Hiç
, ardı ardına şoklara neden olabilecek, tarihi izler bırakacak gelişmelere tanık oluyoruz. Gördüğümüz, yaşadığımız, en azından haberdar olduğumuz bu gelişmeler,
asla siyasi çevrelerle, örgütlerle hatta devletlerle sınırlı değil.
Coğrafyanın tamamına yönelik
tan söz ediyorum.
Siyasi haritaların yenilenmesinden
, bazı ulusların tarih arkasına sürüklenmesi tehlikesinden, bazılarının
tarih yapıcı pozisyonlara itilmesi
çabasından, bazı ülkelerinse
bölgesel savaşın ana merkezi
olarak biçimlendirilmek istenmesinden söz ediyorum.
Türkiye bu gelişmelerin hepsinin tam merkezinde.
Ya aktör olarak, ya mağdur olarak merkezinde. Çünkü coğrafyanın merkezinde. On yıl boyunca aktör olarak belki
alan Türkiye için, özellikle
Mısır'daki çok uluslu karşı darbeden sonra aktör özelliğini zayıflatıp onu hızla mağdur pozisyonuna sürüklemeye dönük
kapsamlı bir çokuluslu müdahalenin varlığından söz ediyorum.
Sınırlarımızın hemen güneyindeki her gelişme bunun işaretlerini veriyor. Önceki gün Ankara'da bütün ülkeyi acıya boğan saldırı bunun işaretlerini veriyor. Türkiye içindeki
projesi bunun işaretini veriyor.
Siyasi partilerle terör örgütlerini birbirine yamayan irade
bunun işaretlerini veriyor.
Belki
ediyoruz, iddialı cümleler kuruyoruz, sansasyon gibi algılanabilecek senaryoları haber veriyoruz. Ama
biraz bilenler, bugün sınırlarımızın içerisinde ve hemen dışındaki gelişmeleri az çok izleyenler, aynı endişeyi paylaşacaktır.
Artık bir
veren güçler çatışmasının
hiçbir ülkenin gözünün yaşına bakmadığını
, hiçbir millete saygı duymadığını,
bir tarihsel dönemin başladığını, bu çatışmanın
nın bizim coğrafyaya kesileceği gerçeğini kabul etmekten başka çaremiz kalmadı. Bugün kabul etmezsek, birkaç yıl içinde bunları yaşayacağız.
Bu yüzden,
Türkiye için tam bir teyakkuz hali, tam bir alarm hali zarurettir.
Sınır ve harita taslakları Türkiye'yi vuracaktır. İçeride oluşturulan cepheler, kalıcı hale getirilen kamplaşmalar,
ortak alanların hızla daraltılması
bu tehlikenin işaretidir.
Artık terör de yok terör örgütleri de
Basiretimizin bağlanması, devlet aklının zayıflatılması, Türkiye'nin ana omurgasının parçalanması en büyük düşmandır.
İnsanlarımız arasındaki bütün farklılıkları çatışma alanına dönüştüren proje hoyratça uygulanmaktadır. Bu proje, bu haliyle
çok daha büyük tehdittir.
Terör saldırıları gözlerimizi kör etmesin. İnfial, öfke hata yaptırmasın.
Artık terör örgütleri yok.
Her örgüt bir bölgesel projenin ihalesinin uzantısı. Bazıları etnik sebeplerle, bazıları mezhep gibi
hareket etse de, bizim coğrafyadaki örgütlerin tamamı bölgeye yönelik müdahalenin istihbarat kirli işlerini yürüten organizasyonlardır. Onların uzantısı siyasi partiler ya da çevreler de bu
kamuoyuna servis araçlarıdır.
Artık terör saldırıları terör değildir,
bir müdahaledir.
hangi örgütün üslendiği ya da yaptığının anlamı yoktur. Her terör saldırısının arkasında kapsamlı bir siyasi hesap vardır.
Dar anlamda terör örgütleri dönemi de, dar anlamda terör saldırıları dönemi de çoktan kapanmıştır.
