İçerideki PYD kriptoları, Barzani’nin istihbarat ağı ve bir gizli ajanda..

04:0011/09/2017, Pazartesi
G: 17/09/2019, Salı
İbrahim Karagül

Aylardır bir büyüktehlikedensöz ediyorum. Her geçen gün Türkiye’ye daha dayaklaşanbir tehdit, ülkemizin geleceğinimahvedecekbir gelişme hakkında kendimceuyarılaryapmaya çalışıyorum. 15 Temmuz’u yaşamış bir millet olarak bir teyakkuz çağrısı yapıyorum. Çünkü biliyorum ki, 15 Temmuz bitmedi,müdahale dönemi kapanmadı, Türkiye’ye yönelik çokuluslu saldırıyeni bir formatlakarşımıza çıkmaya hazırlanıyor.Kamuoyu operasyonlarına maruz kalmadan, onların etkisinden sıyrılarakgüneyimizdeki gerçeği açık ve

Aylardır bir büyük
tehlikeden
söz ediyorum. Her geçen gün Türkiye’ye daha da
yaklaşan
bir tehdit, ülkemizin geleceğini
mahvedecek
bir gelişme hakkında kendimce
uyarılar
yapmaya çalışıyorum. 15 Temmuz’u yaşamış bir millet olarak bir teyakkuz çağrısı yapıyorum. Çünkü biliyorum ki, 15 Temmuz bitmedi,
müdahale dönemi kapanmadı
, Türkiye’ye yönelik çokuluslu saldırı
yeni bir formatla
karşımıza çıkmaya hazırlanıyor.

Kamuoyu operasyonlarına maruz kalmadan
, onların etkisinden sıyrılarak
güneyimizdeki gerçeği açık ve net olarak görmek
zorundayız. Çünkü Türkiye için önümüzdeki yıllarda en büyük
tehdit Güney’den gelecektir
ve bu, ülkemizin gelecek hesaplarını
sıfırlama
gücüne sahip olacaktır. Yani, tehlike sandığımızdan çok büyüktür ve sandığımızdan
çok daha yakındır! Türkiye kuşatılmakta, çevrelenmekte
, güney kapıları tamamen kapatılmaktadır.
İran sınırından Akdeniz’e, Türkiye’yi boğma harekatı
Bugünden, hemen,
derhal, hamaset ve duygusallıktan kurtulup
gerçekçi adımlar atmayı ihmal edersek, o krizin üstesinden gelemeyebiliriz. Zira
Güney’den gelecek saldırı ile eş zamanlı olarak Türkiye içinde devasa siyasi ve toplumsal karışıklıklar denenecek
, 15 Temmuz’dan daha ağır bir travma Türkiye’nin önüne konulacaktır. Tahminimce bu krizi
2019’dan önce
servis edeceklerdir.
Irak’ın kuzeyinde,
Mesut Barzani
’nin
referandum
girişimi ile Suriye’nin kuzeyinde
PKK/PYD
’ninharita çalışması
tek bir projedir
. PKK ile Barzani’nin birbirinin zıddı olduğu söylentisi, ABD’nin
“PKK ayrı PYD ayrı” söylemi kadar gülünçtür
, oyalayıcıdır, zihin bulandırıcıdır.
İran sınırından Akdeniz’e uzanan, Irak ve Suriye’nin kuzeyini rehin alan o koridor bir dış müdahale, işgal alanı olarak planlanmış, yabancı orduların Mezopotamya’nın kalbine yerleşmesi kadar tehlikeli sonuçlar doğuracak bir çokuluslu projedir
.
PKK, DEAŞ, Barzani aynı
projenin gizli ortaklarıdır
Müslüman coğrafyanın merkezi işgal edilmektedir
. Bu işgal önce
örgütler eliyle
yürütülmekte, örgütler istilaya alan açmakta, ortam sağlamakta,
yerel sorunlar
ve gerekçeler öne sürülerek
istila
meşrulaştırılmaktadır. Etnik çatışmalar da, mezhep çatışmaları da, daha
mikro düzeyde kimlik
ayrışmaları da
coğrafyanın işgali ve paramparça edilmesi için
özellikle servis edilmektedir.
Bu nedenle,
yabancı güçleri bölgeye çağıran her örgüt işgal gücüdür
, onların tetikçileridir, bir
dış tehdittir
. Bunu
PKK’da gördük, DEAŞ’ta gördük
. Gelinen noktada, Irak ve Suriye’nin kuzeyine baktığımızda
PKK, DEAŞ ve Mesut Barzani’nin aynı projenin parçaları
, unsurları olduğunu fark ediyoruz.
