Irak işgalinden hemen sonra, yeryüzünün onlarca ülkesinde CIA’ya bağlı “işkence merkezleri” kurulmuştu.
Gizli anlaşmalarla oluşturulan, Güney Asya’dan Afrika ve Ortadoğu’nun çöllerine kadar yayılan esir kamplarıydı bunlar. Terörle mücadele adıyla hareket ediliyor, dünyanın bir çok ülkesinden yüzlerce insan kaçırılıp buralara taşınıyordu. Sonradan bu kişilerin hiç birinden haber alınamadı. Hiçbiri o merkezlerden canlı çıkamadı.
Bu trafik, “CIA işkence uçakları” tarafından yürütülüyordu. Belki yüzlerce insan bu uçaklarla bir yerlere taşındı, sonra bir daha hiç birinden haber alınamadı. “Esir ticareti” yapılıyor, bu ticarette büyük paralar bile dönüyordu.
“İşkence Merkezleri”ni ilk haber veren, tartışan kişi olduğumu sanıyorum. Hatta Pasifik’te tanker gemileri “korsanlar” tarafından kaçırılırken “Hayır, onları CIA kaçırıyor, bu gemiler hapishane gemileri olarak kullanılıyor, uluslararası hukukun olmadığı açık denizlerde işkence merkezleri ve hapishane olarak dolaştırılıyor” diye yazan ilk kişiyim. “CIA işkence uçakları” konusunda da dünyayı en fazla bilgilendiren birkaç isimden biriydim. Hatırlıyorum, bunları yazıp tartıştığım için çok ağır saldırılara, tehditlere maruz kalmıştım.
Cemal Kaşıkçı’nın S. Arabistan İstanbul Konsolosluğu’nda “kaybolması”, “öldürülmesi” ya da canlı veya ölü götürülmesi işte bu trafiğin bir parçası gibi. İşin yapılış biçimi, arkasındaki akıl, kullanılan uçaklar, uygulanan yöntem o kadar benziyor ki, sanki birileri “işkence uçakları” trafiğini yeniden başlatıyor.
Gulfstream uçakları o zaman da kullanılıyordu. Hatta kuyruk numaralarını bile yayınlıyorduk. Şimdi bakıyorum; benzer bir olay, yine Gulfstream uçakları ile yapılıyor ve biz yine kuyruk numaraları, uçuş haritaları yayınlıyoruz.
İki uçağın da Riyad-Kahire-Dubai bağlantılı gelmesi, Türkiye’den ayrılırken Mısır’a dönmeleri, birinin oradan Dubai’ye gitmesi, İstanbul’da ortak bir operasyon yürütüldüğünü, S. Arabistan, Mısır ve BAE’nin işin içinde olduğunu, CIA uçakları ve İsrail istihbaratı yöntemleri kullanıldığını, muhtemelen üç ülke istihbaratına da İsrail istihbaratının patronluk ettiğini görüyoruz.
Ancak bu ülkeler, özellikle S. Arabistan ve BAE işi ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Patronları kadar iyi yapamadılar. Plan kurgulanmış uygulamada açık verdiler. Uçaklar, içindeki yolcu isimleri, konsolosluğa gelen siyah araçlar, siyah bir kamyonete yüklenen koliler her şeyi aslında ortaya koyuyor.
Suud Veliahtı Muhammed Bin Selman ve BAE veliahtı Muhammed Bin Zaid, bütün coğrafyaya Türkiye düşmanlığını yayma rolünü üslenmiş bu iki kontrolsüz adam, Cemal Kaşıkçı olayının doğrudan sorumlularıdır. Emirler, talimatlar, kararlar ikisi tarafından verilmiş, kaçırma ya da cinayet onların talimatları doğrultusunda gerçekleştirilmiştir. Muhtemelen İsrail ve Mısır istihbaratına da bu iş için yüklü para ödenmiştir.
