İslâm”
palavraları gölgesinde tarihin en büyük ihanet anlaşmasını, gizli anlaşmalarını yapmıştır. Suudi Veliaht
Muhammed bin Selman
ile BAE Veliahtı Muhammed bin Zaid’in, ABD ve İsrail ile yaptığı gizli anlaşmaların içeriği
nin çoğunu henüz bilmiyoruz. Kudüs ve Filistin’i
pazarlık
konusu yaptıkları, masaya sürdükleri, bunun karşılığında
İran’a karşı destek
istedikleri ortaya çıktı şimdilik.
Gizli anlaşmada başka
ne var? Yoksa ülkelerini de mi verdiler?
Çok yakında
o ihanet anlaşmaları
nın diğer maddelerini de öğreneceğiz.
Onları öyle büyük bir tuzağa çektiler ki
, “yolsuzluk” adı altında Riyad’da öyle bir
darbe
yaptılar ki, anlaşmanın içeriğinde ne olursa olsun, sonunda
S. Arabistan’ı imha edecekler
. Hesap bunun üzerinde kuruldu çünkü.
Benim
korkum çok daha büyük
.
Sadece Kudüs’ü değil, S. Arabistan’ı da pazarlık konusu yaptıklarını, tamamen teslim ettiklerini, rehin verdiklerini düşünüyorum
. ABD ve İsrail’in kurduğu oyun tamamen S. Arabistan’ın
parçalanması
üzerinedir ve böyle devam ederlerse bu olacaktır. Onlar İran’la hesaplaşacaklarını zannederken kendi ülkelerini kaybedecek hale gelmeleri kuvvetle muhtemeldir.
Mekke ve Medine
travması: ‘Vesayet
altında hilafet’ planı
İşte tam burada, bizi
Kudüs gibi yeni ve çok daha büyük bir sorun, kriz, travma
bekliyor.
Mekke ve Medine
..
Gizli anlaşmanın merkezinde bu vardır
. En azından ABD ve İsrail’in masaya oturma gerekçelerinde bu vardır. Onların,
“İslâm’ın kalbini rehin alma, savaşı ve işgali buralara taşıma”
diye temel bir hesapları var ve bunu Muhammed bin Selman ve Muhammed bin Zaid üzerinden uyguluyorlar.
İstanbul Zirvesi’nin yapıldığı saatlerde
Riyad’ın Yemen’i bombalaması
, yine o saatlerde
İsrail’in Muhammed bin Selman’ı “İsrail’e çağırması” ibretliktir
, son derece endişe vericidir. “İsrail’le tam mutabakat, ortaklık” coğrafyada bugüne kadarki en radikal değişimdir. Bu iki kutsal şehir üzerinden bir
“hilâfet modeli”
,
İngiltere,
ABD ve İsrail vesayetinde bir hilâfet projesi
önümüze konulacaktır.
“Bunlar Arapların
meselesi, siz karışmayın” diyecekler
Bir süre sonra, artık birer istihbarat aparatı olan bu genç liderler şunu söyleyecek:
“Kudüs Arap meselesidir. Filistin Arap meselesidir. Mekke ve Medine Arap şehirleridir. İsrail ile Araplar amca oğullarıdır. Bütün bunların İslâm’la alakası yoktur. Bizim öyle bir meselemiz yoktur. Hem İslâm da bir Arap inancıdır. Arap olmayanları ilgilendirmez.”

Bugünkü eğilim böyle devam ederse inanın bunları duyacağız!