Ülkemize karşı dokuz yüz kilometrelik bir cephe bu..
İran sınırından Akdeniz’e uzanan kuşak bir
ABD, İngiliz, İsrail projesi
dir. Bu kuşak başarıya ulaştığı anda bölgede
hiçbir ülke güvende olmayacak
, bölgenin
en güçlü ülkeleri için de parçalanma, bölünme senaryoları devreye alınacaktır
. Bu kuşak tamamlandığında en büyük cephe Türkiye’ye karşı açılacak,
dokuz yüz kilometrelik bir saldırı cephesi
harekete geçirilecektir.
Bu kuşak tamamlandığı anda, İran’dan Akdeniz’e kadar tamamen
yabancı garnizonların
olduğu bir coğrafyaya mahkum olacağız.
Türkiye ile Arap/İslam dünyası arasındaki bütün bağlar koparılacak
, Türkiye’nin güney sınırlarına kalın duvarlar örülecek, ülkemiz yeniden
Anadolu’ya hapsedilece
ktir.
Türkiye’yi küçültme
planları yapıyorlar..
Bunların abartılı olduğu iddiasında bulunanların,
1991 Körfez Savaşı
’ndan bu yana olanları şöyle bir gözden geçirmeleri yeterli olacaktır. Adım adım,
ince ince bir plan
işlenmiş, bugüne kadar hiç geri adım atılmamıştır. Ve bu planlar bölge ülkelerinin
oyalanması
ile, dikkatlerinin başka alanlara çekilmesi ile,
içeride özellikle çıkartılan sorunlarla
meşgul olmasıyla, bazen de
vurdumduymazlığı
ile gerçeğe dönüştürülmüştür.
Bugün karşı karşıya olduğumuz şey, bir
Kürt meselesi
değildir.
Haçlı Savaşları
döneminde olduğu gibi,
Birinci Dünya Savaşı
sonrası olduğu gibi, bölgenin yeniden
dizaynı
,
güçlü ülkelerin küçültülmesi
,
haritaların yeniden çizilmesi
ve bölgenin küçük
şehir devletlerine
, garnizon devletlere dönüştürülüp denetim altına alınması meselesidir. Bir ABD/Avrupa istilasıdır.
Küçültülmek istenen ülkeler arasında Türkiye de vardır
ve projenin esası burasıdır.
Şam yönetimiyle görüşme dahil, her yol denenmeli..
Bu istilanın bölgedeki ortakları hepimizin ortak düşmanlarıdır. Bölgedeki
rejimler gerekçe gösterilerek
, huzursuzluk ve anlaşmazlıklar öne sürülerek, yerel sorunlardan hareket edilerek
bu büyük projeyi bize yutturmaları
siyasi tarihin en büyük hatalarından biri olacak
, ağır faturalarından birini önümüze koyacaktır.
Türkiye, Bağdat’la ilişkilerini güçlendirmeli
, merkezi hükümete destek vermeli. Türkiye, Suriye’deki durumu yeniden ele alarak,
Şam yönetimi ile görüşme dahil, bütün seçenekleri önyargısız biçimde yeniden değerlendirmeli
. Birinci Dünya Savaşı’nın en ağır faturasını ödeyen ülke, Suriye üzerinden
Cumhuriyet tarihinin en büyük tehdidi
nin yaklaşmakta olduğunu okuyabilmeli, yüzyıllara dayanan devletler geleneğinin,
siyasi genetiğinin öngördüğü şekilde
adım atmayı başarabilmelidir.
İçerideki PYD kriptoları,
Barzani’nin istihbarat
ağı ve bir gizli ajanda..
Türkiye, içerideki PYD kriptolarının, Barzani örgütlenmesinin, istihbarat ağının
etkisinden kurtulabilmeli
, onların
devlet aklını rehin alan gizli ajanda
sının farkına varmalı artık. O gizli ajanda ile ABD’nin birlikte çalıştığı, o ortaklığın FETÖ ile de ortaklığı olduğu,
15 Temmuz’u yapan irade ile bu gizli ajandayı yöneten iradenin aynı olduğu
bilinmeli artık.
Türkiye içinde Barzani ve PYD/PKK ile ortak çalışanların
, Suriye’nin kuzeyindeki
koridorda da birlikte çalıştığı
, Suriye’de gelinen durumun sorumlularının da onlar olduğu, Türkiye’ye
tuzak
kurdukları, FETÖ’den sonra ABD ile ortaklığı onların yürüttüğü bilinmeli.
