Yeni Şafak

G20 masasında hangi harita taslağı olacak?

02:0013/11/2015, Cuma
G: 13/09/2019, Cuma
İbrahim Karagül

Öyle görünüyor ki, Antalya'dakiG20 Zirvesi tam anlamıyla bir Suriye zirvesinedönüşecek. Küreselgüç hesaplaşmasının en ölümcül alanına dönüşen Suriye, yakın bölge ülkeleri için olağanüstütehditleroluştururken, merkez güçler için küresel güç hesaplaşmasınınşov alanınadöndü.ABD ve Avrupa'ya karşı Rusya-İran-Çin gibi Asya güçleriarasındaki hesaplaşma Antalya zirvesine nasıl yansıyacak? Suriye'nin geleceği ne olacak?Örgütlerüzerinden yürütülen mücadele Suriye sınırlarını aşıpbölgeselleşecekmi yoksa Irak'ta

Öyle görünüyor ki, Antalya'daki G20 Zirvesi tam anlamıyla bir Suriye zirvesine dönüşecek. Küresel güç hesaplaşmasının en ölümcül alanına dönüşen Suriye, yakın bölge ülkeleri için olağanüstü tehditler oluştururken, merkez güçler için küresel güç hesaplaşmasının şov alanına döndü.
ABD ve Avrupa'ya karşı Rusya-İran-Çin gibi Asya güçleri arasındaki hesaplaşma Antalya zirvesine nasıl yansıyacak? Suriye'nin geleceği ne olacak? Örgütler üzerinden yürütülen mücadele Suriye sınırlarını aşıp bölgeselleşecek mi yoksa Irak'ta olduğu gibi yine sınırlara hapsedilecek mi?
Kartlar yeniden karılıyor. Artık bu bölgede her hareket bir harita çalışmasıdır.
Her örgüt, bu harita taslaklarına göre mobilize ediliyor. PKK böyle bir misyondur. PYD böyle bir rolle hareket eder. IŞİD tam anlamıyla böyle bir projedir. Devletler savaşının, güç hesaplaşmasının tetikçileri bu örgütlerdir.

PYD-PKK-IŞİD ve siyasi körlük

Örgütlerin yerel gerekçeleri üzerine kurgulanmış bu siyasi hesapları bilmeyen ülkelerin, özellikle de bölge ülkelerinin kendi coğrafyalarında bile geleceği sorunludur, gelecekleri sorunludur. Bölgede örgütlerin devletler yerine ikame edilmesi boşuna değildir. Zamanla bu ikame işi daha da bölgeselleşecek ulusal sınırları aşacak ve gerçek anlamda harita taslaklarımasanın üstüne konulacaktır.
İşte bugün Suriye üzerinden tam anlamıyla bir bölgesel planlama savaşı yaşanmaktadır. Türkiye açısından PKK ne ise PYD de odur. PKK ile mücadele edip PYD'yi IŞİD'le mücadele aracı görmek tam bir siyasi körlüktür. Hatta Türkiye'nin geleceğini vuracak en ağır darbelerden biridir.
Uçuşa yasak bölge, mülteciler için güvenli “sığınma bölgesi", “Kuzey Suriye Koridoru" projesi Türkiye açısından tek dosyadır. PKK ile Kuzey Irak'a uzanan mücadele yürütülürken PYD ihmal edilirse, Kuzey Suriye koridorunun oluşmasına müsaade edilirse tarihin en büyük siyasi körlük örneklerinden biri gerçekleşecektir.

Üç yıl bunun savaşı verildi

Son üç yıldır içeride verilen mücadele ile, Türkiye'yi diz çöktürmeye dönük çokuluslu mücadele ile bölgedeki jeopolitik müdahale arasında hiçbir fark yoktur. Aslında hepsi bir büyük projenin parçalarıdır ve Türkiye'yi hedef almaktadır.
İşte bu yüzden 1 Kasım bir vatan savunmasıydı ve alınan sonuç bir meydan okumadır. İçerideki “iç işgalciler" zayıflatılmıştır. Ama bunun hemen yakın bölgedeki ortaklarına müdahale edilemezse, “iç işgal girişimi" kaldığı yerden devam edecektir.
G20 üzerine yapılacak tartışma da bu hesaplaşmanın küresel ölçekte oluşuna ilişkin tartışmadır.
2006'dan bu yana “küresel ekonomik krizin siyasal krizlere, sosyal patlamalara, jeopolitik sarsıntılara neden olacağı" inancını paylaşıyorum. G20 aslında küresel sistemin iflasına yönelik geçici bir çözümdür. Birleşmiş Milletler'in formel özelliği dışında anlamsızlaşması üzerine, merkezi belirleyen güçler, yakın çevredekileri de aralarına alıp yeni bir yapı oluşturdu. Adı G20 olsa da aslında merkez yine merkez, yeni gelenler ise ikinci sınıf komşular oldu.

