Dünyanın en büyük terör örgütü ile savaşıyoruz

00:2012/02/2018, Pazartesi
G: 12/02/2018, Pazartesi
Hüseyin Likoğlu

1787 yılında yerlileri yok ederek, onların toprakları üzerinde devlet kuran karanlık bir zihniyet, başta İslam coğrafyası olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinde kan ve gözyaşının dökülmesine neden olmaya devam ediyor. Adına ABD denilen bu devlet, 1. Dünya Savaşı’nda bir varlık göstermediği için savaştan sonra oluşan yeni dünya düzeninde de söz sahibi olamamıştı. ABD, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra dünyayı etkisi altına almaya başladı. Bu devletin dünya üzerindeki etkisi savaşta gösterdiği büyük başarının

1787 yılında yerlileri yok ederek, onların toprakları üzerinde devlet kuran karanlık bir zihniyet, başta İslam coğrafyası olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinde kan ve gözyaşının dökülmesine neden olmaya devam ediyor. Adına ABD denilen bu devlet, 1. Dünya Savaşı’nda bir varlık göstermediği için savaştan sonra oluşan yeni dünya düzeninde de söz sahibi olamamıştı. ABD, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra dünyayı etkisi altına almaya başladı. Bu devletin dünya üzerindeki etkisi savaşta gösterdiği büyük başarının neticesi değildir.



ABD’nin dünyada söz sahibi olmasının sebebi tıpkı bugün olduğu gibi caniliğidir. 2. Dünya Savaşı’nda yenileceğini anlayınca atom bombası kullanarak, dünya tarihinin en büyük katliamını yapmıştır. Bu caniliği dünya milletlerinin korkuya kapılarak teslim olmasına neden olmuştur. Bugün dünya üzerindeki etkisinin temelinde 2. Dünya Savaşı’nda Japonya’ya attığı atom bombası vardır.

Atom bombası atarak caniliğini dünyaya ilan eden ABD, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra dünyanın jandarması haline geldi. Jandarma tabiri bizim kolluk kuvveti anlamında değil tabii. Kendisine biat etmeyenlere nasıl bir kötülük yapabileceğini Japonya’ya attığı atom bombasıyla ispatlayan ABD, savaştan sonra Avrupa’yı kendine bağımlı hale getirdi. Soğuk Savaş veya iki kutuplu dünya kavramları altında gücüne güç katan ABD, 70’li yılların sonunda gözünü Müslüman coğrafyaya dikti.

1947 yılında kurduğu istihbarat örgütü CIA ile dünyanın çeşitli bölgelerinde fitne tohumları ekerken, CIA’nın İslam coğrafyasındaki ilk işi petrolünü İngilizlere peşkeş çekmek istemeyen İran’da darbe yapmak oldu. İran halkının petrolünü İngiliz sömürgesinden kurtaran İran’ın Başbakanı Musaddık, CIA darbesiyle devrilerek, yerine Şah Rıza Pehlevi getirildi.

O tarihten itibaren ABD artık sadece Müslümanların petrolüne değil, kanına da göz dikmişti. 1978 İran devrimine karşı Irak’ta Saddam Hüseyin’i destekleyen ABD, Müslüman kanı akıtmak için her kötülüğü yaptı. Bugün sözde destek verdiği Kürt halkı, ABD’nin Saddam’ı himaye ettiği dönemde kimyasal silahla katledildi, üstelik kimyasal silahları Saddam’a yine ABD vermişti.

ABD 80’lerin ortasında sözde Sovyetler Birliği ile mücadele için Afganistan’da Müslüman kimlikler altında terör örgütleri kurdu. Sovyetler için kurduğu El Kaide’yi daha sonra İslam dünyasını kana bulamak için kullandı. Aynı ABD, Irak işgalinden sonra Ortadoğu’da Müslümanlara yönelik katliamların hiç bitmemesi için DEAŞ’ı kurdu. Hem Irak hem de Suriye DEAŞ sayesinde ABD’nin istediği gibi cirit attığı ülkeler haline getirildi.

ABD, İslam coğrafyasını kan ve gözyaşı deryası haline getirirken, Türkiye’ye karşı farklı bir tutum sergiledi. Türkiye’de kurduğu vesayet düzeni ve FETÖ gibi gizli örgütlerle işini farklı yürüttü. Türkiye’de işler rayından çıktığı dönemlerde darbeler yaptırarak, işini gördürmeyi sürdürdü. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat darbeleriyle Türkiye’de istediğini alan ABD’nin, 2002’den sonra şansı artık yaver gitmemeye başladı.

Türkiye’de işleri iyice çıkmaza girmeye başlayan ABD, artık maşalarını sahaya sürmeye başladı. Pensilvanya’da beslediği Fetullah’a ‘saldır’ emrini verdi. 2011’den bu yana saldıran Fetullah, her saldırısında başarısız oldu. Fetullah’ın saldırılarından netice alamayacağını anlayan ABD, Suriye’nin Kuzeyinde oluşturmak istediği terör devletine hız vermeye başladı.

Dün Fırat Kalkanı ile bugün Zeytin Dalı ile ABD’nin Türkiye’ye karşı kurduğu büyük tuzağı kırmak için Mehmetçiğimiz Suriye topraklarında istiklal mücadelesi veriyor. Afrin’de terör örgütleri PKK/PYD, DEAŞ ile mücadele vermiyoruz. Dünyadaki bütün terör örgütlerinin hamisi, en büyük terör örgütü olan ABD’ye karşı mücadele veriyoruz.

Afrin’de hem psikolojik harp, hem elektronik harp yapıyoruz. ABD, karşımızdaki teröristleri sadece donatmadı, sadece eğitmedi, bir ordunun ihtiyaç duyduğu her şeyi verdi. Her şeyi vermekle de kalmadı, bölgedeki bütün imkanlarını teröristler için seferber etti. Elektronik harp diyorum. ABD sinyal karıştırıcı araçlarla Türkiye’nin İHA’larına hatta güdümlü silahlarına müdahale ediyor. ABD, kendi İHA ve uydularından aldığı görüntülerle teröristlere birliklerimizin yerini ve koordinatlarını veriyor. İşin daha da üzücü tarafı ABD’nin NATO kapsamında Türkiye topraklarında bulunan askeri unsurları teröristlere hizmet ediyor.

Çetin bir mücadelenin içindeyiz. Bu saatten sonra Türkiye’ye ayak bağı olmaya çalışanların bu topraklarda yaşama hakkı yok. Dünyanın en büyük terör örgütü ile savaşıyoruz. Ya yok olacağız, ya yok edeceğiz…

#ABD
#Türkiye