Türkiye, dünya çapında oyun değiştirici güçtür! Kendi bölgesinde oyun kurucu güçtür. Coğrafyamızın her köşesinde “Türkiye Etkisi” hesaba katılmadan hiçbir şey yapılamaz.
“Akdeniz’de Türkiye’siz oyun kurulamaz” cümlesinin aslı şudur: Coğrafyada Türkiye’nin içinde bulunmadığı hiçbir oyun kurulamaz. Bu gerçeği, bir süre sonra, yakın coğrafyamızın sınırlarının çok ötesinde de duyacağız.
Libya Başbakanı Fayiz es-Serrac, dün, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmek için Ankara’ya geldi. Tam bu sırada, Türkiye’nin desteğindeki Milli Mutabakat Hükümeti’ne bağlı Libya ordusu, Trablus Uluslararası Havaalanı’nı ele geçirdi. Başkent Trablus, bütün tehditlerden kurtuldu. Libya’nın Batı’sında Hafter ve arkasındaki güçlerin tutunma imkânları kalmadı.
Türkiye Libya’yı kurtardı. Aç kurtlardan, yağmadan, talandan, terörden, parçalanıp perişan olmaktan kurtardı. 1911-12’de kaybettiği Trablusgarp Savaşı’nı bugün tamamladı, tamamlıyor.
Trablus’un güneyinde dün sadece terör baronu Hafter’in değil, arkasındaki Fransa’nın, Mısır’ın, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) beli kırıldı. Bu ülkelerin Libya’yı işgal planları ve girişimleri başarısız oldu. Benzer sonuçları ülkenin doğusuna doğru da adım adım izleyeceğiz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Ne işiniz var Libya’da diyenler, orada ne işimiz olduğunu çok yakında görecekler” demişti. Görüyoruz ve daha çok da göreceğiz.
Serrac’ın gelişinden bir gün önce, Libya Dışişleri Bakanı Muhammed Tahir Siyala ve Başbakan Yardımcısı Ahmed Muaytik başkent Moskova’daydı. Bu görüşmelerden sonra Rusya; “Libya’daki amaçlarının petrol projelerinde yer almak” olduğunun sinyalini verdi.
Yani Moskova, Hafter’den umudunu kesti, Milli Mutabakat Hükümeti (UMH) ile görüşmeye başladı. Yani Türkiye; Libya’da sadece askeri durumu yönetmiyor, diplomasiyi de yönetiyor, bu gücünü de kullanıyor.
Serrac Ankara’dayken Hafter de Kahire’deydi. Ancak Mısır’ın, BAE’nin ve Fransa’nın artık denklemi yeniden eski haline getirme imkânları hiçbir zaman olmayacak. Uluslararası diplomasi de, askeri durum da Libya ve Türkiye’nin lehine değişti.
Hafter, kendisine sahip çıkanlar için bile artık bir umut değil. Yakında birçok ülke, Serrac hükümeti ile masaya oturmak için Türkiye’den destek, referans olmasını isteyecek. Öyle ki; Fransa bile gün gelir Libya hükümeti ile görüşebilmek için Ankara’dan yardım isteyebilir.
Doğu Akdeniz, Akdeniz, Ege’de Türkiye’yi kıyılarının sıfır noktasına hapsetmek isteyenlerin oyunu Libya’da, Akdeniz’in en batısında bozuldu. Ülkemizi Akdeniz’deki bütün hesapların dışında tutanların enerji projeleri çöktü. Türkiye’ye karşı oluşturulan Akdeniz İttifakı çöktü.
“Türkiye Ekseni” diye bir güç yükselişinden söz ediyorum uzun zamandır. Bütün boyutlarıyla irdelemeye, tartışmaya, dikkat çekmeye çalışıyorum. Bir hamasetten, bir duygusallıktan öte, dünyayı çok iyi izleyenlerin açıkça göreceği, bir büyük dönüşüme işaret ediyorum.