Kendilerini koruyup bizi mahvettiler

Yeni ortaklar onlar için yaşanan travmanın siyasi ve sosyal sonuçlarını kendi ülkeleri dışına çıkarma, iç savaşları, etnik çatışmaları, sosyal patlamaları kendi coğrafyalarının çok ötesine taşıma kanallarıydı. Avrupa ve ABD'deki sosyal huzursuzluklar bu şekilde ertelendi.
Ancak Ortadoğu'da yeni çatışmalar üretildi, Arap Baharı gibi toplumsal dalgalanmalar bizim coğrafyada denendi ve kitlesel reaksiyonun tansiyonu hesaplandı. Bu yönüyle Arap Baharı, Batı ülkelerinin ya da merkez ekonomilerin toplumsal kriz senaryoları için bir deneme oldu.
Aslında 2009'dan bu yana bütün G20 zirveleri dünya ekonomisinden çok küresel güç haritasının ne kadar kırılgan ve bu yöndeki rekabetin ne kadar sert olduğunu göstermekten başka bir işe yaramadı. Yeni ekonomik başkentler ve yeni siyasal bloklar arasındaki çatışma dışında söz konusu zirvelerden hiçbir somut sonuç çıkmadı. Her zirve biraz daha ayrışma görüntüsü verdi.
Antalya'daki zirve de Atlantik ile Asyalı güçler arasındaki derin çatlağın daha da genişlediğine dair güçlü işaretler verecek. Atlantik merkezli küresel sistem arayışına karşı olanlar, krizden yeni bir dünya haritası çıkarma, Atlantik'in tartışmasız hakimiyet tezlerini boşa çıkarma derdinde. Bu da çatışmanın yaygınlığını ve şiddetini gözler önüne serecek bir ölçüdür.

Faturayı paylaşma projesi

Biz her ne kadar yakın çevremizdeki çatışmalara, örgütler savaşına, etnik kavgalara, ülkeleri bölme senaryolarına odaklansak da, savaş çok daha derin, çok daha ölümcül. Ekonomik çatışma yeryüzünün bir çok bölgesinde yeni bloklaşmalara neden oluyor, bu ekonomik çevreler hızla siyasal bloklara dönüşüyor.

G7'nin G20'ye dönüşmesi Batı'nın ekonomik krizin faturasını paylaşma projesiydi
. Ancak bu dönüşüm yükselen ekonomilere yaradı, kendileri için bir çözüm üretemedi. Türkiye gibi yıldız ülkeler çıktı ortaya. Aslında çözüm apaçık ortada, zihinlerindeydi: Küresel iktidarı paylaşmamakta ısrar ettikleri müddetçe jeopolitik hesaplaşmanın önüne geçme ihtimalleri asla olmayacaktır.

Coğrafyamızda yüz yıl savaşları başladı

Yukarıdaki cümlelerden bazılarını, Avustralya'daki G20 zirvesi sırasında yazmıştım. Değişen bir şey yok. Yakın çevremizde yaşanan, bizi de vuran kimlik eksenli çatışmaların, iç savaşların aslında küresel hesaplaşmanın birer alt başlığı olduğunu, kaynak ve pazar savaşlarının, bunun yol açtığı siyasal güç hesaplaşmalarının yansıması olduğunu idrak etmeliyiz. Etnik ve mezhep kimlikli bütün çatışmaların beslendiği kaynak burasıdır. Ve bu hesaplaşmanın en sert ve acımasız hali Ortadoğu'da yaşanmaktadır.
Kitlelerin demokrasi ve özgürlük isteği ile merkez ekonomilerin kaynak ve pazar arayışları arasında müthiş bir çatışma var. Kitlelerin kaynaklarına sahip olmasının önüne geçmek için özgürlük söylemleri boğulurken, otoriter rejimlere destek hastalığı devam ettiriliyor, yeni vesayet rejimleri ihdas ediliyor.
Şükür, en sert mücadelenin geçtiği Türkiye'de bunu başaramadılar. Yerli duruş, söylem cezalandırılıyor. Bu yönde gayret eden, yeni siyasi söylem geliştirmeye çalışan ülkelere, devletlere savaş açılıyor. O ülkelerde toplumlar çözülüyor, bütün farklılıklar çatışma alanlarına dönüştürülüyor.

Birbirine omuz atanlar kulübü

G20 birbirine omuz atanlar kulübüdür. Ama yine de küresel meselelerin ele alınabildiği yegane platformdur. Artık BM'nin böyle bir misyonu da gücü de bulunmamaktadır.
Türkiye, ev sahibi ülke olarak, zirveyi Suriye zirvesine dönüştürmeye çalışacak. İkili görüşmelere de büyük oranda bu konu damgasını vuracak. Üç yıldır Türkiye'ye servis edilen “iç işgal girişimleri"nin mimarları da o masada olacak.
1 Kasım seçimleriyle elini rahatlatan, müthiş bir yükseliş dönemine adım atmaya hazırlanan Türkiye, içeride yakaladığı rahatlama ile yakın bölgesinde çok daha düzenleyici bir etki oluşturabilecek. Ankara'nın artık içeriden çok daha fazla, önceki dönemlerden çok daha fazla bölgeye ve dünyaya yöneleceğini söylemeye gerek bile yok.

Büyük oyuncu geri dönüyor!

Öyleyse ilk dosya Suriye olsa da bu dosyanın içinde en acil konu, Kuzey Koridoru'na müdahaledir. PKK ile mücadele hangi kararlılıkla yürütülüyorsa PYD ile de aynı kararlı mücadele şarttır. İçeriden ve dışarıdan Türkiye'nin gözünün kör edilmesine karşı ciddi bir toplumsal duyarlılık dalgası oluşturmak gerekir.
G20'nin bizim coğrafyamız için hayırlı bir niyeti de eylemi de hiçbir zaman olmayacaktır. Ancak merkez güçler arasındaki çatışma ve kamplaşma bizlere çok geniş hareket alanı kazandırmaktadır. Marifet, siyasi deha bu alanları doldurabilmektir. Türkiye'nin çabası da bu yöndedir.
Bir önceki yazıda, “Büyük oyuncu geri dönüyor" derken anlatmak istediğim buydu. Artık hiçbir şekilde içeriye hapsedilemeyecek bir Türkiye olacaktır. Bunun belki de ilk örneğini güneyimizdeki hareketlilikten göreceğiz.
#G20 zirvesi
#Suriye zirvesi
#Ortadoğu
Yorumlar

Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.

Henüz yorum bulunmuyor

İlk yorumu siz yapın.

Kapat

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.