Selman ve Zaid’in ABD-İsrail istihbaratının kontrolünde olduğu, onlar üzerinden bütün coğrafyayı hedef alan bir yıkım projesi uygulandığı, iç savaş senaryoları planlandığı, terör örgütlerinin bu ikisi üzerinden fonlandığı, yine ikisi üzerinden Türkiye ve Erdoğan karşıtı bir eksen kurulduğu, bu eksenin Suriye’nin kuzeyindeki terör koridorunun en büyük destekçisi olduğu, 15 Temmuz darbesinin içinde yer aldıkları, sonrasında Türkiye içinde yeni “muhalefet” ve “müdahale” senaryolarına hız verdikleri, örtülü operasyon ve suikast yöntemleri kullandıkları, Erdoğan’ı devirmeye yönelik Batılı komploların bölgesel sorumluluğunu üstlendikleri ve bu amaçla çok kirli yöntemler kullandıkları bilinen bir gerçektir.
Kaşıkçı operasyonunun sadece S. Arabistan iç meselesiyle, muhalefet meselesiyle sınırlı olduğunu düşünmüyorum. Doğrudan Türkiye ile Arap dünyası arasına kalın duvarlar örmeye dönük amacın belki de ilk ve en somut girişimidir. Öyleyse, bundan sonra benzer girişimler olacaktır. Çok geçmeden, Kaşıkçı olayındaki fotoğrafla bütünleşecek gerçek resmi gösterecek başka gelişmelere de tanık olacağız.
ABD ve İsrail’le anlaşıp Kudüs’ü, Filistinlileri satan, Mekke ve Medine için gizli anlaşmalar yapan, bölgesel savaş için her türlü provokasyonu üstlenen, Türkiye ve Erdoğan düşmanlığı hastalık haline gelen bu iki isim, terör destekçiliğinden, örtülü operasyonlardan, cinayetten, adam kaçırmadan, savaş suçu işlemekten suçlanmalı, yargılanmalıdır.
Görünüşte İran’a karşı kurulan ama aslında Türkiye’ye karşı planlanan BAE-S. Arabistan-İsrail-Mısır ekseni bundan sonra coğrafyadaki, Türkiye’deki her türlü kötülüğün sahibi olacaktır. Selman ve Zaid üzerinden bütün bölge rehin alınmıştır. Coğrafyamız bu iki kişiyi durdurmalıdır. Çünkü onları durdurmak ABD ve İsrail’i durdurmaktır.
Kaşıkçı cinayetini planlarken Arap medyasını da dizayn etmişler. Müthiş bir yaygara… Cinayeti işleyenler büyük bir karartma uyguluyor. Gariptir, Türkiye içinde bazı sosyal medya hesapları da onlarla birlikte hareket ediyor. İşte bu çevreler de cinayetten, o örtülü operasyondan sorumludur, dikkatle incelenmelidir. Muhtemelen onlar da fonlanmıştır.
Ama Selman ve Zaid bu sefer baltayı taşa vurdu. Bütün pis işleri ortalığa saçılacak. Birileri onları yeni Arap liderler olarak öne çıkarmak istedi, yeni bir Arap milliyetçiliği dalgası inşa etmek istedi. Arap/İslam dünyasını onlar üzerinden dönüştürmek istedi. İslam’ın kalbini onlar üzerinden rehin almak istedi. Oysa tuzak Arap milletine kurulmuştu, S. Arabistan’a kurulmuştu. Bunun ne anlama geldiğini bir iki yıl içinde göreceksiniz.
Selman ve Zaid’in şımarıklığı, gözü dönmüşlüğü, “para ile her şeyi yaparız” aptallığı aslında kendilerini vuracak. Bence sonları hiç iyi olmayacak. Ne kadar çırpınsalar, ne kadar içeride birilerini provoke etseler, ne kadar cinayet işleyip suikastlere girişseler de Türkiye’ye yapacakları hiçbir şey yok.
“Erdoğan’ı devirme ihalesi” onlara çok pahalıya patlayacak. Bazı şeylere paralarının yetmeyeceğini görecekler.
Cemal Kaşıkçı olayı, bu iki gözü dönmüş şımarık adamın açıklarını ortaya çıkardı. Artık kendilerini gizleyemezler, artık “iyi şeyler yapma” ihtimali ortadan kalkmıştır. Selman ve Zaid bölgenin kötülük abideleridir, bundan sonra her kötü senaryoda onlar hedef olacaktır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.