Erdoğan-Trump zirvesi: Ortaklık mı, ayrışma mı?

04:0016/05/2017, Salı
G: 17/09/2019, Salı
İbrahim Karagül

Bugünkü
Erdoğan-Trump
görüşmesi, Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir dönemin başlangıcı olur mu? İki ülke ilişkilerinde
tarihin en derin güven bunalımı
, biz buna niteliği itibariyle
“büyük kriz”
diyelim, aşılabilir mi?


Dar ölçekte

“kurucu”

ülkelerin bugünlerde yoklama çektiği o yeni güç haritasında Türkiye ve Amerika beraber

yoluna

devam edebilir mi? Yoksa Ankara-Washington hattındaki bütün

ortaklık geleneğini toprağa gömer

, Türkiye'yi yükselen yeni güçlerle

“farklı”

ortaklıklar arayışına mı iter?



'Yerel güçler' formülü Türkiye'yi tehdit ediyor


Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın;

“virgül değil nokta konulacak bir görüşme”

olarak tanımladığı bu

ilk temas

, iki lider arasında bir

“kurucu irade”

mi ortaya koyacak yoksa

savaş lobisi aşırılar

tarafından, küresel ölçekte

“yerel güçlerle ortaklık”

formülüne kurban mı edilecek?



Daha net ifadeyle, ABD'nin artık,

Türkiye için bile tehdit haline gelen, yeni doktrini

üzerinden (biz buna teröre desteğe kılıf bulmak diyelim) Türk-Amerikan ilişkilerinde

köprüler

atılacak mı?



Washington geleneksel müttefiklerini mi tercih edecek,

devletten devlete ilişkileri mi önceleyecek yoksa her ülkenin terör örgütünü ortak ilan ederek

mi yola devam edecek?



Bir Neocon fantezisi, bu da çöpe gidecek..


Şüphesiz

kaba bir kibir ve aşırı özgüven

ürünü olan ve ABD karşısına onlarca yeni düşman ülke kazandıracak bu

çılgın formül

, hem siyasi tarihi hem de

milletlerin derin gücünü hiçe saymak

tır. ABD bundan çok zarar görecek, bu açık.



Zaten uluslararası ölçekte

kredisi dip yapan

ABD'nin en yakın müttefikleri tarafından bile terkedilmesiyle sonuçlanacak bu yaklaşım,

neoconların “tek yanlı dünya düzenini biz kurarız”, “dünya bizim tarlamız, istediğimiz gibi süreriz” şeklindeki fantastik hayallerinden hiç de farklı değil

.



Bu yüzden, bizim için

PKK/PYD

'yi silahlandırmak olan ama birçok ülke için

benzer tehditler

içeren bu doktrinin de büyük bir

fiyaskoyla

sona ereceğini şimdiden bir yere yazalım.

1990'lardan bu yana benzer bütün projelerin çöpe gittiğini

de hatırlatalım ve bu çılgınlığı da aynı akıbetin beklediğini not erelim.



Müttefik ülkeye karşı iki terör örgütü 'ortak'


ABD basınında yer alan yorumlara bakılırsa, bu zirve

Trump'ın iktidara geldikten sonraki en zor görüşmesi

. Öyle, çünkü masada çok zor konular var.

15 Temmuz darbe ve iç savaş müdahalesi

ne ABD istihbaratının desteği var. FETÖ var, bir terör yapılanmasının ABD tarafından korunması var.



Cumhurbaşkanı'na suikast

dahil, ABD istihbaratının kontrolünde uygulanan bir proje var. O çevrelerin hala korunması,

hala Türkiye'yi tehdit etmesi

var. PKK/PYD'ye aktarılan ve açık bir şekilde Türkiye'nin geleceğini hedef alan

silahlar

var. Her ne kadar birbirinden ayrı görsek de,

15 Temmuz'da hem FETÖ'ye hem PKK'ya verilen talimatlar

var.



ABD yönetiminin,

iki terör örgütünü de “müttefik bir ülkeye karşı ortak” ilan etme gibi son derece rahatsız edici bir durum

var. Ve bu politikanın, ortaklık ilişkilerine rağmen devam ettirilmesi ve Türkiye'yi ikna etmeye dönük

isteksizlik

var.



