6-7 Eylül olaylarından ders çıkarmak

04:019/09/2023, السبت
G: 9/09/2023, السبت
Hüseyin Likoğlu

68 yıl önce İstanbul’da adına “6-7 Eylül olayları” adı verilen kanlı hadiseler yaşanmıştı. Bugün bile hala tam anlamıyla aydınlanmamış, sis perdesi aralanmamış ve arkasında kimlerin olduğunu bilmediğimiz bir olaydır 6-7 Eylül. Kıbrıs’ta Rumların Türklere soykırım uygulamaya başladığı bir dönemde, içerde birileri farklı hassasiyetleri kaşımaya başlamıştı. Gerilimin olaylara dönüşmesi bir yalan haber ile oldu. İstanbul Ekspres gazetesinin “Atamızın evi bombalandı” manşetiyle duyurduğu yalan, İstanbul’da


68 yıl önce İstanbul’da adına “6-7 Eylül olayları” adı verilen kanlı hadiseler yaşanmıştı. Bugün bile hala tam anlamıyla aydınlanmamış, sis perdesi aralanmamış ve arkasında kimlerin olduğunu bilmediğimiz bir olaydır 6-7 Eylül.

Kıbrıs’ta Rumların Türklere soykırım uygulamaya başladığı bir dönemde, içerde birileri farklı hassasiyetleri kaşımaya başlamıştı. Gerilimin olaylara dönüşmesi bir yalan haber ile oldu. İstanbul Ekspres gazetesinin “Atamızın evi bombalandı” manşetiyle duyurduğu yalan, İstanbul’da Gayri Müslimlerin dükkan ve evlerine saldırının fitilini ateşledi.

Türkiye’nin çeşitli yerlerinden gelen göstericiler, ilk kez geldikleri İstanbul’da Gayri Müslimlerin dükkan ve evlerini kendi elleriyle koymuş gibi bulup, saldırdı. Hala olaylarda kaç kişinin öldüğü tam olarak bilinmiyor.

Benzer yalanlar, her darbe öncesi söylendi. 27 Mayıs öncesi toplum yalan bombardımanına tutulmuştu. 12 Mart’tan önce de yalancılık zirve yapmıştı. Aynı şekilde 12 Eylül öncesi yalan haberlerle taraflar birbirine kırdırıldı.

Maraş olaylarında, Çorum olaylarında, Sivas olaylarında aynı şekilde yalanlarla kanlı olaylara sebebiyet verildi. 28 Şubat sürecinde yalanların yanına kurgular, kumpaslar eklendi. Tiyatrolar sergilendi.

Teknoloji geliştikçe yalanın etkisi de arttı. Sahte ses kayıtları, montaj, photoshop yöntemleri kullanılarak, yalanın tesiri arttırıldı. Sosyal medya platformlarıyla yalancılıkta yeni bir evreye geçildi.

Gazete ve televizyonlar, belli bir kurumsal yapıya sahip olduğu için toplumu rahatsız edecek yalan haberlere imza atmaları durumunda, ilgili mercilerce hesabı sorulabiliyor. Her bir medya organının adresi, sahibi, sorumlularının isimlerinin yer aldığı künyeleri var. Bu durum kısmen İnternet medyası için de geçerli.

Ancak sosyal medyada bırakın sorumluluğu, gerçek isimli hesaplar bile sahte hesaplardan az. Sahte bir hesap adıyla istenilen yalan söylenebiliyor bu platformlarda. Söz konusu yalanla tıpkı 6-7 Eylül olayları gibi kanlı olaylara sebebiyet verilebilir.

Nitekim Gezi olaylarının sosyal medya üzerinden yayılan yalanlar neticesinde şiddete dönüştüğünü yakın zamanda gördük. Aynı şekilde her harekat öncesinde benzer yalanlarla güvenlik güçlerimiz hedef alındı.

Seçim sürecinde söylenen yalanları, trol ordularının saldırılarını bir tarafa bırakalım, afetlerde kirli dezenformasyonlarla insanlarımızın canlarına kastedildi.

Son zamanlarda özellikle ekonomik manipülasyonlar çekiliyor sosyal medya platformları üzerinden. Önce Maliye Bakanı Şimşek istifa edecek yalanı, yayıldı. Arkasından ‘Anayasa Mahkemesi ikinci MTV’yi iptal etti’ denildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a atfen bile yalan haber üretildi.

Önceki yılları bir kenara bırakalım. 1955’ten bu yana yalan haberlerle bu ülkede operasyonlar çekiliyor. 68 yıldır yalan üzerine bina edilen olaylar neticesinde çok can ve mal kayıpları oldu. Dezenformasyonun dozajı gittikçe artıyor.

Siyasi ve ekonomik pozisyonumuzu bir kenara bırakıp 6-7 Eylül olaylarından ders çıkarmalıyız. Geçmişte olduğu gibi bugün de bu operasyonların arkasında ülkemizin düşmanları yer alıyor. Yalan haber ve fotoğraflarla tetiklenen ırkçılık ve din düşmanlığı büyük toplumsal olaylara yol açabilir.

Farklılıklara azami saygıyı göstermek hepimizin görevi. Son zamanlarda, sokakta, metroda, hastanede, otobüste, pazarda şahit olduğumuz tahammülsüzlüğün sebebi, bu yalanlar üzerine bina edilen nefretin sonucudur. Ve bu nefreti ekenler bu topraklara ait değildir.

#Tarih
#Toplum
#Hüseyin Likoğlu