Herkesin
çok söz söyleyip pek bir şey söylemediği
, popüler cümlelerin arkasına sığındığı bir dönemdeyiz.
doğru şeyler söylediği gibi bir yanlış kanaate sabitlendik gidiyoruz.
malzemesi olmanın ötesine gitmeyen sözün,
kurtulamadığı, maddi
dönüştürüldüğü talihsizlikler yaşıyoruz. Hesapsız,
sadece ülke için, millet için
, değer için öne atılması gerekenlerin
hesapları yaptığı,
oyunları oynadığı,
iş tuttuğu, sözünü esirgemeyenlere itibar suikastleri düzenlediği bir
adeta dip dalga gibi yayılıyor.
Sözü doğrular için değil, menfaat-çıkar için bir kurşun gibi kullananlar
artık bu amaçla “
" besler hale geldi. Televizyon ekranlarından, gazete köşelerinden, özellikle sosyal medya hesaplarından
uğruna önüne geleni kurşuna dizen ismi gizli, ruhu kara saldırı
var artık. Söz hiçbir dönemde, bunlar üzerinden yürütülen operasyonlarda olduğu kadar
.
Büyük davalar, ucuz numaralar
Oysa açık yüreklilikle,
sözlerle, yılmadan bu
da öne atılmak gerekiyor. Türkiye son üç yılda, olağanüstü zorluklar atlattı.
Darbe üstüne darbe tezgahlandı, çokuluslu müdahaleler ardı ardına servis edildi. Sokak terörü
nden devlet içine sinmiş
operasyonlarına, Türkiye'yi dünyaya terör devleti olarak göstermeye dönük imaj operasyonlarına,
senaryolarına, ülkeyi
terör üzerinden felç etmeye
dönük müdahalelere kadar,
bizi millet olmaktan, ülkemizi vatan olmaktan
çıkarmaya dönük girişimler oldu.
Hepsinin üstesinden gelindi. Hepsine
. Siyasi duruşun, ekonomik bakışın,
tarihsel kimliğin, coğrafyaya aidiyetin
yerlileşmesi uğruna bedeli ağır mücadeleler verildi. Ülkeye yabancı bütün unsurlar, millet tarafından
edildi ve bir kenara itildi. Bu büyük mücadelelerin taraftarı olanlar, bu uğurda
risk alıp kelle koltukta mücadele edenler, büyük davaların yerine büyük idealler
ikame etmeleri gerekirken küçük hesaplara savruldu.
Mücadele onları olgunlaştırmış, yoğurmuş,
olmalıydı. Daha güçlü, daha
, daha olgun ve daha bir
çabası gerekiyordu.
,
, ucuz hesapların peşinden gitmek yerine, bütün bunların üstüne yeni şeyler katma yarışı başlamalıydı.
O hesaplar görülmedi,o parantez kapanmadı
Yeni şeyler üretmek, varolanın üstüne bir şeyler katmak,
Türkiye'nin yarınına hazırlık
yapmak gerekiyordu. Bin yıldır bu topraklarda işler hep böyle yürüdü çünkü.
Büyük yıkımlar yaşadık, büyük mücadeleler verdik, insan hafızasını zorlayan direnişler sergiledik, sınırsız sabırla sınandık. Ve hep başardık
. Bütün umutların yok olduğu durumlarda bile bir kurtuluş ışığı yakaladık, ona yöneldik ve yepyeni bir tarih sayfası açabildik.
Türkiye
işte böyle bir mücadele veriyor. Son
üç yılda direndiklerimiz bu yüzyılın küçük bir parçası
. Ama unutmayın, bizim o yüzyılımız henüz bitmedi. O
parantez kapanmadı, o hesaplar bitmedi
. Bugün terör üzerinden, bölgesel
operasyonları üzerinden karşı karşıya olduğumuz şey işte bu yüzyılın
içinde bir hesaptır.
Rehavete kapılmak, “
" diyerek rahatlamak, mevzileri terkedip
peşine düşmek bizi yıkıma götürecek bir atalettir.
Siyasi alanda, ekonomik alanda, medya alanında, kültürel alanda, sadece Türkiye için bile değil,
mız için yeni şeyler, zenginlikler üretmek için
zamanıdır. Daha geniş dayanışma hattı oluşturma, daha
olma zamanı.
Neden mi?
Haritayı yine onlar mı çizsin?
Çünkü Türkiye,
ediliyor. Çünkü
Suriye savaşı bölgeselleşiyor
. Çünkü Rus
ya ile kriz Kırgızistan'dan Kafkaslara, Doğu Akdeniz'den Basra Körfezi'ne genişliyor
. Kimlik eksenli bölünme bütün coğrafyayı
alıyor. Yeni
çiziliyor, yeni bir bölge şekilleniyor. Bugün
gördüğünüz devletlerden bir kısmı on yıl sonra haritada olmayacak
. Yeni devletler, şehir devletçikleri,
,
ortaya çıkacak.
1. Dünya Savaşı sonrası oluşan bu
. Yeni uluslar öne çıkarken bölgenin bazı ülkeleri parçalara ayrılacak. Yeni ittifaklar şekillenecek, yeni düşmanlıklar oluşacak. Belki
onlarca yıl süren yeni anlaşmazlıklar
ortaya çıkacak. Bölgenin ana unsurlarını oluşturan
Türkler, Araplar, Kürtler, Fars
kökenliler, bir yüz yılı şekillendirecek yeni harita çalışmaları karşısında
devam ederlerse o
haritayı hep başkaları çizecek
.
