Barışın arkasındaki düşmanlıklar

04:007/08/2018, Salı
G: 7/08/2018, Salı
İbrahim Tığlı

Yeni Şafak’taki ilk yazımı Kudüs üzerine yazmayı düşünmüştüm. Çünkü Kudüs’ü insanlık tarihinin bir başlangıcı olarak gördüm hep. Kudüs, tarihin aynası ve vicdanıdır, insanlığın ortak sorumluluğudur. Başlangıçlar en değer verdiğin semboller üzerinden yapılırsa bir anlamı vardır. Kudüs bizim için bir umut, bir var oluş özlemidir.Fakat Doğu Afrika’da son günlerde estirilen barış atmosferinin arkasındaki gerçekler, düşüncemi değiştirerek ilk yazımı bu sancılı bölge üzerine yazmaya yönlendirdi.Türkiye’ye

Yeni Şafak’taki ilk yazımı Kudüs üzerine yazmayı düşünmüştüm. Çünkü Kudüs’ü insanlık tarihinin bir başlangıcı olarak gördüm hep. Kudüs, tarihin aynası ve vicdanıdır, insanlığın ortak sorumluluğudur. Başlangıçlar en değer verdiğin semboller üzerinden yapılırsa bir anlamı vardır. Kudüs bizim için bir umut, bir var oluş özlemidir.



Fakat Doğu Afrika’da son günlerde estirilen barış atmosferinin arkasındaki gerçekler, düşüncemi değiştirerek ilk yazımı bu sancılı bölge üzerine yazmaya yönlendirdi.

Türkiye’ye mekân olarak uzak; ilişkiler, bakımından yakın bu bölgede patlayan bombalara, gerçekleştirilen intihar saldırılarına rağmen bir barış havası estiriliyor. Barış bir anlamda savaşın bekçisi olmak bu bölgelerde. Savaşla büyüyen çocuklar, savaşa rağmen geçimini sağlamak için uğraşan anne babaların ülkesi Afrika boynuzu. Bütün zorluklara, sıkıntılara yokluklara ve yoksulluklara rağmen var olma çabası, Afrika’nın stratejik açıdan en önemli uzantısı…

Doğu Afrika deyince ilk aklımıza gelen ülke Somali. Somali işgaller ve terör ülkesi olarak zihinlerimizde kalıyor hep. 1991’den beri ülke istikrarsızlık içerisinde. Başta ABD, İngiltere ve bölge ülkeleri barış adına, Somali’de işgal edilmedik bir toprak bırakmıyor. Bir tarafta ise sözde işgale karşı çıktığını söyleyen fakat her fırsatta masum insanlara da saldırıda sınır tanımayan bir terör var. Adeta terör ve işgal bu karşılıklı dayanışma ile birbirlerini meşrulaştırmakta.

Diğer tarafta Etiyopya ve Eritre. Birkaç aya kadar, yüzyıllardır bir arada barış ve huzur içinde yaşamalarına rağmen yaklaşık 25 yıldır birbirlerini en düşman gören Etiyopya ve Eritre. Bu düşmanlık Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’in yönetime gelmesi ile sona ereceğinin ilk işaretleri verilmişti. Abiy Ahmed başbakan olduktan sonra yaptığı basın toplantısında ülkesinin, Eritre ile diyalog kapılarını açacağını söylemişti. Ahmed’in bu açıklaması fiiliyata geçerse, bölgedeki barışın gerçekleşmesi için en büyük adım da atılmış olacaktı.

Abiy Ahmed sözünü tuttu ve Eritre’nin ilk kapısını çalan da kendisi oldu. Eritre de, bu jeste karşılık vererek, düşmanlaştırılmış iki ülke arasında barış rüzgârı esmeye başladı. Karşılıklı ziyaretler, büyükelçilik açılışları, Asmara ve Addis Ababa’ya uçak seferlerinin başlaması. Şimdi de Etiyopya’nın Eritre’de, Eritre’nin de Etiyopya’da ekonomik yatırımlara başlaması.

Dostluk ve barış her zaman güzeldir ama erken gelen barış rüzgârı bazen puslu bir havayı da getirir. Dünya basını ABD ile Kuzey Kore arasındaki müzakerelere girmişken hemen arkasından Etiyopya-Eritre görüşmelerinin başlaması tesadüfü değil. Sanki bir barış ihalesi verilmiş bazı ülkelere. Yıllardır bir türlü aşılamayan sorunlar birden çözülüyor, birtakım devletlerin araya girmesiyle.

Etiyopya-Eritre barışının arkasında artık Birleşik Arap Emirlikleri’nin olduğu açıkça görülüyor. Sanılmasın bu bölgeye barış için yapılan bir adım. Kesinlikle değil. Birleşik Arap Emirlikleri patronları ABD ve İngiltere’nin, para gücüyle taşeronluğunu yapıyor sadece. İki ülke arasında sözde barışı gerçekleştirmeye çalışırken arkada daha fazla düşmanlıkların serpileceği bir ortam bırakıyor.

Etiyopya-Eritre barışı Türkiye düşmanlığı üzerine kurgulanarak bölgedeki Türkiye’nin gücünü kırmaya yönelik bir hamle içeriyor. Nasıl mı?

