ABD-Çin arasında başlayan ticaret savaşı, çok vahim sonuçlara ulaşabilir. Her ne kadar ABD ile Çin arasında görünüyorsa da aslında küresel ölçekte bir ekonomik, siyasi, askeri güç savaşı yaşanıyor. Bu da dünyanın tamamını etkisi altında alacak bir krizin büyüdüğünün işaretidir. ABD’nin, Türkiye dâhil, müttefik ya da düşman, dünyanın ezici çoğunluğunu hedef alan tehditleri işte bu yüzden insanlık için endişe verici sonuçlar üretebilir.
Küresel iddialarını, ahlaki zeminini kaybeden ABD, çılgınlıklara girişebilir. Sadece bizim coğrafya değil, Doğu Avrupa’dan Balkanlar’a, Asya-Pasifik bölgesine kadar bütün fay hatları hareketlenebilir, çatışma alanlarına dönüşebilir. Bugün Suriye ile uğraşan dünya, çok yakında birden fazla ülkede “savaş hali” ile yüzleşebilir. Daha da ötesi, bu sefer savaş “merkez ülkeler”in güç mücadelesinin kurbanı olan ülkelerde değil, doğrudan merkez ülkeler arasında patlayabilir.
Güney Çin Denizi’nde birbirine beş metre kadar aklaşan ABD ve Çin savaş gemilerinin durumu, bilmiyorum, dünyaya bir şey anlatmaya yetiyor mu? Baltıklar’da İngiliz-Rus savaş uçaklarının birbirini taciz edip durması bir şey anlatıyor mu? Yarın Baltık Denizi’nde Rus-İngiliz savaş gemileri birbirine dokunabilir. Doğu Akdeniz’de birbirine çarpabilir.
Ya da bütün bu bölgelerde bir füze yanlışlıkla ateşlenebilir, bir savaş uçağı “kazası” ortaya çıkabilir. Veya Batı başkentlerinden birinde birçok ülkeyi harekete geçirecek devasa bir “terör saldırısı” yaşanabilir. Ardından bütün dünya alarma geçebilir.
Çok büyük bir fırtına yaklaşıyor ve bu fırtınayı tersine çevirecek, ticaret savaşları ile birbirini yoklayan güçleri sakinleştirebilecek hiçbir uluslararası mekanizma kalmadı. Ulus üstü bütün yapılar dağıtıldı ya da etkisizleştirildi. Uluslararası sözleşmelerin büyük çoğunluğu askıya alındı.
Artık devletler tek başına ve küresel ölçekte diyalog, uzlaşma zeminine dair ne varsa devreden çıkarıldı, masalar dağıldı. Böyle olunca da, her devlet, kendi iddiaları ekseninde harekete geçti. Hem güç zehirlenmesi hem de o devletlerin derinden hissettiği güvensizlik öne çıktı. İşte bu iki durum birleşince tehlike dünyanın tamamını etkisi altına almaya başladı.
Özellikle Trump’ın ABD’nin başına geçmesinden sonra, ülkeler arasında kullanılan siyasi dil o kadar sertleşti ki, bu ifade biçimleri savaş sırasında bile söylenmez. Her ne kadar Trump’ın ”dengesizliği” dense de aslında bu, ABD’nin kendini yeniden tanımlama biçimidir.
Küresel iddialarını kaybetmiş, kredisini tüketmiş, tamamen zorbalığa yönelmiştir. ABD bir daha asla küresel ölçekte iddia sahibi olamayacaktır. Şimdilik Çin’le yürüttüğü güç hesaplaşması bir semboldür, yakın gelecekte dünyanın merkez ve orta ölçekli bütün ülkeleriyle çatışacaktır. Bu da Amerikan imparatorluğunun çöküş hızını artıracaktır.
Türkiye’ye yönelik ekonomik saldırı bu hesaplaşmanın parçasıdır. Ankara, yüzyıllık vesayetten kurtulup kendi yolunu seçtiği anda ABD saldırıları başlamıştır. Suriye’nin kuzeyinden çevreleme ve içerideki darbe girişimleri bu yüzdendir. Ayrışma devam edecek, çatışma daha da şiddetlenecektir. Ama bu, sadece Türkiye’nin mücadelesi değildir. ABD’yi sınırlamaya dönük küresel bir konsensüs oluşmaktadır.