Onlar belki bir asır birbirleriyle mücadele edecekler. Ama
gelenler,
Batı'dan gelenler, Doğudan gelenler
buralarda ganimet paylaşacak, bölgenin zaaflarını daha da kaşıyacak, 20. yüzyıldan sonra yeni bir
başlatmış olacaklar.
Sonu gelmez savaşlar başlar
İşte tam bu dönemde,
tarihin en güçlü sözlerini
söylemek zorundayız.
Yüz yıllık direncimizin en güçlü olanını sergilemek
zorundayız. Bu yüzden adını “
" koyduk. Ayrışmaya karşı yakınlaşma mücadelesi vermek zorundayız. Yoksa bu ayrışma hepimizi
edecek.
Arap-Fars Savaşı, Türk-Kürt savaşı, Arap-Kürt savaşı
, Türkiye-İran savaşı gibi önümüze sürekli savaş seçenekleri sunulacak ve bizler bütün bunları
gibi, kendi tehditlerimiz gibi, kendi hesaplarımız gibi algılayacağız.
İşte bu yüzden, yüzyıllara dönük sözler söylemeliyiz.
Siyasilerimiz, aydınlarımız, medya organlarımız, kanaat önderlerimiz, öğrencilerimiz
bu sözlere, bu tezlere yönelmek zorunda.
Rusya ile kriz yaşıyoruz,
Rusya üzerine derinlemesine yazılar ne kadar az
. İran'la sıkıntılar yaşıyoruz,
İran üzerinde etkili söz söyleyenler ne kadar az
. Ortadoğu bütün dünyamızı sardı ama coğrafya üzerine geleceğe dönük tespitler ve hedefler belirleyenimiz ne kadar az. Biraz daha
coğrafyasına,
coğrafyasına ne kadar yabancıyız. Biraz daha
; Afrika'ya, Kuzey Afrika'ya dair ne az şey biliyoruz.
Oysa Fas'tan Endonezya'ya uzanan bir coğrafya üzerine şekilleniyor her şey.
Enerjisi de, enerji koridorları da, kara/deniz ticaret yolları da, Doğulu ve Batılı istilacılara yönelik isyan dili de
hep bu coğrafyada yer alıyor. Yeryüzünün fay hattı ilan edilen bu kuşakta hiçbir ülke güvende değilken, Doğu'nun ve Batı'nın merkez güçleri tarafından paylaşılırken bizim sözlerimiz daha
birbirimize bile ulaşacak güçte değil.
Türkiye'nin çokcepheli savaşı
Türkiye, hiç bu kadar
altına alınmamıştı. Rusya krizi yayılırken, İran'la
artarken, bu iki ülke Türkiye'nin
kontrol altına almaya çalışırken, örgütler üzerinden Türkiye'yi sıkıştırırken, içeride terör üzerinden yürütülen
destek verirken,
Türkiye çok cephede mücadeleye zorlanıyor
. Sonraki aşama daha da endişe verici.
Savaşın Suriye'den sonraki aşaması
Basra Körfezi ve Suudi Arabistan
olacak çünkü. Türkiye o zaman çok daha ağır baskılar altında kalacak, çok daha büyük bir sınavla yüzleşecek.
Daha şimdiden
hareketlenmeye başladı.
Azerbaycan'ı sıkıştırıyor. Yakında
da hareketlenebilir. Bütün bunlar Türkiye'nin
belki de doğrudan içinde yer almak zorunda kalacağı krizlerdir.
İşimize bakalım, 20. yüzyıl bitmedi
Yaşadığımız kriz, üstesinden gelmeye çalıştığımız baskı sadece Suriye meselesine bu kadar girmemizle sınırlı bir şey değil. Sadece bizim
başarısızlıklarımızla, beceriksizliğimizle
de sınırlı bir şey değil. Türkiye'nin o
yüzyıllık parantezi kapatmasına, yeni bir tarih sayfası açmasına çok az zaman kaldığı için
oluyor. Bu meydan okumayı, bu
durdurmak için son kurşunlar kullanılıyor. Bu yüzden
Doğudan ve Batı'dan tehdit
ediliyor, baskı altına alınıyoruz. Bu yüzden terör eliyle sınırlarımızın içinde iç işgaller deneniyor.
Öyleyse
içeride ve coğrafyada yaygın bir bağımsızlık mücadelesi
vermek zorundayız. Bu yüzden de dar
kavgalarını bir kenara atıp bütün bunlara cevap üretmek,
destek vermek, yeni sözler üretmek, daha
atmak zorundayız.
Üç yıldır bütün darbe girişimleri o dirençle atlatıldı
. Güçlü sözlerle, sağlam duruşla atlatıldı. Bu da öyle olacak. Ayağı yere sağlam basanlar kalacak, gerisi ayıklanıp gidecek. Ama tarih
güçlü sözleri, güçlü iddiaları olanlarındır
. Ayakları yere sağlam basanlar bir adım öne çıksın. Tarih yapıcı cesur adamlarla omuz omuza devam edilecektir.
Öyleyse zihinlerinizi arındırın.
Hadi ayağa kalkın, yeniden başlıyoruz
. Çünkü 20. yüzyıl daha bitmedi!