Küresel güç haritasındaki depremin bir ülkeyi nasıl yıldızlaştırdığından, kendisini ve çevresini nasıl değiştirdiğinden, bu değişimin, bu yeniden inşanın, dünyadaki değişimle nasıl örtüştüğünden ve nasıl bir gerçekçi zemine yerleştiğinden söz ediyorum.
Bir ülkenin tarihe ve coğrafyaya dönüşünü, yüz yıl sonra yeniden başlayan güç inşasını, bunun bölgesel ve küresel sarsıntılarını anlatmaya çalışıyorum.
Her şey, tarihi ve coğrafi hafızanın bugüne taşınmasıyla başladı. Bir liderlikle, öncülükle başladı. O liderliğin sağlam inancıyla, duruşuyla, azmiyle başladı.
Bunu hemen anladılar, gördüler ve harekete geçtiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik darbe girişimleri, psikolojik operasyonlar, 15 Temmuz benzeri saldırılar, içeriden muhalefet cephesi inşa ederek durdurma çabaları, etrafını boşaltma planları hep bu yüzdendi.
Türkiye’nin nereye geleceğini biliyorlardı. Erdoğan’ın Türkiye’yi nerelere taşıyacağını biliyorlardı. Erdoğan’ın büyük bir tarih sıçramasının öncüsü olacağını biliyorlardı.
İçeride, bölgede ve küresel ölçekte (özellikle ABD ve Avrupa’da) Erdoğan karşıtlığının böylesine ittifak halinde olması Türkiye’ye karşı kurulmuş en büyük cepheydi ve amacı buydu.
“Erdoğan’ı durdurursak Türkiye’yi durdururuz” sloganı bu amaçla geliştirildi. Bölgedeki ve içerideki yapılar, oluşumlar buna göre ayarlandı. Ama olmadı, yapamadılar, güçleri yetmedi. Bütün planlar bir bir boşa çıkarıldı.
Adım adım sistemik dönüşüm, adım adım ekonomik dönüşüm, adım adım bilinç dönüşümü, adım adım büyük bir özgüvenin inşasıyla devam etti. O özgüven önce Türkiye’de hissedildi. Sonra Avrupa’da hissedildi. Kendini bu ülkeye ait hisseden herkes başı dik yürümeyi öğrendi.
O özgüven; şimdilerde Türkiye’de, sınırlarında, yakın bölgelerde, Kuzey Afrika gibi uzak bölgelerde güce dönüştü. Bizim, kendimiz için inşa ettiğimiz güç ve özgüven, komşularımız, kardeşlerimiz, dostlarımız için de bir ortak güç ve güven haline geldi.
Bu yol devam edecek. Bu yükseliş devam edecek. Tarihin ve coğrafyanın dinamikleri yön değiştirdi bir kere. Artık dışarıdan güçler, kendi başlarına harita çizemeyecek.
İstedikleri kadar bölgesel cephe kursunlar, istedikleri kadar iç ittifaklar kursunlar, istedikleri kadar müdahale planları yapsınlar, siyasi genetik döndü. Türkiye artık coğrafyadır. Yüzyılların aklı, hafızası, bilgeliğidir.
Bu tarih yapıcı role cephe alan kim olursa kaybedecek. İçeride de olsa, bölgede de olsa kaybedecek. Öyle sömürge artığı rejimlere bel bağlayan kaybedecek.
Coğrafyaya, Doğu’ya, Batı’ya, ABD ve Avrupa’ya, küresel ölçekte güç yapılanmalarına dikkatli bakan, Türkiye’nin güç yükselişinin nasıl sağlam bir zeminde geliştiğini görecektir. Bu yüzden; “Türkiye Ekseni”ne güç veren kazanacak. Tarihin doğru sayfasında yer alacak.
Dün Külliye’den ve Trablus’tan verilen mesaj, dünyaya bir şey söylüyor.
İşte bu söz, gün geçtikçe güçlenecek.
İşte bu mesaj, en güçlü siyasi dalga olacak.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.