Hindistan gibi, Çin ve Rusya’ya karşı müttefik gördüğü bir ülkeyi bile ambargoyla tehdit eden, Rusya’nın füze üretim tesislerini vurabileceğini açıklayan, Çin ile ticaret savaşını hızla Güney Çin Denizi’nde çatışmaya dönüştürmek isteyen, S. Arabistan gibi bölgesel finansörüne “daha çok para ver yoksa iki hafta dayanamazsın” diye şantaj yapan, Fırat’ın doğusunda “Türkiye’ye saldırı için cephe kuran”, kendisine destek vermeyen Avrupalı müttefiklerini tehdit eden bir “Hasta Adam”, İsrail’le el ele verip insanlığı büyük bir çöküşe sürüklemeye çalışıyor.
Bu tehlikenin, yaklaşan fırtınanın, dünyanın nereye doğru gittiğinin ne kadar farkındayız, bilmiyorum. Her geçen gün tansiyon daha da yükseliyor, her geçen gün tehdit dili daha da sertleşiyor, her geçen gün devletlerin birbiriyle boy ölçüşmesine dair daha tehlikeli eylemler öne çıkıyor.
Kötü olan da, bu atmosferin düzeleceğine dair hiçbir iyimserliğin kalmaması. Öyle sanıyorum ki, dünya ABD ve İsrail’i dizginlemek için bambaşka bir güç denklemine ihtiyaç duyacak, bu yönde adımlar atmak zorunda kalacak.
Bir çılgınlıklar çağında, kontrolsüzlükler çağında yaşıyoruz. Kaynaklar, pazarlar ve güvenlik ekseninde kıyametler koparacak adımlar atılıyor. Türkiye dışında bir yere bakmayanlar için, kafasını kaldırıp neler olduğunu anlamaya çalışmayanlar için bunlar abartı gelebilir.
Böyle zamanlar oldu, bu doğru, ama o zamanlarda tansiyon belli bölgelerde yoğunlaştı. Irak gibi, Suriye gibi, Filistin gibi ya da dünyanın bir başka bölgesi gibi. Şimdi ise, dünyanın tamamına yayılan bir gerilim söz konusu. Bu da tehlikenin vahametini ortaya koyuyor. Bir gün sonra, bir hafta sonra neler olabileceğini kimse bilmiyor.
ABD’den en fazla petrol alan ikinci ülke olan Çin, bütün alımları durdurdu. Aynı anda iki ülke füze gemileri çatışmanın eşiğine geldi. Şimdi ABD aynı bölgede büyük bir tatbikat başlatıyor. İşte ticaret savaşı bu demek.
Ticaret savaşları jeopolitik çözülmelere büyük güç mücadelelerine dönüşecek. Yeryüzünün güç haritasındaki kırılma alanlarında ciddi çatışmalara yol açacak. Kaynaklar ve pazarlar üzerindeki mücadele ordularla, füzelerle yürütülecek. Ordular şirketlerin öncü güçleri, yatırım araçları haline gelecek. Buradan bakınca da, bir sabah on ülkeyi çatışmaya tutuşmuş halde görmek şimdiden muhtemeldir.
Türkiye işte böyle bir hesaplaşmanın merkezinde bir ülke. Bu yüzden ağır ekonomik saldırılara maruz kalıyor. Bu yüzden verilen mücadele Türkiye içi dinamiklerle sınırlı bir şey değil. Daha dün Batman’da 8 askerimiz şehit oldu. Günlerdir Fırat’ın doğusu uyarıları yapıyoruz. Ekonomik saldırılarla bunlar aynı hesabın parçası.
Bu yüzden, bedeli ne olursa olsun, Fırat’ın doğusuna müdahalenin bir milli mücadele olduğunu söylüyoruz. Ekonomik saldırıya en iyi cevabın burada verileceğini düşünüyoruz. Bu yüzden Türkiye’nin büyük mücadelesini sulandırmaya dönük her çıkışa büyük şüpheyle bakıyoruz. Bu yüzden asıl hesaplaşmanın bizim bölgemizde değil, Doğu-Batı Avrupa hattında, Asya-Pasifik bölgesinde olacağını düşünüyoruz.
Türkiye, milletimiz, hepimiz, bu büyük fırtınaya karşı hazırlıklı olmalıyız. Olağanüstü ölçekte bir savunma seferberliği başlatmalıyız. Doğu Akdeniz ve Suriye üzerinden gelen saldırılar, bir süre sonra başka bölgelerden de gelmeye başlayacak. İçeride verilen mücadele, direniş aslında bu büyük fırtınaya karşı da verdiğimiz mücadeledir.
Gördüklerimi paylaşıyorum. Bu yüzden her alanda teyakkuzda olun derim. Çünkü bütün dünya o halde.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.