Ne kadar farkındayız bilmiyorum ama coğrafyamızın tarihinde çok büyük gelişmelere, tarihi olaylara tanık oluyoruz.
Birinci Dünya Savaşı ve Osmanlı’nın tasfiyesiyle imha edilen bölgemiz, Soğuk Savaş’ın bitmesiyle yeni bir paylaşımla, parçalanmayla, imha denemesiyle yüz yüze bırakıldı. Kuzey Afrika’dan Anadolu’ya kadar bütün ülkeler parçalanıp küçültülecekti.
Bu amaçla büyük istilalar, etnik ve mezhep savaşları başlatıldı. Var olan rejimler Batı’nın istilası için ortam oluşturuyor, rejimlerin rol üslenemediği yerlerde yine bu istilanın önünü açmak için terör örgütleri kuruluyor, sahaya sürülüyor, Batı ordularının dalga dalga ülkelerimize, şehirlerimize akması için kale kapıları içeriden açılıyordu.
İşte şu an olan gelişmeler, hem Birinci Dünya Savaşı’nın hem de 1990’lardan sonra başlatılan yeni istila dalgasının yıkıcı etkilerini yok ediyor.
Tam yüz yıl sonra ilk kez, “iç cepheler”in kapatıldığı, “dışarıdan işgallerin” önlendiği bir iklim oluştu. Batılı haritaların bir etkisi kalmadı. Parçalanma yerine bütünleşmenin kapıları açıldı.
“İç cepheler” yerine ortak iç güvenlik inşası başlatıldı. Kaynakların talan edilmesi yerine geniş bir coğrafyada “refah havzası” kurulması için dev adımlar atıldı.
Avrupa’nın kendi iç sorunlarına, ABD’nin kendi iç hesaplaşmasına, Batı ile Doğu’nun büyük küresel güç kapışmasına yoğunlaşmasıyla bölgemizin dinamik güçleri harekete geçme fırsatı buldu.
ABD’nin küreselleşmeyi kaybedip Trump’la birlikte “bölgeselleme”ye dönüşü, Avrupa’nın ekonomik çöküşü ve siyasi olarak tarihin sonuna gelmesi bizim coğrafyada büyük güç sıçraması için inanılmaz bir ortam oluşturdu.
İşte tam bu sırada, “Türkiye Barışı” rüzgârı, ülkeleri ve denizleri aşan büyük dalgaya dönüştü. Bir “Coğrafya küreselleşmesi” 21. yüzyılın en güçlü kimliği olarak öne çıktı. Şu an Endonezya’dan Cezayir’e, Doğu Afrika’dan Karadeniz’e kadar, yeryüzünün ana eksenini kaplayan bir fırtına büyüyor ve bu fırtına hem bölgenin hem dünyanın güç haritasını sarsıyor.
Bunu, Arap Baharı gibi, belli dönem bölgemizde etkili olan, Batı tarafından istismar edilen siyasi dalgalarla karıştırmayın.
“Devlet” ve “güç” eksenli, küresel hesaplaşmalara ayarlı, imparatorluklar aklını bugüne çağıran, askeri olarak olağanüstü güce erişen, ülke ve coğrafya kimliği olan, kaynaklar ve ticaret koridorları haritaları ile çalışan, 21. yüzyılı şekillendirecek büyük güçlerden biri olmaya ayarlı bir akıl ve bu aklın kitleselleşmesi olarak algılayın.
1990’lardan sonra coğrafyamızı parçalayan iki ana unsur oldu, İsrail ve İran. Batılı istilanın önünü açan bu çatışmaya ayarlı illüzyon, bölge içindeki bütün krizlerin sebebiydi.
İran’ın elinin dokunduğu her yer savaş alanı oldu. İsrail’in dokunduğu her yer savaş alanı oldu. ABD’nin Irak’ı, Afganistan’ı işgali bir İsrail provokasyonuydu. Ama İran yayılmasının da önünü açıyordu. Bölgedeki bütün terör örgütleri bu denklemin ürünüydü.
İki “görüntüde düşman”ın ihtirasları yüzünden coğrafyamız otuz yıl boyunca felaketten felakete sürüklendi. ABD ve Avrupa’nın bütün saldırganlıkları bu denklem üzerinden formatlandı ve uygulandı.
Şimdi bu denklemin çöktüğünü açıkça söyleyebiliriz. İran bütün bölgeyi kaybetti. Suriye’yi, Lübnan’ı, Irak’ı hatta Yemen’i.
Artık bunları vekâlet savaşlarında bir silah olarak kullanamayacak. İran, 1979 devriminden sonra ilk kez kendi sınırlarına çekildi. Bu da “kendi içinde çökme” ihtimalini açık etti.
İsrail de bütün bölgeyi kaybetti. İsrail’in kaybının dramatik sonuçlarını çok çarpıcı biçimde göreceğiz. Onun da “kendi içinde çökme” döneminin başladığını göreceğiz. Gazze’deki ateşkes bunun ilk örneğidir. Lübnan’dan da çekilecek. Suriye topraklarından da çekilecek.