İşte ihanet buradadır,
ihanetin baş sorumlusu BAE Veliahtı Muhammed bin Zaid’dir
, Suudileri bu mevziye çeken de o dur.
İsrail istihbarat aparatı
odur. Bu adam durdurulmalıdır.
“BAE-S. Arabistan-İsrail-Amerika ekseni”
bu amaçla kurulmuştur. Coğrafyanın
kalbini rehin almak
, Müslüman dünyayı Arap ve Arap olmayan Müslümanlar diye ayırmak, bu eksen üzerinden
ABD, İngiliz, İsrail tezlerini
uygulamak için kurulmuştur.
Korku değil ihanet
var: Arap dünyası
harekete geçmeli..
Yani
korku değil ihanet vardır
. İran’la savaşmak için yola çıkanların ülkeleri ellerinden alınacaktır. 1991’den beri
bütün savaşlar Arap topraklarında
dır,
hep Arap devletleri mevzi kaybetmiştir
, bu yeni eksen ve
o
gizli anlaşmalar
Araplara vurulacak son darbe olacaktır
.
Bu ihanete
en büyük tepki Arap kamuoyundan gelmelidir
çünkü bu bir imha, Arapları
tarih dışına
itme projesidir. Bu yüzden
Arap toplumları harekete geçmeli, büyük bir toplumsal dalga ile ülkelerine, topraklarına, değerlerine sahip çıkmalıdır
.
Yeni bir ittifak, yeni
bir cephe kaçınılmaz
Türkiye, Pakistan, Endonezya, Malezya, İran, hatta Mısır
gibi ülkeler bir araya gelerek
yeni bir ittifak
, eksen kurmak zorunda. Hem
askeri
, hem
siyasi
, hem de
ekonomik
bir cephe oluşturmak zorunda. Müslüman coğrafyada yeni bir
güç birikiminin temellerini atmak
zorunda. Çünkü bütün bu ülkelerin tamamı, yeni Batılı istilanın
hedef
aldığı ülkelerdir. Bir
bölgesel savunma mekanizması
, direnç cephesi şarttır.
İstanbul’da gösterilen tavır bir
işaret fişeği
olabilir.
En az yedi ya da on ülke, çok acilen bir araya gelmelidir
. Çünkü artık Müslüman dünya, coğrafyadaki ülkeler,
Arap dünyasının merkezinde kurulacak garnizonlar
üzerinden saldırıya uğrayacaktır.
Bu zirveden sonra ABD, İsrail ve söz konusu cepheden ciddi bir reaksiyon gelecek,
öncelikle Türkiye hedef alınacak, o çekirdek ihanet ekibi söz konusu saldırıların da içinde yer alacaktır
. Bu saatten sonra İİT üzerinden etkili, harekete geçirici eylemlere girişmek zordur. Çünkü
içeriden sabote
edilecektir. Yeni ittifakın, cephenin, birliğin bu anlamda olmazsa olmaz olduğunu söylemek gerekiyor.
Şok dalgaları
gelecek, acil savunma hatları kurulmalı
Unutmayın, Kudüs bu anlamda ilk travmadır. Şoke edecek uygulamalar göreceğiz. Şaşırtıcı çıkışlar, dönüşler, satışlar göreceğiz
. BAE ve S. Arabistan’da yuvalanan söz konusu ihaneti
boşa çıkaramazsak
, coğrafya çok daha ağır travmalar yaşayacaktır.
Bu yüzden bölgenin merkez ülkeleri, yeni
direnç hatları
oluşturmak için acilen harekete geçmeli, ülkelerindeki
ABD ve varsa İsrail nüfuz alanlarını daraltmalı
, İstanbul çıkışını devam ettirmeli, olağanüstü bir hazırlığa girişmelidir.
Özellikle
Türkiye ve doğusundaki Müslüman ülkeler
coğrafyanın zinde güçleri olarak kurtuluş yolunu bulacak ve bunu seçecektir, inanıyorum.
Kuzey Afrika ülkeleri bu yönde teşvik edilmelidir
. Çünkü
merkez Arap coğrafyası
, eğer uyanamazsa,
çökecektir
.
Bölgeyi işte bu
direnç, yeni siyasi
dalga şekillendirecek
Şahsen bu yönde
umutluyum
.
Birinci Dünya Savaşı
’ndan bu yana, bölgenin merkez ülkelerinin ciddi bir
yükseliş dönemi
ne girdiğini, kendine geldiğini,
tehdidi tanımladığını
, ona göre hazırlıklara giriştiğini görüyorum.
Tam bu sırada
ABD’nin bölgede nüfuz kaybettiğini, gerilediğini
,
yalnızlaştığını
da görüyorum.
Irak’ın istikrarı
sağlanmalı,
Suriye savaşı derhal bitirilmelidir
. Daha geniş alanlarda çatışmalar durdurulmalı, bölge dışı müdahalelere ortak tavır alınmalıdır.
Yine unutmayalım! Coğrafyasına, kutsallarına, kadim şehirlerine, ülkelerine
ihanet edenlerin gücü bölgeyi satmaya yetmeyecektir
. Rehin alındıkları gibi,
çöküşlerini de, kaybedişlerini de izleyeceğiz
. Çok güçlü bir siyasal dalga, direnç dalgası gelişiyor ve tarihi şekillendirecek olan bu dalga olacaktır. Coğrafyanın geleceğini de, haritalarını da bu yeni dalga biçimlendirecektir.

Bunu hep birlikte göreceğiz..

#Kudüs
#Türkiye
#İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi