Günlerdir, Türkiye'nin çevresindeki gelişmeleri, bunun çok yakın bir gelecekte ülkemiz için ne
doğurabileceği üzerinde duruyorum. Ne kadar etkili oldu, kaç kişi farkına varabildi, güvenlik çevreleri bu tehdidin önüne geçecek bir
sergileyecek mi, bilmiyorum. Zaman gösterecek.
Ancak
Türkiye'nin de haritası değiştikten sonra, o bombalar içeride patlamaya başladıktan sonra gerçeği görmenin hiçbir fiyatı olmayacak.
İşte o zaman tarih ve millet kimlere bedel ödetecek onu göreceğiz.
Ülkemize yönelen şey bir “
”dır. Bir
. Bir güç yapılandırmasıdır, bir bölge dizaynıdır.
Bu kadar değil, bunun devamı da içeriden yürütülmektedir. Bugün biraz da bu “
”ya dikkat çekmek istiyorum.
Müdahale etmezsek savaş Türkiye içine taşınacak
Türkiye'ye karşı bir çevreleme stratejisi başarıyla uygulanıyor. Biz ise buna karşı bir tür
yaşıyoruz.
görmemiz ve yakın geleceği öngörmemiz bu körleştirme sayesinde engelleniyor.
Amacım
oluşturmak değil. Etrafımız yanıyor. Biz
savaşın bin bir çeşidini zaten yaşıyoruz
. Artık değerlerimiz,
bizleri bir arada tutmaya yetmiyor. Etnik ve mezhep kimliklerimiz, dini değerlerimiz barış değil
dönüştürüldü. Bu durumda endişeleri belirtirken
savaşın değil önlemin çağrısını
yapıyorum.
Eğer biz bu önlem çağrısını yapmazsak,
eğer biz güney sınırlarımıza inşa edilen o tampon bölgeye müdahil olmazsak o savaş Türkiye'nin içine taşınacak, İstanbul'u, Ankara'yı vuracak.
Bazılarının savaş çığırtkanlığı sandığı şey aslında gerekli ve yerinde müdahalelerle
bir büyük savaşı önleme arayışıdır
. Maalesef körler, ihanet içinde olanlar, Türkiye'nin çok üstünde hesapları olanlar ve
asıl bu savaşın arkasında yer alanlar
bir kamuoyu yanıltması yapmaktadır. Onlar ellerinden gelse
çıkaracak, ellerinden gelse
savaşı çıkaracak. Onların tek derdi var, kazanmaları,
güçlenmeleri, denetlemeleri, sahip olmaları
…
İşte “
” projesini içeriye taşıyıcı bu çevreler.
Böyle bir durumda, biraz
geri çekilip ne olduğuna bakmaktan
daha acil bir müdahale şekli yoktur. İşte Türkiye'nin bunu yapması, bir “
” haline geçmesi gerektiğini savunuyorum.
“Şer Kuşağı” ve o vahim senaryo
Güney sınırımızda oluşturulan şer kuşağının Kürtlerle tartışılacak bir şey olmadığını görmemiz gerekiyor.
istismar edilerek, PYD üzerinden bir “
” yapılıyor.
O servis, Türkiye'nin yakın komşularıyla ilişkilerini
altına almaya,
Araplarla Türkler arasında belki yüzyıl etkili olacak o eski kalın duvarı yeniden inşa etmeye
ayarlıdır.
Yani bir harita oluşturuluyor.
Tampon bölgeye Kürtler yerleştiriliyor. Asıl amaç
coğrafyayı iki ayrı kampa
bölmek.
Yani Arap-Türk ayrışmasını kalın çizgileri çizmek. Bunu Kürtler üzerinden yapmak. Kürtleri de hem Arapların hem de Türklerin düşmanı haline getirmek. Suriye'yi Türkiye'den koparmak, Türkiye Anadolu'ya hapsetmek. Hesap bu.
Farkında mısınız
bir hesap kaç ülkeyi, kaç milleti düşman haline getiriyor
ve birbirine karşı cepheye sürüklüyor.
İşte ben bunu anlatmaya çalışıyorum.
Bugün müdahale edemezseniz
yarın hiçbir şeye müdahale edemeyeceksiniz
. Çok daha büyük, çok daha
savaş sınırlarımızı sarıp içeri girecek ve
yerinizden kımıldayamayacak hale
geleceksiniz.
Yirmi yıldır bu bölgedeki her adımı izledim
. Her krizi, her arayışı, her gelişmeyi takip ettim. Yirmi yıldır atılan bütün bu adımların, büyük savaşların, işgallerin, örgütler servisinin, terör kampanyalarının, kaçak ve sessiz barış söylemlerinin
olduğunu gördüm:
Birinci Dünya Savaşı sonrası olduğu gibi, yüz yıl sonra, yeni bir harita şekillendirmek
…
İşte o harita adım adım gerçekleşiyor.
karşısında sıranın kendisine gelmesini bekleyen Müslüman emirlikler
gibi bir garip teslimiyet
içinde sadece izlemekle yetiniyoruz bunu.
“İçeriden kuşatma”nın adresi Doğan Grubu..
Çünkü meselenin bir bölümü
yürütülüyor.
Kimlik savaşlarının, sınır taslaklarının, yeni güç haritası şekillendirme çabalarının içeride de bir cephesi var.
O cephe son dönemde müthiş bir enerji ile çalışıyor.
seçimleri öncesi başlatılan mühendislik çalışmaları bu “
” hesabına dönüktü. Özellikle
'ın televizyon ve gazeteleri bu amaçla seferber edildi.
HDP'nin en büyük pazarlamacısı Aydın Doğan ve ekibi oldu.
Seçim sonrası kuzey Suriye'de oluşturulan
de en büyük pazarlamacısı da Aydın Doğan
ve ekibidir.
İçeriden ve dışarıdan kuşatma bir noktada Aydın Doğan'ı ve ekibini hemen öne çıkarıyor, açık ediyor.
AK Parti'yi rehin alma operasyonu
Doğan grubu medyası, televizyonları ve kalemleri ile şimdi bu
içeriden kuşatma manevralarını
yapıyorlar.
Fitne çıkarıyorlar, insan devşiriyorlar, nokta hedefler belirliyorlar, itibar suikastleri yapıyorlar.
En önemlisi de, seçim öncesi mühendislikteki başarıyı
çalışmalarında da görmek istiyorlar. Mümkünse koalisyonu kendileri şekillendirsin istiyorlar. Bunun için de
fitne, devşirme, itibarsızlaştırma
gibi yöntemleri çekinmeden kullanıyorlar.
Oysa onların yürüttüğü operasyon
operasyonudur. Onların yönlendireceği, biçimlendireceği bir koalisyon formülü
AK Parti'yi hareket edemez hale getirme, yerli ve bağımsız tarafını törpüleme, itaat ettirme
operasyonunun bir parçasıdır. Bu koalisyon
olmayacaktır, vesayet altında olacaktır.
Her 'Tampon'un altından o çıkıyor
İşte o “
”nın da
ilanı olacaktır. Böyle bir koalisyon, böyle bir kuşatma,
Erdoğan-Davutoğlu ayrışması
üzerinden servis edilecektir. İşte bugün alabildiğine bu fitne için savaş yürütüyorlar.
Kuzey Suriye'deki tampon bölgenin altından nasıl Doğan grubu çıkıyorsa, içerideki fitnenin altından da onlar çıkıyor.
Bu yüzden “öz savunma” hali diyorum.
Bu yüzden yüzyıllık istiklal mücadelesi diyoruz.