Ekonomik tetikçilik gizlilik gerektirir

02:1830/09/2019, Pazartesi
G: 30/09/2019, Pazartesi
Hüseyin Likoğlu

“1971 yılıydı. Hükümetlere ve büyük şirketlere danışmanlık yapan yaklaşık iki bin profesyoneli bünyesinde barındıran MAIN şirketinde yeni işe başlamıştım. Patronum, şirketin ağzı sıkılığa ne kadar önem verdiğini özellikle vurgulamıştı. Boston Halk Kütüphanesinde bir masada otururken, koyu yeşil bir elbise giymiş, esmer, nefis bir kadın dikkatimi çekti. Salınarak salona girip, kitap raflarının arasından geçip karşıma oturduğunda, fark etmemiş gibi yaptım.Ben dikkatimi önümde açık duran Dünya Bankası’nın

“1971 yılıydı. Hükümetlere ve büyük şirketlere danışmanlık yapan yaklaşık iki bin profesyoneli bünyesinde barındıran MAIN şirketinde yeni işe başlamıştım. Patronum, şirketin ağzı sıkılığa ne kadar önem verdiğini özellikle vurgulamıştı. Boston Halk Kütüphanesinde bir masada otururken, koyu yeşil bir elbise giymiş, esmer, nefis bir kadın dikkatimi çekti. Salınarak salona girip, kitap raflarının arasından geçip karşıma oturduğunda, fark etmemiş gibi yaptım.



Ben dikkatimi önümde açık duran Dünya Bankası’nın Kuveyt’e ilişkin istatistiklerine vermeye çalışırken, o da birkaç kez bacak bacak üzerine attı… Uzun denebilecek bir süre orada öylece durup bana baktı…

Masanın etrafından dolaşıp yanıma geldi ve bana bir kitap uzattı. Açık olan sayfada Endonezya hakkında bilgi içeren bir tablo ve sayfaların arasına sıkıştırılmış, üzerinde şu bilgileri yazan bir kartvizit vardı:

Claudine Martin

Özel Danışman

C.T. MAIN, Inc.

Tanışmak üzere elini uzattı ve yanımdaki sandalyeye oturdu. Fısıldayarak eğitimimde yardımcı olmak üzere görevlendirildiğini söyledi ve beni ilk görevime hazırlayacağını söyledi. ‘Cakarta’ya gidiyorsun’ dedi. Sonra da üzerimden uzanıp incelemekte olduğum kitabı kapattı: ‘Artık Kuveyt yok.’

Elimi tuttu ve beni yavaşça koridora götürüp, bir kartvizit daha uzattı. Bunun arkasında elle yazılmış bir adres vardı. ‘Ev adresim’ dedi. ‘Yarın öğlen bekliyorum.’

Şaşkınlıktan resmen donakalmıştım…

Gitmek için arkasını döndüğü sırada bir kez daha ‘Yarın’ dedi… ‘Lütfen bundan kimseye söz etme. Eşine bile.’ Ertesi gün, daha ilk seans sona ermeden sevgili olmuştuk. Ondan sonra, Claudine’nin Beacon Sokağındaki evinde düzenli olarak buluştuk.

‘En samimi erkek arkadaşlarına bile söz etme. Bu bizim sırrımız olarak kalmalı…’

Sonra da beni ekonomik tetikçiler hakkında eğitmeye başladı. Mesleğimizin, 1950’li yılların başlarında anahtar bir olayla başladığını söyledi… Masanın üzerine bir harita yayıp, soğuk savaş döneminde İran’ın satranç tahtasında neden kritik bir parça olduğunu anlatmaya başladı… ‘Ülke petrol dolu, ama…’ haritaya işaret etti. ‘Daha da önemlisi komşularına bak: Sovyetler Birliği, Türkiye, Irak, Suudi Arabistan, Afganistan ve Pakistan. Ayrıca İran’ı kontrol eden taraf Basra Körfezine de hükmeder ve kolaylıkla İsrail, Lübnan, Ürdün ve Suriye’ye roket saldırısında bulunabilir. ‘ …

Haritayı katladı. ‘İran’ın petrol kaynaklarını millileştirdi.’ …

‘Musaddık’ın petrolü millileştirmesinden sonra, CIA Direktörü Allen Dulles bu konuda bir şeyler yapılmasını talep etmişti. Ancak İran’ın Rusya’ya coğrafi yakınlığından dolayı, Başkan Eisenhower nükleer bir savaşa yol açabileceği endişesiyle bir kara harekatına izin vermemişti. Bunun yerine, Kermit Roosevelt adında CIA ajanı birkaç milyon dolar ile İran’a gönderildi. Roosevelt, ülkeyi karıştırmak için yeterli sayıda serseri kiraladı… Musaddık 1953 yılında devrildi... Onun yerine CIA’in seçimi olarak petrol şirketleri ve Washington yanlısı Muhammet Rıza Pehlevi getirildi…

‘Ama burada iki sorun vardı’ dedi Claudine. ‘Birincisi Kermit, üzerinde bir kimlik taşıyan CIA ajanıydı. Yakalansaydı hükümetimiz en hafif deyimiyle son derece güç bir duruma düşecekti… Birileri bu olayı sızdırdı ve bu da ciddi kırılganlıklara neden oldu.’ Utangaç bir şekilde gülümsedi. ‘İşte senin rolün de tam burada başlıyor.’

Kirli işlerini yaptırmak için devlet memurları yerine MAIN gibi yükleniciler tutacaktı…

Endonezya’da benden beklenen bu mu olacak?

‘Aynen… Endonezya kritik bir ülke, tıpkı İran gibi. Asıl adı olan Cava, gezegendeki en yoğun nüfusa sahip toprak parçasıdır. Endonezya, dünyada en fazla Müslüman halka sahip ülke ve bir petrol denizi üzerinde bulunuyor…”

John Perkins, “Bir Ekonomik Tetikçi’nin İtirafları” adlı kitabında nasıl ekonomik tetikçi olduğunu bu satırlarla anlatıyor.

Bu satırları niye mi alıntıladım?
Türkiye ile IMF arasında bugüne kadar 19 stand-by anlaşması imzalandı. 2008 yılında biten 19’uncu anlaşmanın ardından IMF ile yeni bir stand-by anlaşması yapmama kararı alındı. IMF’ye olan borcun son taksiti Mayıs 2013’te ödenerek, Türkiye’nin IMF’ye borcu sıfırlandı. O tarihten beri Türkiye’nin başına gelmeyen kalmadı. Gezi, 17-25 Aralık, 15 Temmuz, finansal terör saldırısı. Hepsi IMF ile borcun bitmesinin ardından yaşandı.
Türkiye, geçen hafta, CHP’li Faik Öztrak ile İyi Parti’li Durmuş Yılmaz’ın IMF ile gizli buluşmasını tartıştı. Neymiş, niye gizli buluşmuşlar? Çünkü ekonomik tetikçiliğin temel özelliği gizliliktir.
#Endonezya
#IMF
#Türkiye
#CHP
#CIA
#Suriye