Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafya büyük bir sınamadan geçiyor. Siyonist terör örgütü İsrail’in kurulduğu günden beri İslâm dünyasında kan ve gözyaşı dinmiyor. Müslümanlar arasına sokulan nifakla ülkeler istikrarsızlığa sürüklendi; etnik, dini, mezhebi farklılıklar kaşındı; birilerinin emri altında terör örgütleri icat edildi.
İsrail’in güvenliği daha doğrusu yayılması için bölge ülkeleri, emperyalist ülkeler tarafından sürekli güçsüzleştirildi. Irak’ta olduğu gibi kimi ülkeler direkt ABD ve Batılı ülkeler tarafından işgal edildi. Kimi ülkeler, iç savaşa sürüklendi, kimi ülkelerde de darbelerle milletin iradesine dayalı hükümetler devrildi. Filistin’i savunan liderlere suikastlar düzenlendi.
Müslüman dünyasında yaşanan tüm kötülüklerin ardında İsrail ve destekçileri yer alıyor. Günümüzde yaşananların tamamı, yine Siyonist senaryoların sahaya yansıtılmak istenmesinin ürünü.
Hamas’ın şanlı direnişi Batılı devletlerin maskesini indirdi. Demokrasi, insan hakları, çocuk hakları, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü gibi süslü kavramlar arkasında saklanan Batı medeniyetinin çirkin yüzü, Gazze direnişiyle ortaya çıktı. Gazze direnişi kısmi de olsa İslâm dünyasında bir uyanışa vesile oldu.
Türkiye, bu çetin süreçte hep tarihin doğru tarafında durdu. Suriye’de 13 yıl süren iç çatışmalar nedeniyle evlerini, ülkelerini terk etmek zorunda kalan milyonlarca Suriyeliye kapılarını açtı. Sorunun barışçıl çözülmesi için büyük çabalar sarf etti. Büyük bedeller ödedi.
Suriye’nin bölünmesi üzerine hesaplar yapan emperyalist ülkeler, Türkiye’yi yalnız bıraktı. Suriye’nin bir terör bataklığına dönüşmesi için her türlü entrikaya başvurdular. Türkiye karşıtı terör örgütlerini desteklediler.
Suriye’nin kuzeyine 4 harekât yapmak zorunda kaldık. Sınırlarımızın dibinde terör koridorunun kurulmasına izin vermedik. Kısmi güvenli bölgeler oluşturduk. Hem göçü önledik hem de Suriyelilerin ülkelerinde kalmasını sağladık.
İç çatışmalar nedeniyle Esed zulmünden kaçamayan yüz binlerce insan hayatını kaybetti. Toplu katliamlar gerçekleştirildi. İran’ın mezhepçi politikaları nedeniyle Suriye’ye nesebi bozuk Şebbihalar taşındı. Kadın, çocuk, yaşlı denmeden insanlar öldürüldü. Cezaevleri işkencehanelere dönüştürüldü. Binlerce insan işkence edilerek katledildi.
13 yılın ardından Suriye’de halkın devrimi gerçekleşti. Zalim Esed kaçmak zorunda kaldı. Esed’in kaçmasıyla Şam’a giren halkın direnişçileri, kimsenin burnunun kanamasına izin vermedi. Çok vakur bir devrim gerçekleşti. Genel af ilan edildi. Vahşetin failleri dışında kimseye dokunulmadı. Tüm Suriyelilerin can ve mal güvenliği teminat altına alındı.
Gidişattan rahatsız olanlar, durumu aleyhinde görenler hemen yeni nifaklar peşine düştü. Yeni Suriye yönetiminin çağrısına uymayıp, muhtelif yerlerde gizlenen Esed artıklarıyla irtibata geçildi. El altından paralandırıldı ve silahlandırıldı. Ve geçen hafta Lazkiye’de bir kalkışma gerçekleştirildi.
O kalkışmanın bastırılması birilerinin çok fena zoruna gitti. Kalkışmanın bastırılması adeta bir turnusol kâğıdı görevi gördü. 13 yıl boyunca mülteci düşmanlığı yapan, “Suriye’den bize ne?..” diyen, Arap düşmanlığı görünümünde Müslüman düşmanlığı yapanların maskesi düştü.
Yazarımız İsmail Kılıçarslan’ın yazısı üzerine birden insanlığını hatırlayanlar, yine insan olmayı başaramadı. Yine olayı mezhepçiliğe indirgediler. Mezhepçiliği, Esed artıklarının terör faaliyetlerini örtbas etmek için kılıf yaptılar.
“Alevi katliamı var” diyenler, dün Türkiye’nin harekatları sırasında da ‘Siviller katlediliyor’ yaygarası çıkaranlardır. TSK’ya ‘kimyasal’ iftirası atanlardır. Mazluma mezhebini soranların, teröristi dinine göre tasnif edenlerin nasihatine kimsenin ihtiyacı yok.
