Üzerinde en çok konuşmamız, tartışmamız gereken konu;yeryüzünün güç haritasında ne büyük sarsıntılar yaşandığı,nasıl bir güç haritasının biçimlendiği, bu güç hesaplaşmasınınsiyasi haritalarda ne tür değişikliklere yol açacağı,Türkiye dâhil, merkez ve orta ölçekli ülkelerin bu büyük güç kaymalarınanasıl ayak uydurup bir gelecek inşa edeceğidir.Eğer bu ülkenin geleceğine dairgüçlü sözlersöylemek istiyorsak bu alandaderin tartışmalar açmak, siyasi ve entelektüel büyük çıkışlar yapmakzorundayız. Türkiye
Üzerinde en çok konuşmamız, tartışmamız gereken konu;
yeryüzünün güç haritasında ne büyük sarsıntılar yaşandığı,
nasıl bir güç haritasının biçimlendiği, bu güç hesaplaşmasının
siyasi haritalarda ne tür değişikliklere yol açacağı,
Türkiye dâhil, merkez ve orta ölçekli ülkelerin bu büyük güç kaymalarına
nasıl ayak uydurup bir gelecek inşa edeceği
dir.
Eğer bu ülkenin geleceğine dair
söylemek istiyorsak bu alanda
derin tartışmalar açmak, siyasi ve entelektüel büyük çıkışlar yapmak
zorundayız. Türkiye ve dünyaya dair
siyasi çıkışın altını dolduracak bir akıl üretmek,
bir birikim üretmek zorundayız. Tarihi
bugüne çağırırken, onlardan yardım isterken,
iddialarımızı yeniden biçimlendirirken
, bugüne ait üzerimize düşenleri de yapmak, bir
dolaşmayın, merkeze, ana cepheye gelin!
nın mahiyetini,
AB projesinin neden sarsıldı
ğını, merkez Avrupa ülkelerinin nereye doğru sürüklendiğini,
Asya’nın yükselen güçlerinin küresel iktidar alanını nasıl değiştireceğini,
coğrafyamızda
otuz yıldır aralıksız devam eden “çözülme”ye dönük tasarruf ve müdahalelerin nasıl bir gelecek planlaması olduğunu,
bu planlamanın ülkemizi nerelere sürükleyebileceğini, buna
anlamak, bilmek zorundayız.
Birçoklarımız
günlük spot konulara saplanıp kalırken, detaylarla uğraşırken, kenarlarda dolaşırken, ucuz söylemlerle Türkiye’nin en verimli dönemini heba ederken, siyasi öncülüğün fersah fersah gerisinde bir seyir izlerken,
tarihin en keskin dönüşlerinden birinin yaşandığı dönemlerde çok büyük bir sorumlulukla harekete geçmek üzerimizden atamayacağımız bir sorumluluktur. Artık bunu erteleyemeyiz.
bakarsanız saplanıp kalır, körleşirsiniz…
Türkiye’nin
son yirmi yılı bu mücadele ile, bu pozisyon belirleme ile, güç kaymalarının yol açtığı travmalarla mücadele ile geçmiştir. Darbeler ve müdahaleler de, terör kartı da
hep bu yüzden servis edilmiş, önümüze konulmuştur. Hem içerideki güç haritası hem dünyadaki güç haritası değişirken,
yeryüzünün en zor coğrafyasında yaşayan Türkiye, olağanüstü bir mücadele vermiştir,
vermeye devam etmektedir.
İşte biz,
tüm bu mücadeleleri ancak coğrafyamızın geleceğine, dünyanın geleceğine dair olabilecekleri okuyarak, anlayarak verebiliriz. Sadece Türkiye’ye bakarak hiçbir şeyi anlayamayız, körleşmiş oluruz.
Yarının Türkiye’sini kuramayız,
önümüze bakıp saplanıp kalır, tarih dışına itilir,
bu yüzyılı kaçırırız. Zaten bunca zamandır yapılan saldırıların tamamı bu amaca yöneliktir. Bizi küresel ölçekte yeni güç haritasının dışında tutmak istiyorlar çünkü.
Dünyanın siyasi ve ekonomik merkezi Atlantik’ten Avrasya’ya kayıyor,
bu daha da belirginleşecek.
Kara ve deniz ticaret yolları, Atlantik’ten Asyalı, Avrasyalı güçlerin
baskın denetimine doğru gidiyor, bu daha da netleşecek.
Teknoloji ve savunma tekeli
üzerinde küresel ölçekte tek yanlı denetimi yine Atlantik’ten dünyanın
yeni yükselen bölgelerine, güçlerine kayıyor,
dağılıyor,
öne çıkıyor, bu daha da belirginleşecek.
İnsan gücü ve doğal kaynaklar
Atlantik’in en fakir olduğu alanlar olarak öne çıkıyor, bunun sancısını önümüzdeki on yıllarda çok daha fazla çekecekler. Bu alanda da Asya ve dünyanın geri kalanı, ezici üstünlüğünü ele almaya başladı, bu daha da baskın hale gelecek.
Küresel uyanış: Batı’nın tek merkezli dünya düşüncesi paramparça olmuştur..
En önemlisi de;
küresel ölçekte bir uyanış, bu uyanışa bağlı bir siyasi dil güç kazanıyor. Batı’nın tek merkezli dünya düşüncesi paramparça oluyor.
