İslâm’ın Araplaştırılması, savaşı İslâm’ın kalbine taşıma, Mekke ve Medine’nin statüsü..

04:0027/11/2017, Pazartesi
G: 18/09/2019, Çarşamba
İbrahim Karagül

Arap dünyasındatuhaf, Yirminci Yüzyılıtarihten ve hafızalardan silecek, Arapların bugüne kadarki bütün tezlerini yok sayan,çok ama çok tehlikeli gelişmeleryaşanıyor. Çok yakın gelecekteezberlerimizi bozacak, coğrafyada güç sarsıntılarına neden olacak, Müslüman dünyanın kalbini zorlayacak, anlamlandırmakta zorlanacağımız gelişmelere tanız olabiliriz.ABD-İngiltere-İsrail ekseninde pişirilen, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ileSuudi Arabistanüzerinden yürütülen,genç Arap yöneticilerüzerinden servis

Arap dünyasında
tuhaf
, Yirminci Yüzyılı
tarihten ve hafızalardan silecek
, Arapların bugüne kadarki bütün tezlerini yok sayan,
çok ama çok tehlikeli gelişmeler
yaşanıyor. Çok yakın gelecekte
ezberlerimizi bozacak, coğrafyada güç sarsıntılarına neden olacak, Müslüman dünyanın kalbini zorlayacak
, anlamlandırmakta zorlanacağımız gelişmelere tanız olabiliriz.
ABD-İngiltere-İsrail ekseni
nde pişirilen, Birleşik Arap Emirlikleri (
BAE
) ile
Suudi Arabistan
üzerinden yürütülen,
genç Arap yöneticiler
üzerinden servis edilen,
Şii-Sünni
ayrımını bir kenara iten,
Arap milliyetçili
ğini bayraklaştırmaya ayarlı ve tamamen
Arap-İsrail dostluğu
nu merkeze alan yeni bir dönem başlatıldı.