13 yıl boyunca katliama karşı sergilediğiniz alçaklıklar yetmiyormuş gibi, bugünlerde de mezhepçilik yaparak Esed artıklarını savunma alçaklığını sürdürüyorsunuz.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
Allah razı olsun üstadım.
Enterasan gelişmeler oluyor. Normalde umudumuza bağlı faydamıza düşen siyasi, ticari, askeri beklentilerin yıllarımızı aldığı süreçten sonra özelikle 2025 yılının başlangıcından beri bu beklentilerin sıradışı olarak ani, lehimize sonuçlanması beni oldukça şaşırtıyor. Trumph'ın seçilmesinin bunda ne kadar etkili olduğunu bilemiyorum. Açıkçası ona da güvenmiyorum. Ama bildiğin züccaciye dükkanına giren fil gibi lisan geliştirdiği için belirsizlik yaşatıyor. Bu belirsizliği iyi yönetenler işini aşırabildiğini düşünüyorum. Hakan Fidan, Türk siyasetinin istihbarat, bürokrat anlamında 21. yüzyılın ilk çeyreğinde yetiştirdiği ender biri. Yıllarca ülkenin kaderinin, istikbalinin Reis'ten sonra ne olacağı ile ilgili evhamlarımın son bulduğunu açıkça görmemi sağlayan, dış işleri bakanı olarak görev yaptığı faaliyetlerinin olumlu isabet oranın yüksek olması. Ben kendim adıma söylemem gerekirse (Reis'e Allah uzun ömürler versin.) Hakan Fidan bizim için kendini yetiştirmiş bir deha. Görev yaptığı süre içerisinde kronikleşen dış-iç mes'eleleri tek tek halledebilmesini bilebildi. İstihbarattan gelme olduğu için her şeye hakim. Dünyayı tanıyor, ülkeyi tanıyor. Ve ülke içinde çeşitli şirinliklerle organize olan tehlikeli aǰansları, dernekleri, vakıfları, oluşumları biliyor. Kurumların yapısını ve kurum ağzıyla söylenen sözlerin sahiplerini tanıyor. TUSİAD'ın söylediklerime örnek olarak düştüğünü söylemem lazım. Gezi olaylarının peşini bırakmıyor. Sinema, sanat üzerinden organize olan Gezi eylemini sessiz sedasız mahkeme süreçlerine bilgi delil vererek adalete yardımcı olacak şekilde sorguluyor. Tüm bunlar bütünleşik hareket edilerek gerçekleştiriliyor. Demem o ki Trumph dönemi Hakan Fidan'ın diş işleri bakanlığı şimdilik iyi gidiyor. Suriye'nin bütünlüğe kavuşması için çok dikkatli dikişler atıyor. Ve son gelen SDG/YPG nin şartsız Suriye ile bir bütün olma için irade göstermesi, anlaşma istemesi.. ve bu tür olayların bir anda gerçekleşmeleri gösteriyor ki perde arkasında iyi iş çıkarıyor. Tabii temkinli olmakta fayda var. İran-İsrail iş birliğinin su yüzüne çıktığının, yıllarca birbiri üzerinden hamaset geliştirip saha kaptıklarının rontgenini çekip ifşa eden Hakan Fidan bakanıma bunun için teşekkür ederim. İran şiiliğinin islam alemi için en büyük tehdit olduğunu [birinci tehdit olmasındaki sebebin bize benzeyip bizi yok etmeyi düşünmesi], bu durumda İsrail'in tehdit sıralaması olarak ikinci düşebileceğini anlayabiliyoruz. Çünkü İsrail, görünen açık tehdittir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Yavuz'u Kanuni'yi yoran İran'ın sinsiliği olmuştu. Yine de İran halkıyla kültürel benzerliğimizden dolayı ne onlarla bir savaş isteriz ne de uluslararası ilişkilerde karşı karşıya gelmeyi. Ama İran'da maalesef politika halk üzerinden hamasetle yapıldığı için din üzerinden pers milliyetçiliğine dönüşebiliyorlar. Bunun en güzel örneği Suriye'de tattığı yenilgi üzerine İsrail ile işbirliği içinde Lazkiye'de Nusayrileri kışkırtıp çatışma başlatması olabildi. Suriye'de en zayıf halka Durzi ve Nusayriler. Suriye yònetimi zaferden sonra onlara karşı kin gütmemesine karşın yine de kolay kullanılabilir dış manivela aparatı gibi durabilirler. Suriye'nin bütünlüğü için tehlikelere karşı Suriye'nin çevre komşu ülkeleriyle bir araya gelip anlaşılması ve DEAŞ amerikan uydurması yalanıyla esaslı mücadele kararı göstermeleri Rus-İran-Abd-İsrail'in ortak emellerini sendeletmiş oldu. Bu olsa olsa İngiliz oyunu olabilirdi. Dedik ya Trumph sonrası herşey birbirine karıştı. Bu belirsizliği iyi kullananlar başarılı oluyor. Devamlı dediğim gibi Türkiye'nin huzuru Ortadoğu'daki islam ülkeleriyle iyi diyalog kurmasına bağlı. Bizim Irak, Suriye, Lübnan, Ürdün ile ilişkilerimizi arttırmalıyız. Çünkü sorun sadece İsraildi. Tarihimizde hep böyleydi.