Zamana oynayıp Türkiye'yi PYD ile uzlaştırma hesapları


Bütün bunları topladığımızda ABD'nin Türkiye ile ilişkileri

gözden çıkarmış

görüntüsü var. Böyle bir resim ortadayken, NATO'dan ya da Pentagon'dan gelen

“güvence” açıklamalarının saçmalığı, anlamsızlığı, güvensizliği

var.



Her ne kadar

Türkiye, ABD ile yola devam etme eğiliminde

ise de, iki ülke ilişkilerinde bence tarihin en büyük kırılması yaşanıyor, en zor dönemden geçiliyor. Dünyanın

yeni güç paylaşımına hazırlandığı

, yeni güçler denkleminin öne çıktığı, ABD dışında bazı merkez ülkelerin alabildiğine öne çıktığı bir dönemde Türkiye,

Washington'ın her çılgınlığına teslim olacak mı, boyun eğecek mi?


Bence hayır!

Öyle bir Türkiye olmayacak

. Ülkesini, sınırlarını, bütünlüğünü, güvenliğini ABD veya

ittifak ilişkilerine rehin verecek

bir Türkiye olmayacak.

Bugün PKK/PYD'yi silahlandıranlar yarın Türkiye'yi bu örgütlerle uzlaşma zeminine itmeye çalışacaklar

. Fiili durumlar oluşturacaklar.



Bu yüzden Türkiye'nin bugünkü net tutumunu, duruşunu ciddiye alıyorlar ama işi

sulandırıp
zamana yaymaya, Türkiye'nin direncini kırmaya

çalışıyorlar. Oysa planlar apaçık ortada artık.



Devletlerin değil, liderlerin yönettiği bir dünyaya doğru..


Dünyada yeni bir durum, eğilim öne çıkıyor. Artık devletlerin, siyasi söylemlerin, yerleşik sistemin değil, liderlerin belirleyici olduğu bir dönem başladı.

Trump, Putin, Erdoğan modeli

yakında başka ülkelerde de kendiniz gösterecek. Bu yüzden Erdoğan-Trump birçok konuyu çözüme kavuşturabilir, bir

ortak dil

oluşturabilir.



Ancak

ABD yerleşik sistemi bu ihtimali boşa çıkarmak için olağanüstü bir çaba harcıyor

. Bu konuda Erdoğan'ın eli güçlü, Trump ise daha bağımlı durumda. Çünkü Trump yerleşik sisteme hakim olabilmiş değil henüz.



Görünürde oyun Türkiye'ye karşı oynanıyor ama aynı oyunun belki daha büyüğü ABD'ye ve Trump'a karşı oynanıyor

. Onu rehin alıp,

müttefiklerinin öfkesine

yatırım yapıp ABD'nin karşısına yeni düşmanlar inşa ediyorlar.



ABD'ye başka tür bir '11 Eylül' tuzağı kuruluyor!


Bence,

11 Eylül saldırıları benzeri yeni bir komplonun ön hazırlıkları bunlar

. Bu sefer terör üzerinden değil, ABD'nin müttefiklerini de

yabancılaştırarak

yapacaklar bunu.



Bugünkü görüşme, sanıyorum dünya başkentlerinde de çok dikkatli takip edilecek. Türk-Amerikan ilişkilerinde yaşanacak bir

kopuş, küresel güç haritası üzerinden derin bir sarsıntıya

neden olabilir?



Türkiye, öyle PKK ile, FETÖ ile yolundan çevrilecek bir ülke değil artık.

Ya beraber hareket ederiz ya da kendi yolumuza gideriz

. Örgütler üzerinden korkutup boyun eğdirmek, zayıflatmak, yeniden

vesayet

altına almak…



O dönem bizim için kapandı. İşler yolunda gidecekse önce ABD'nin

Türkiye'yi tehdit etmekten

vaz geçmesi gerekiyor!



Sanırım bugünkü zirveden sonra çok şey konuşulacak…


#Cumhurbaşkanı
#Recep Tayyip Erdoğan
#ABD
#PYD
#FETÖ