Şu an ilk kez sevindirici haberleri yaşıyoruz. İşte bu sevinç, “eski denklem”in ortadan kaldırılmasının ilk sonuçlarıdır. Devamı da gelecektir.
Suriye’de Baas rejimi devrildi. Birinci Dünya Savaşı sonrası “denklem”in bir ayağı daha çöktü. Suriye’nin gerçek evlatları iktidarı devraldı. Milli, yerli iktidar, kirli rejimi silip attı. Bu değişimin Suriye ve çevresine etkileri olağanüstü olacaktır.
Gazze’de ateşkes sağlandı. İsrail barbarca bir soykırım yaptı ama Gazze halkını dize getiremedi. ABD’nin, Avrupa ülkelerinin askeri desteğine rağmen, küçücük bir toplumun iradesini kıramadı, onlara boyun eğdiremedi.
471 gün boyunca korkunç ölüm ve yıkımlara rağmen İzzettin el-Kassam dimdik ayakta. Hamas dimdik ayakta. Ve tarihte görülmemiş sabır ve dayanıklılık gösteren Gazze halkı ayakta.
Soykırımcılar barbarlıkları ile insanlık vicdanında mahkûm oldu. Bunun sadece vicdani bir mesele olarak kalacağını mı sanıyorsunuz? Bu olayın jeopolitik sonuçları çok büyük olacak. İsrail için yayılma haritası bitmiştir. Gazze’deki direnç bunun en çarpıcı örneğidir.
Arz-ı Mevud Gazze’de noktalanmıştır. Türkiye sınırının sıfır noktasına gelip tehdit edenler, Yahudi Devleti haritaları yayınlayanlar, birçok ülkeyi parçalayacaklarını ilan edenler, Gazze’de İzzettin el-Kassam’ı bile aşamadılar.
Bunların bir de Türkiye ile karşı karşıya geldiğini düşünün. Bugüne kadar 28 Şubat, 15 Temmuz darbe girişimlerini yönlendiriyorlardı. PKK’yı silahlandırıp besliyorlardı. Türkiye içinde operasyonlar yapıyorlardı.
Ama her şey, Türkiye’deki büyük, tarihi değişimle sıfırlandı. İmparatorluklar aklı geldi, onlar geri çekilmeye başladı. Bırakın içeriden müdahaleyi şimdi Türkiye ile karşı karşıya gelmemek için kendi içlerine çekiliyorlar.
Çok yakında Tartus’ta, Güney Lübnan’da, Golan’da, İsrail’in bütün çevresinde askeri üsler inşa edildiğinde, Gazze’ye saldırıya cesaret bile edemeyecekler.
1948’den beri saldıranlar, savunmaya geçmek zorunda kaldı. Sen Türkiye sınırına gelirsen seni kendi sınırında kuşatırlar! Akdeniz’e gömerler. Artık oyun böyle kurulacak!
Fırat’ın doğusu da temizlenecek. Suriye’nin bütünlüğünü, Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden hiçbir terör örgütüne, hiçbir “yabancı unsur”a yaşama hakkı verilmeyecek. Şimdi bölgenin yeni güç haritasında sıra PKK/YPG’ye gelmiştir.
Çünkü onlar “eski denklem”den geriye kalan tek unsurdur. Onlar, İsrail’in, Batılı istilanın silahlı uzantıları, taşıyıcılarıdır. Elli yıl sonra, o denklemin çökmesiyle onlar da tarihe karışacaktır. Suriye Baasçılığından sonra “Kürt Baasçılığı” da, yeni coğrafya haritasında olmayacaktır.
Türkiye bütün coğrafyada, her noktada olağanüstü askeri hareketlilik içinde. Suriye’den Libya’ya, Lübnan’dan Kosova’ya, Bosna’dan Katar’a, Somali’den okyanuslara uzanan bir fırtınanın büyümesini izliyoruz.
Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kez böyle çok geniş bir coğrafyada, barış için, refah için ortaklıklar kuruyor, bir coğrafya yükselişinin temellerini atıyoruz. Gün gelecek Gazze’de de Türkiye’nin koruma gücü bir şekilde devreye girecek. Çünkü biz daha 1917’de oralardaydık, Gazze’yi savunuyorduk. Yine savunacağız.
Fırat’ın doğusundaki PKK/terör varlığı, 21. yüzyıla dönük bu büyük güç sıçramasının önünde bir engel olma gücüne sahip olamayacak.
Arkasındaki ülkelerin tamamı bir şekilde Türkiye ile uzlaşacak, bu gücü karşısına almak istemeyecektir.
Türkiye’nin sadece askeri hareketliliğine bakmayın. Dostluk haritasına bakın. Latin Amerika’dan Güney Asya’ya, Endonezya’dan Derin Afrika’ya, Orta Asya’dan Karadeniz’e, Ortadoğu coğrafyasının her karış toprağına uzanıyor.
Artık İran-İsrail çatışma senaryoları değil, Türkiye Barışı coğrafyayı şekillendirecektir. Böyle bir etki gücü, yüz yıl sonra ilk kez oluyor. Ve o tarih başlamıştır!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.