Arap dünyasını
imha edecekler
S. Arabistan Veliaht Prensi
Muhammed bin Selman
’ın radikal iktidar değişimi, prensler ve işadamlarını
tutuklaması
,
yüz milyarlarca dolarlık varlıklarına el koyması
, yönetim değişikliğine karşı olan
din adamlarını terör örgütü listesine alması
,
kadınların durumunu
n iyileştirilmesi ve
“Ilımlı İslâm”
söylemlerinin öne çıkarılması,
İsrail’e karşı savaşmanın caiz olmadığına dair fetvalar
çıkarılması yeni durumun bugüne kadarki sonuçları oldu.
Ama bundan sonra
çok daha çarpıcı, çok daha rahatsız edici, Arap dünyasını rehin almaya dönük çok daha güçlü dalgalar
a tanık olacağız.
Projenin bölgedeki patronu
Muhammed bin Selman
değil, artık
İsrail istihbaratı mensubu
olduğunu rahatlıkla söyleyebileceğimiz BAE Veliaht Prensi
Muhammed bin Zaid el Nahyan
’dır.
Azılı Türkiye düşmanı
bu kişinin öncülüğünde
BAE-S. Arabistan-Mısır
hattında yeni bir
güç ekseni
kurulmuştur.
Bu eksen tamamen ABD-İsrail eksenidir
. Bu hat üzerindeki ülkeleri
İran tehdidi
nden korumak için kurulduğu söylense de, Sünni Arap dünyasını paramparça edecek,
imha edecek
, ülkeleri bölecek bir projedir.
Kudüs’ü ve Filistin’i
İsrail’e sattılar bile..
Daha şimdiden
bazı yazar ve tv yorumcuları
,
İsrail’le ne kadar dost
olduklarını yazıp konuşmaya başladılar. Üstelik bu tezlerine
Kur’ân’dan referanslar
sıralamaya başladılar.
Filistin’in aslında İsrail toprağı olduğunu
, Araplarla İsrail arasında aslında bir kavga olmadığını söylemeye, yazmaya başladılar.
Suud-İsrail ittifakı “normalleştirilirken”
, Arap-İsrail cephesi için altyapı oluşturulurken, bu yazar ve yorumcular da işin toplumsal pazarlamasını,
psikolojik
boyutunu işlemeye başladılar.
Peki, Kudüs ne olacak, Filistin meselesi ne olacak
, Filistinliler için bir ülke/devlet ihtiyacı ne olacak? Müslüman dünya büyük oranda
Arap-İsrail çatışmalarına göre pozisyon
almışken bundan sonra bu ülkelerin kitlelerin bakışı ne olacak?
Eğer Araplarla İsrailliler dost ise, müttefik ise, Filistin meselesi çözülmüşse, Kudüs artık işgal altında değilse, Arapların İsrail kurulduktan sonra İslâm üzerinden ürettikleri söylemlerin bir anlamı kalmamışsa, bir Türkiyeli, bir Endonezyalı, bir Afrikalı, bir Pakistanlı bundan sonra ne düşünecek?
Arapların Arap olmayan Müslüman dünya ile ilişkileri nasıl bir seyir izleyecek?
Yeni jeopolitik eksen: İsrail’le ittifak kurup Perslerle savaş
Açık söyleyeyim; bu rüzgâr devam ederse
Türkiye’de bile
birçoklarının
siyasal tezleri çökebilir
,
zihinleri altüst olabilir
, kavramların içi boşalabilir. Müslüman dünyasının sokakları
boşluğa
düşebilir, yeni durum bir
Arap milliyetçiliği
üzerinden yükselirse coğrafyada bir karşı dalga oluşabilir. Rüzgâr devam ederse,
Nahyan ve Muhammed bin Selman
’ın temsilciliğini yaptığı bu yeni Batılı istilâ tezi Arap dünyasında çok büyük bir reaksiyona neden olabilir. İki veliaht prens yeni
ABD-İsrail projesinin öncüleriyken kurbanları olabilir
.
Bu, siyasal, jeopolitik bir tezdir
. Tamamen
güvenlik eksenli, tamamen coğrafyayı parçalamaya ayarlı
bir tezdir. Her ne kadar öyle pazarlansa da Arap dünyasının
modernleştirilmesiyle, sekülerleştirilmesiyle alakası yoktur
. Projenin ABD’li ve İsrailli
patronları
onlara şunu diyor: Siz İsraillilerle
amca çocuklarısınız
. Kavga etmenize gerek yok. Tam tersine birlik olun, ittifak içinde olun.
Asıl düşmanız İranlılarla, Perslerle savaşın
. Arap olmayan Müslüman dünya daha büyük tehdit. Onlara karşı İsrail’le tek cephe olun…
Artık Şii-Sünni yok, Arap ve
Arap olmayan Müslüman var
Büyük tehlike burasıdır işte.