CHP her zaman için ihanet fitne yuvası olmuştur.. Din düşmanı emperyalizmin gönüllü köpekliğini yapar..
Emperyalistlerce ve onlarla işbirliği yapanların Osmanlı sistemi olan hilâfeti ve Kur'an sünnet icma merkezli sistemini kaldırıp yerine emperyalist lerin kabul ettiği sistemler yüzyıldır Osmanlı bakiyesi milletleri Batı'nın kölesi yapmıştır.Kafirler efendi Osmanlı bakiyesi olanlar ise köle..İşte bundan biran evvel kurtulup ilk önce toplumları sonra da Devletleri (Esasen tek devlet i) Kur'an'a sünnete ve icma ya göre yapılandırmak gerekir.Osmanli bakiyesi toplumlar gençlerini bu emperyalist sistemlerle kaybettiler.Osmanli bakiyesi toplumların fertleri aynen Resulullah sav in yaptığı gibi sahabeler gibi tek tek tebliğ edilmelidir Peygamber ve ashab itikadına inancına döndürülmelidir.Cunku Osmanlı sonrası İslam dünyasında peygamber ve ashab inancı itikadı şuan ne yazık ki yok.hak ile batıl karışmış ve ne yazık ki batıl galebe çalmıştır.Zaten plan buydu.mumkunse insanlar hristiyanlaşsin olmuyorsa ateist deist olsun.Olmuyorsa da bari peygamber ve ashab islamindan itikadından başka inançlara evrilsin.ve ne yazık ki başardılar.Yoksa sahih İslam olsa böyle mi olurdu.gazze Suriye böyle mi olurdu.Sunnilik Şiilik haricilik vb kavramlar yerine direk İslam iddiası taşıyanların direk peygamber ve ashab İslamina itikadına girmeleri sağlanmalıdır.Hem subuten hemde delaleten kati bir şekilde kayıt altında olan bu İslam biran evvel toplumsallaşmali ve sonrası devletleşmeludir.mrsala Suriye de biran evvel peygamber ve ashab İslamina nizamına dönülmeli ve bütün Osmanlı bakiyesi ne örnek olmalıdır.ve bir an evvel garip olan İslam için ileikelimetullah davasına geri gelinmelidir vesselam
Türkiye ehli Sünnet dir, ve öylede kalmak zorundandir, velev kerihe el musrikun
Türkiyede ehli sünnet olanlar ve olmayanlar insanca birlikte yaşamak zorundadır, inşallah.
Silahlı kalkışmanın bastırılmasına kimsenin bir şey dediği yok. Bunu bastırmak adına öc alma duygusuyla o bölgede yaşayanların (nusari ya da değil farketmez) katledilmesine karşı çıkılıyor. Esad'ın yaptığı katliamlara, Fiistinlilere yapılanlara, ukraynadaki sivil katliamlarına aynı mantıkla karşı çıkılıyor. Eğer burada da siviller katlediliyorsa herkes kimin kim olduğuna bakmadan karşı çıkmalı. Konu bu kadar basit. Onlar da zamanında bize yapılanlara ses çıkarmamışlardı bir gerekçe olamaz. Suriyede bile bir araştırma komisyonu kurulduğuna göre yanlış olan bir şeyler var.
Aleviler, Nusayriler istedikleri gibi adam öldürüyor, tecavüz ediyor, işkence ediyor serbest ama kendileri öldürülünce katliam var, öç alma, kıl tüy. 14 yıl boyunca sünniler katledilirken, en aşağılık işkencelere, tecavüzlere uğrarken neredeydin Serhat Efendi???
Burada bir kalkışmayı durdurma durumu var, sivil katliamı yok, kalkışma yapanların durdurulması var.
İsmail Kılıçarslan kitabın taa orta yerinden söyledi...
Hakikatler acıdır, birilerine de fena batabilir. SATILIK TİPLERİN, ali mahir başarır mı hiç zannetmiyorum. CHP'li belediyelerle kirli ilişkileri YARGININ KONUSUDUR. SESİNİN ÇOK ÇIKMASI Başkan Erdoğan'ın deyimiyle SUÇLULUK DUYGUSUNDANDIR. MUŞLUADAM
İçimizdeki yahudi ve Ermeni entelijansiyası bunlar işlerini yapıyorlar,normal bir durum. Esas olan bunlara pirim vermemek, bunun içinde tekrardan özümüze dönmemiz lazım. Yoksa çok konuşur çokça yazarız.
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.