Bu anlamda Batı düşüncesi kökünden sarsılmıştır. O
hal, kaybetmenin acısıyla büyük bir
taşkınlığa ve saldırganlığa
dönüşüyor, saldırganlık arttıkça dünya ile yabancılık derinleşiyor, bu
Batı’yı daha da
hapsediyor.
Klasik
döneminden sonra, son yüzyılda yürüttükleri
ekonomik ve siyasi denetimin tekelinin de kırılmasıyla,
küresel ölçekte
kaynakları talan etme döneminin de sonu geliyor. İşte bugün yaşanan da bu. Batı,
kaynaklara sahip olma yöntemlerinin hepsini kaybetmiştir.
ABD’nin asıl haydutluğu yeni başlıyor: Çatışma bütün dünyaya yayılacak
ABD’nin dış politikada, ekonomi politikalarında girdiği yeni yol işte budur.
İçe kapanma, dünya ile entegrasyonu reddetme, ulus üstü yapıları hiçe sayma ve alabildiğine saldırganlık.
Bu bir
ve ABD ile dünyanın bundan sonraki ilişkisinin seyrini ortaya koymaktadır.
AB ülkelerinden bazıları da ABD’yi izlemektedir,
izleyecektir. Artık
in ayrıştırılamadığı (ABD ve İsrail bununu öncüsü), tamamen güce yatırım yapıldığı,
bir kenara itildiği, ülkelerin
güçlendirdiği,
kaynaklar ve savunmanın her şeyin önüne geçtiği bir dünya
ya gidiyoruz.
İşte böyle bir dünyada hemen
her devlet çatışmanın, hesaplaşmanın içindedir.
Her ne kadar,
ABD’nin ticari ve siyasi saldırganlığına
karşı açıktan büyük mücadele verilmiyor görünse de, özellikle Asya’nın yükselen güçlerinin
bu yöndedir. Sadece
değil, bugün
ABD müttefiki olan ülkeler bile, zamanla ABD karşıtı pozisyona yerleşecek
ve ekonomik savaş,
ekonomik savaşla örtülen siyasi güç mücadelesi
yeryüzünün bütün bölgelerine yayılacaktır.
Yeni ticaret yolları Müslüman Orta Kuşak,
Çin’in
projesi,
Kuzey Denizi’nden açılan, Avrupa ile Asya’yı birleştirip ABD’yi dışarıda tutan yeni ticaret yolu
bu savaşın açık cephelerindendir.
Afrika’da kaynaklar, Ortadoğu’da jeopolitik
üzerinden yürütülen çatışmalar da bu büyük mücadelelerin parçasıdır.
Ne gariptir ki, yeryüzünün kara ve deniz ticaret yollarının ezici çoğunluğu
’tadır. Burada, bizim coğrafyamızda başkalarının güç mücadelesine seyirci kalmak acınası bir durumdur.
Fırat’ın Doğu’sundaki proje “Büyük Oyun”dur
ilişkisi ile
Türkiye ile ABD arasındaki sorunlar
da bu çatışma ve ayrışmanın parçasıdır.
Çin ile Rusya arasındaki yakınlık,
AB içinde bazı ülkelerin Çin ve Rusya’ya yakınlaşması,
ABD yaptırımlarına karşı genel anlamda tavır
almaların artması,
Almanya’nın ABD vesayetinden kurtulma
çabası bundandır.
Daha
bir şey söyleyeyim: Suriye’nin kuzeyinde,
Fırat’ın doğusunda oluşturulmak istenen garnizon harita bu hesaplaşmanın parçasıdır. Türkiye’nin bölgeye müdahale planları yoğunlaştıkça birilerinin terör örgütlerini nasıl harekete geçireceğini hep birlikte göreceğiz.
İşte bunlar bile,
’un içinde nasıl yer aldığımızın göstergesidir.
Artık Türkiye’de de dünyada da,
hiçbir mesele bağımsız, yerel değildir.
Bu yüzden yaşanan örtülü hesaplaşmayı çok iyi öğrenip, ülkemizin geleceğini de, bugün yaşadıklarını da bu hesaplaşmanın parçası olduğunu anlamak zorundayız.
masada: Bizi bir kez daha körleştiremezler, asla!
Birinci Dünya Savaşı’ndan daha büyük bir kırılma yaşanıyor.
Güç haritaları da
siyasi haritalar da o dönemden daha çok değişikliğe uğrayacak.
Türkiye’ye ve dünyaya bu pencereden bakmayı öneriyorum. Bunu yapamayanlar
hiçbir gelecek öngörüsüne
sahip olamayacak, sürekli
yakalanacak, şaşırıp duracaktır.
Birileri masamıza yeni “Türkiye haritası” koyarken bizim tarihi iddialarımızı bugüne çağırmamızın, kendi haritalarımızı masaya sürmemizin hikmeti buradadır.
İşte bu
dir. Gündelik
serzenişlerle, kaprislerle, kişisel hırslarla
vakit harcama yerine, bu büyük mücadeleye odaklanmak, içeride yürütülen en küçük mücadelenin o küresel güç kaymalarına karşı
oluşturmak olduğunu kavramak zorundayız.
Bizi bir daha körleştirmelerine asla izin vermeyelim, asla!
#Türkiye
#ABD
#Avrupa
#Almanya