Şii-Sünni ayrımı ile iki büyük kampa ayırıp bölgesel savaşa sürükleyemedikleri Müslümanları bu projeyle Arap ve Arap olmayan Müslümanlar diye daha büyük iki kampa, cepheye ayırmaya çalışıyorlar
. Bu yeni istila planının nelere yol açabileceğine dair bir kaç not aktarayım:
1.
Bu proje
Kudüs’ün işgalini meşrulaştıracak
. Bu meşrulaştırma, söz konusu Arap rejimleri üzerinden sağlanacak.
2.
“Arap-İsrail ittifakı”
Filistin halkının tezlerini boşa düşürecek.
Batı Şeria ve Gazze’de kalan toprak parçaları da bir şekilde İsrail kontrolüne girecek
, işgal altındaki bölgelerdeki İsrail tezleri kabul edilecek. BAE ve S. Arabistan’ın genç
kuşak yöneticilerinin bu iki maddeyi de kabul ettiklerini düşünüyorum
.
3.
Arap-İsrail ekseni
ABD ve İsrail’in bölgesel öncelikleri
üzerinde biçimlendirildi.
İran’a karşı bir etkisi olamayacak
. Dolayısıyla işin sonunda
S. Arabistan’ın parçalanmasına
kadar varacak. Basra Körfezi ciddi çatışma alanları olarak öne çıkacak.
Savaşı İslâm’ın kalbine taşıma, Mekke ve
Medine’nin statüsü..
4.
Yeni
“siyasi akıl”
,
Mekke ve Medine’nin durumunu tartışmalı hale getirecek. “Savaş’ı İslâm’ın kalbine yerleştirme” projesi büyük oranda bu yeni ittifak ilişkisiyle sahnelenecek
. Süreç böyle devam ederse, İslâm’ın kalbi olan bu iki merkez, bir anlamda
rehin alınmış
şehirlere dönecek. Bu da Müslüman dünyada büyük bir
infiale
neden olacak. İşte o zaman
“Mekke ve Medine’nin statüsü”
tartışmaları büyüyecek.
5.
Bir süre sonra, bütün bu olanlar Arap dünyasında, sokaklarında
öfkeye
neden olabilecek. Çünkü
Arap-İsrail ittifakının bir “işgal projesi” olduğu
gizlenemez hale gelecek. Bu öfke belki Arap dünyasını ayağa kaldırabilir. Ancak böyle bir öfke yeşermezse Araplar
bu yüzyılı kaybetme riskiyle
karşı karşıya kalabilir.
1991’den beri Araplar kaybediyor,
savaşlar hep onların topraklarında
6.
Dikkat edin,
1991 Körfez Savaşı’ndan bu yana Arap dünyası kaybediyor
.
Irak
’tan
Libya
’ya kadar savaşlar hep Arap topraklarında. Yeni muhtemel istikrarsızlık alanları yine Arap topraklarında.
Arap olmayan Müslüman dünya kısmen bu savaşların dışında
ve o dünyadaki ülkeler yükselişte. Yani Araplar mevzi kaybediyor. Şimdi onlara
İran korkusu
pazarlıyorlar ve yeni savaşların kapısını aralıyorlar.
Arapları savunma yalanı
yla pazarlanan, oluşturulan bu eksen Arap dünyasını paramparça edebilir ve
kayıplar devam eder
.
7.
Araplar, Müslüman dünya ile güçlü. Ama yeni eksen Araplarla, Arap olmayan Müslümanlar arasında bir ayrışmayı hedefliyor, bu da onlar için
büyük çöküş
e yol açabilir
. İsrail’le ittifak da kursalar, İran’a karşı bir zafer kazanmaları bu eğilimlerle pek de mümkün görünmüyor
.
Birileri Araplar’ın
21. yüzyılını çalıyor
8.
Şu kesinlikle unutulmasın:
ABD-İsrail-Arap ittifakı, Arap dünyasını koruma amacıyla kurulmad
ı.
Türkiye’den Endonezya’ya uzanan kuşak tamamen ABD nüfuz alanından çıkıyor
. Bu, tarihte ilk kez oluyor.
Türkiye’yi terörle vuran ve kaybeden Washington,
Suriye ve Irak’ta da kaybediyor
. Bu yüzden de daha güneyde ve Batı’da yeni bir cephe hattı kuruyor.
BAE-Suud-Mısır hattı, ABD ve İsrail için kurulan yeni güvenlik kalkanıdır
. Riyad’daki tartışmalar işin pazarlama tarafıdır. Birkaç çılgın Arap yönetici o büyük coğrafyayı ABD ve İsrail için cepheye dönüştürüyor.
Ama dünya değişti, artık cephe ülkeleri parçalanıyor.
Birileri Arap dünyasının 21. Yüzyılını çalıyor
.
“İslam’ın Araplaştırılması”
bu dünyayı ciddi biçimde yalnızlaştıracak…

Umarım vakit geç olmadan bir uyanış dalgası yükselir. Yoksa Basra Körfezi ile Kızıldeniz arasında büyük çöküşlere tanık olacağız.

#Basra Körfezi
#Filistin
#İsrail