"3. dünya savaşı çıkar" ne demek?

00:0019/10/2007, الجمعة
G: 29/08/2019, الخميس
İbrahim Karagül

Tezkere tartışmalarından önce, tartışma sırasında, oylama öncesinde ve oylama sırasında devam eden ABD''den gelen açıklamalar nasıl da değişti. Washington, birkaç yıldır devam eden oyalama taktiklerinin işe yaramadığını gördükten sonra yarı uyarı yarı tehdit şekline dönüştürdüğü açıklamaları giderek sertleştiriyor. Sanki bir "müdahale" olmasa Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerde çok ciddi bir kırılma yaşanacağı izlenimini veriyor.Bir taraftan Ermeni soykırımı tasarısının Temsilciler Meclisi Genel

Tezkere tartışmalarından önce, tartışma sırasında, oylama öncesinde ve oylama sırasında devam eden ABD''den gelen açıklamalar nasıl da değişti. Washington, birkaç yıldır devam eden oyalama taktiklerinin işe yaramadığını gördükten sonra yarı uyarı yarı tehdit şekline dönüştürdüğü açıklamaları giderek sertleştiriyor. Sanki bir "müdahale" olmasa Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerde çok ciddi bir kırılma yaşanacağı izlenimini veriyor.

Bir taraftan Ermeni soykırımı tasarısının Temsilciler Meclisi Genel Kurulu''na gelmeyebileceğini söylerken diğer taraftan Kuzey Irak''ta girişilecek bir "macera"nın Türkiye''ye zararlarını sıralamaya çalışıyor ve kesinlikle kendisinden onay alınmadan bir eyleme girişilmemesini istiyor. Bunu yaparken de, 11 Eylül sonrasında ortaya koyduğu doktrinlerin hepsini bir unutmuş görünüyor.

K. Irak yönetiminin ve Bağdat''ın açıklamaları daha farklı bir kategoride değerlendirilebilir. Bu merkezlerden birkaç gündür yapılan açıklamaların tamamen iyi niyetli olduğunu varsaysak bile hem işbirliğinin nereye kadar olacağı hem de sonuç doğurup doğurmayacağı konusunda ciddi şüpheler var.

Ancak benim için en önemli gelişme ABD Başkanı George Bush''un dünkü basın toplantısında sarfettiği cümleler oldu. Dünya liderlerine seslenen ABD Başkanı''nın; "Üçüncü dünya savaşının çıkmasını istemiyorsak, İran''ın nükleer silaha sahip olmasını engellemeliyiz" sözü bölgenin ve dünyanın ne vahim tehditlerle yüz yüze olduğunun açık kanıtı.

İşte bu en kötü senaryo. Eğer biz, bugüne kadar aynı konuya dikkat çekmek için sayısız yazı yazarak abartmışsak, dünyanın en güçlü ülkesinin başkanı da abartmış demektir. Üçüncü ya da Dördüncü dünya savaşı ifadelerini içeren yazılarda, paranoya yaymayı değil, çoğu zaman dikkat etmediğimiz ancak sessiz ve derinden devam eden küresel bölünmeyi, bunun nelere yol açacağını açıklamaya çalıştık hep. İçin için yanan bir dünya var ve belli yerlerde yaşanan patlamalarla bunu fark edebiliyoruz ancak.

Tam da Türkiye''nin K. Irak''la ciddi kriz yaşadığı günlerde çevremize ve dünyamıza bakmayı ihmal edersek, bu krizin boyutlarını görme şansımız olmayacak. Bütün gelişmeleri Türkiye''deki iç siyasi gerilime, sivil asker uzlaşmazlığına dayandıran, sadece demokrasi ile sınırlı gören entelektüel kibir ve basiretsizlik örnekleri, ne yazık ki gerçeğin kapılarını dünyanın kapılarını aralamamıza engel oluyor.

Putin Tahran''a gidiyor. Hazar ülkeleri liderleriyle dünyaya meydan okuyor. ABD ve müttefiklerine açıkça; "İran''a saldıramazsınız. Hazar''dan uzaklaşın. Afganistan''dan çıkın. Orta Asya''dan uzak durun" diyor ve ABD''nin kurmaya çalıştığı dünya düzenine açıkça tavır alıyor. Aynı şekilde Çin, altı ülkenin katılacağı Almanya''daki İran toplantısına katılmayacağını açıklayıp, "ABD''nin aklına ihtiyacımız yok" diye duyuruyor. ABD etkisi Orta Asya ve Hazar çevresinde belirsizleşmeye başlıyor.

Aynı anda ABD en yakın müttefikini soykırımcı ilan ediyor. Terör ve Irak konusundaki endişelerini paylaşmak bir tarafa daha da artırıyor. Ve bu müttefik, teröre karşı ABD ve yakın dostlarından değil, komşularından ve Washington''ın dünya savaşıyla tehdit ettiği ülkelerden destek alabiliyor.

Türkiye''nin önünde çok ciddi bir ikilem var: Kürtlerle ilişkilerinin geleceği için ya savaş ya barış diyecek. Bu tercihin sonuçlarına göre bir gelecek tayin edecek. Ancak barışın da savaşın da şartlarını Türkiye veya Kürtler belirlemiyor artık. Ne yazık ki bu böyle. Oyunun kurallarını Türkiye''nin müttefikleri belirliyor ama nedense hepsi Türkiye''nin aleyhine gelişiyor.

Dünyadaki tehlikeli kamplaşma ve aslında düşük yoğunlukla devam eden savaş, İran''ın nükleer silahları ya da bir başka gerekçeyle açık bir çatışmaya dönüşürse, merkezde yer alacak ülkeler İran, Suriye ve Türkiye olacaktır. Çünkü kırılma, genel anlamıyla küresel ölçekli olsa da, şiddetini Türkiye''nin merkezinde yer aldığı bölgede hissettirecek. Artık bu bölgesel savaş mı olur, dünya savaşı mı olur bilmiyoruz. Ancak Türkiye''nin hem dünya barışının hem de dünya savaşının önemli aktörlerinden biri olacağını biliyoruz.