Hatırlayın BAE’nin basına da yansıyan Katar ve Somali’deki darbe girişimlerini. Katar’da başarılı olamadığı darbeyi Somali’de gerçekleştirmeye çalıştı. Birçok kez Somali’ye sözlü tehditler savurdu, Türkiye- Somali ilişkisinin sona erdirilmesi çağrısında bulundu. Fakat Somali yönetimi kararlı bir şekilde bu tehditlere boyun eğmedi ve Türkiye ile ilişkilerini sağlam bir şekilde devam ettirdi.

Somali’den umduğunu bulamayan BAE, bu kez Etiyopya ve Eritre’ye yöneldi. Her iki ülkeye de yardım sözleri verdi ve Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed ve Eritre Devlet Başkanı İsias Afeverki Abu Dabi’deki sarayda ağırlandı. Sadece Etiyopya’ya, BAE 3 milyar dolar yatırım adı altında hibe yardımında bulundu. Bu yatırımlar karşılığında her iki ülkenin Türkiye ile ilişkilerin azaltılması istenmekte BAE tarafından.

Etiyopya ve Eritre arasındaki barış bölgenin istikrarı için çok önemli. İki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesi demek özellikle yeni ekonomik imkanların artması, yıllardır ekonomik baskılara yoksunluklara maruz kalmış bölge halklarının kısmen refaha ulaşacak. Fakat yeni düşmanlıkların, yeni iç savaşların da kapısını aralayacak. Çünkü BAE’nin istediği bir barış değil yeni kaos alanları oluşturmak.

Bir zaman FETÖ’cülerin arkasında olduğu Nijerya basınına servis ettikleri, Türkiye Boko Haram örgütüne yardım ediyor yalanına BAE de başvurabilir. Tanrı’nın Kurtuluş Ordusu gibi Hristiyan radikal bir örgüte dahi Türkiye’nin destek verdiği yalanı, iftirası atılabilir.

BAE’nin çok da umurunda değil Etiyopya-Eritre barışı. Onun umurunda olan Türkiye’nin giderek bölgede güçlü bir duruma gelmesi. Türkiye hem Etiyopya hem de Erite ile ilişkileri en iyi olan birkaç ülkeden biriydi. Özellikle Türk dış politikası her zaman bölgede barış ve istikrarın sağlanmasına yönelik olmuştu. Türkiye bir ülkeyi engellemeye değil, kendi ilişkilerini geliştirmeye yönelik pozitif bir politikanın öncülüğünü yapmıştı hep.

Türkiye Afrika’daki dış politikasını üçüncü ülkeleri esas alarak benimsememiş, daima karşıdaki ülkenin ve kendisinin ortak kazanım ve faydalarından yola çıkmakta.

BAE, Doğu Afrika’ya özellikle de Afrika boynuzuna yerleşiyor patronları adına. 110 milyonu aşan nüfusu ile Etiyopya’yı Afrika’daki en büyük pazarı olarak görüyor. Artık Dubai’den kalkan gemiler sadece Cibuti limanını değil Somaliland’ın berbera limanını da kullanacak, Eritre limanlarını da.

Yakında hiçbir ülkenin tanımadığı Somaliland’ı ülke olarak kabul ederse şaşırmamak gerek. Arkasından Etiyopya ve Eritre de tanır, böylelikle Somali’nin birleşmesi de hayal olur ve iki kardeş topluluk yakın zamanda bir savaşa da girişebilir. BAE, Somali’yi baskı altında tutarak, yatırımların ve ticareti başka bölgelere kaydırarak bir bakıma cezalandırmak istiyor. Yalnız onun asıl düşmanlığı Türkiye’ye, bunu bilmeyen yok.

Etiyopya ve Eritre’nin. BAE’nin rüşvetlerine kanmadan akl-ı selim düşünmeleri gerekiyor. Türkiye’nin bu ülkelerle ilişkileri her zaman yapıcı ve dengeli oldu. Özellikle Etiyopya ile güçlü ve tarihi ekonomik ilişkilere sahip. Türkiye’nin kaybedilmesi demek bölgedeki barış, istikrar, refahın, kalkınmanın daha da bozulması geriye gitmesi anlamına gelir.

Türkiye yıllardır Müslüman-Hıristiyan ayrımı yapmaksızın bine yakın öğrenciyi karşılıksız okuttu, okutmaya devam ediyor. TİKA on yıldan fazla yıldırı aralıksız kalkınma yardımları yapıyor. Türk iş adamları başta Yapı Merkezi, AYKA, BMET olmak üzere Etiyopya’nın istihdam sorunun çözecek yatırımlar yaptılar. Etiyopya Cumhurbaşkanı’nın, Türkiye ziyaretinde söz vermesine rağmen FETÖ okulları teslim edilmedi ama Maarif Vakfı yeni okullar açarak Etiyopya’nın eğitim açığını gidermek için yoğun gayret sarf ediyor.

Unutulmamalı ki Türkiye, Afrika’ya hiç kimseden kalkınma, yardım, ekonomik işbirliği gelmediği bir zamanda Afrika açılımını başlattı. Bu açılım sürecek ve hem bölge ülkeleri hem de Türkiye kazanmaya devam edecek. BAE gibi ülkelerin de düşmanlıkları da tarihin çöplüğünde kalacak. Çünkü Türkiye’yi kaybetmek Etiyopya, Eritre, Somali halklarını da kaybetmek demektir…

#Kudüs
#Türkiye