Çünkü coğrafyamızda örgütler devletler yerine ikame edilmekte, devletten devlete yürütülen ilişkiler devletten örgüte şeklinde değişmektedir.
Tetiği kimin çektiğinin anlamı yok
Bölgedeki
harita çalışmalarının uzantısı
olan kaos ülkemize
edilirken,
, şehirlerimize uzanırken, bütün örgütler bir şekilde bu çerçevede harekete geçirilirken, terör konsorsiyumu oluşturulup Türkiye'ye salınırken terör saldırılarında
, bombayı kimin patlattığına saplanıp kalmamız bir
olacaktır.
Dün Ankara'da, başkentimizde patlatılan bomba içerideki etnik ve mezhep ayrışmasına ayarlı planlanmış. Ama hepsi bu değil. Sınırlarımızda, G. Doğru'daki ilçelerimizde başlatılan
işgal girişiminin bir parçasıdır
. Medya ve sermaye üzerinden pazarlanan
“iç işgal”in bir uzantısıdır.
Sadece Ak Parti'yi, Erdoğan'ı, hükümeti vurmaya ayarlı değil, doğrudan Türkiye'yi vurma, Suriyeleştirme planının bir parçasıdır.
İçerideki toplumsal
da, başlatılan işgal girişimi de, coğrafyadaki parçalanma da aslında aynı resmin birer parçasıdır.
Belki intihar bombacılarının
hatta hangi örgüte mensup olduğu da bulunacak ama arkasındaki güçler hiçbir zaman deşifre edilemeyecek. 11 Eylül'den hemen sonra
kadar yeryüzünün bir çok köşesinde patlayan bombalar “
”ydı! El Kaide denilen bütün
. El Kaide bir örtüydü çünkü.
Erdoğan düşmanları bile direnmeli
Şimdi de karmaşık,
karanlık senaryoların hepsinin üstü “IŞİD vurdu” denilerek kapatılıyor
. Unutmayın,
IŞİD denilen bütün dosyalar kapatılır
ve o saldırılar aydınlanmaz. Çünkü hepsi örgütleri aşan mesajlardır, kapsamlı projelerin parçasıdır.
Türkiye
yüz yıldır bu coğrafyada ayakta kalmak için müthiş bir direniş sergiliyor.
Sağlam bir kale, son sığınak olmaya çalışıyor. Üç yıldır işte bu kalenin duvarları
. Öyleyse müthiş, o müthiş direniş geleneğini daha da güçlendirmekten başka yol yok.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun çırpınışı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın direnişi
işte bu tarihsel hesaplaşmanın uzantısıdır. Böyle bir siyasi akıl, böyle bir direnç Türkiye'nin geleceğini kurtarabilir. Mesele ülke ise,
hangi siyasi çevrede olduğumuzun
hiçbir anlamı kalmıyor. Erdoğan'dan nefret edenlerin bile bunun bir
olduğunu idrak edip yerini alması gerekiyor.
YPG'ye vurursan IŞİD de seni vurur
Ankara'da intihar bombacıları kendini patlattığı gün
Suudi Arabistan Kralı'na suikast
haberi geldi.
Zehirlendiği, komada olduğu
söyleniyor ve Riyad'da
söz ediliyor. Yine aynı gün,
Türkiye'ye destek veren açıklamalar yapıyor. Aynı gün Barzani'ye bağlı
parti binaları ateşe veriliyor
, insanlar ölüyor. İran ve PKK çevreleri Barzani'yi saf dışı etmeye, Türkiye ile ilişkileri yüzünden cezalandırmaya çalışıyor.
Türkiye ne zaman Suriye'de bir adım atsa, PYD'nin siyasi, YPG'nin askeri hesaplarına darbe vursa, içeride “IŞİD görüntüsü altında terör saldırıları” gerçekleşiyor.
Ankara'daki saldırıdan muhtemelen IŞİD çıkacak. Ama bu, benim gibileri hiçbir şekilde tatmin etmeyecek.
Türkiye'ye, “
” diyenler kimler olabilir sizce? Son dönemde Suriye üzerinde oluşan ittifaklara
dikkat etmeniz yetiyor..