O zaman FETÖ vardı; peki şimdi kim üstlendi bu rolü?
15 Temmuz öncesi gözümüzün önünde olanlara müdahale edemeyişimizin nedeni
sınır boylarındaki FETÖ yapılanması
idi.
Peki şimdi Türkiye’yi kim engelliyor, kim durduruyor, kim başka başka teklifler öne sürerek siyasi aklı bulandırıyor, yönlendiriyor, hareketsiz bırakıyor?
İşte
can alıcı nokta
burası. Herkesin sustuğu, hiçbir şey söylemediği yer burası!
İhmal edeceğimiz her bir gün, hareket alanımızı daha da daraltıp zorlaştıracak.
Tedirginliğimiz
ileride büyük bir zaaf olarak önümüze gelecek. Durumu anlamakta,
algılamakta
zorlanmamız ya da
ihmalkar
davranmamız, yarının Türkiye’sini bugünden tehlikeye atmamız anlamına gelecek.
“Yarın” dedimse yıllar sonrayı kastetmiyorum
kesinlikle. Oldukça yakın bir zamanı kastediyorum.
Medya bu konuda
neden suskun kaldı?
Medyamızda
bu konularla ilgili haber bile yayınlanmaz. Sanki bir tabu,
dokunulmaz
alan.
Entelijansiyamız bu konuları hiç tartışmaz
, sanki uyku hali. Bu durum normal görülemez. Normal değil zaten.
Kim susturuyor, kim zihinleri hareketsiz bırakıyor
, kim bu tehlikeyi Türkiye’nin dikkatlerinden kaçırıyor?
Eğer bu tehdide müdahale edemezsek... Eğer
içerideki direnci kırıp
Türkiye’nin gelecek hesaplarına yönelemezsek tehdit çok yakında
Türkiye’nin içlerine servis edilecek, savaş Türkiye içlerine yönlendirilecek
. Bugün Türkiye’nin
dostu
gibi görünen o yerel otoritelerin o gün nasıl da
şahlanacağını
,
arkalarında ABD askerleri, ellerinde ABD silahları
ile Türkiye’ye meydan okuyacaklarını göreceğiz.
Burada bir
düşmanlıktan
söz etmiyorum. Burada
etnik
bir meseleden de söz etmiyorum. Bir
çokuluslu projeye, bir yıkım planına, Türkiye’yi kuşatıp içeride vurmaya dönük bir projeye
dikkat çekmeye çalışıyorum.
Suriye için hesaplar
yeniden yapılmalı..
Bu nedenle
Irak’ı ve Suriye’yi bir arada tutacak
her girişimde olmalı Türkiye. Hatta teşvik etmeli, öncülük etmeli.
Suriye muhalefeti ile Şam yönetimi arasında uzlaşmanın yolları aranmalı
. Zaten böyle giderse muhalefet diye bir şey kalmayacak,
o çokuluslu proje için hepsini kurban edecekler
.
Savaşın en büyük kurbanı Suriye halkı olacak, Arap toprakları daha da işgal edilecek, kadim şehirler yabancılaştırılacak,
olağanüstü bir demografik düzenleme, sürgün
bölgeyi altüst edecek.
ABD’nin işgal haritasına karşı, onlarla birlikte hareket edenlere karşı bölge ülkeleri arasında
yakınlaşma
zorlanmalı, ortak hareket yolları aranmalı, var olan sorunlar bu tür girişimleri engellememeli.
İlk hedef Türkiye’nin
siyasi istikrarı olacak
Türkiye, o derin devlet aklını, siyasi aklını harekete geçirip,
siyasi akla baskı yapan çevreleri umursamadan
, elini çabuk tutmalı,
Selçuklu’dan beri devam eden coğrafya okumasını öne almalı
, bugüne değil geleceğe adımlar atmalıdır.
Bunu yapamazsa, yapmazsa, engellenirse, içeriden durdurulursa yarın
15 Temmuz’un arkasındaki güçler önlerine PKK gibi örgütleri de alarak Türkiye sınırlarını nasıl aşındıracağını
beklemek zorunda kalacağız. Belki de o zaman
en sert cepheyi Ankara’da açacaklar
, kim bilir… O gün
ilk hedef Türkiye’nin siyasi iktidarı, milli duruşu
, ekseni olacaktır.
#Mesut Barzani
#Irak
#Türkiye
#PKK
#15 Temmuz
#Ankara