İnsanlığın temel sorunu

00:007/08/2012, Salı
G: 6/09/2019, Cuma
Hüseyin Hatemi

2009 yılında, üç yıl sonra içler acısı bir hale geleceğini düşünemediğim Şam''da idim. Akşam vakti uçaktan otele varmıştık. Ertesi sabah Hazaet-i Ali''nin kahraman kızı, Kerbelâ''nın tanığı Zeyneb''in ziyaretine gitmek üzere otobüsde iken; rehberlik eden zat; İstanbul''da yüksek öğrenim gördüğü halde sonradan oldukça bozulmuş bir telaâffuzla bizleri uyardı:- Az sonra seyyide Zeynep türbesine varmış olacağız. İçeride ''İrânliler'' göreceksiniz, ''ağlayecekler'', siz onlara hiç bakmayıin, duanzı edin

2009 yılında, üç yıl sonra içler acısı bir hale geleceğini düşünemediğim Şam''da idim. Akşam vakti uçaktan otele varmıştık. Ertesi sabah Hazaet-i Ali''nin kahraman kızı, Kerbelâ''nın tanığı Zeyneb''in ziyaretine gitmek üzere otobüsde iken; rehberlik eden zat; İstanbul''da yüksek öğrenim gördüğü halde sonradan oldukça bozulmuş bir telaâffuzla bizleri uyardı:- Az sonra seyyide Zeynep türbesine varmış olacağız. İçeride ''İrânliler'' göreceksiniz, ''ağlayecekler'', siz onlara hiç bakmayıin, duanzı edin ve çıkin! Bu zat anladığıma göre ''İhvân-ul-müslimîn''den idi. Ne var ki mezheb, tarîkat vs. Adları aynı kalıptan çıkmış olmayı ifade etmiyorlar. Seyyid Kutub Merhum da İhvân-ul-müslimîn''den idi. Ancak, güçlü bir ehlibeyt sevgisi vardı. Oğulların babalara benzemediği bir Dünyada ''İhvân-i müslimîn'' adı tek başına ''mü''min'' oluşun ifadesi değildir. Genel bir bakış ile de: Mısır İhvân-i Müslimîn''i Suriye''dekilere benzemiyorlar. Kendilerini ''Şi''î'' olarak tanımlayanlar da aynı kalıptan çıkmış değildirler. ''Şi''îlik Beyannamesi'' yayımlayan da kendi sözüne bakılırsa Şi''îdir, ne var ki gerçek Şi''îlerin gözünde aslâ değildir. Şimdi Suriye ''Muhalifleri'', ''hür Suriyeliler'' için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Her Sünnî bir İmam Şafi''î veya Ebu Hanife değildir. İmam Şafi''î : - Ali''yi ve Ali evlâdını sevmek Râfızîlik ise yerde insan gökte melek tanık olsun ki ben Rafızî''yim'' Sevgisi''nin ''Îman''ının onsuz olmaz ve tabiî şartı olduğunu biliyordu. Nûr içinde yatsın. Ebu Hanîfe de İmam-ı Bakır''ın üvey oğlu, İmam-ı Sâdık''ın üvey kardeşi idi. Ehl-i Beyt sevgisine sahip bir mü''min idi. Bu sebeple Abbasî Halifesi Ebu Ca''fer-i Mansur''un zulüm ortağı ve kuklası olmayı kabul etmedi ve şehid edildi.

Ehl-i Beyt imamları da İslâm sevgi yolu olmaktan çıkarılıp sömürü âleti haline getirilmek istenince hiçbir savaşa katılmadılar, oğlularını da göndermediler. Açıkça ''vicdanî red'' haklarını kullandılar. Bugün Suriye Muhalifleri çoğunlukla ne İmam Şafi''î''yi, Ebu Hanife''yi temsil etmektedir. Kerbela ve Necef Osmanlı yönetiminde iken oraları basan ve haremleri yağmalayan haramilerin Afganistan''da kız okullarını basan ve okumak isteyen kızcağızları öldürmekten çekinmeyen haydutların çizgisindedirler. Şam''a hakim oldukları takdirde artık Şam''da ''Seyyide Zeyneb'', İmam Huseyn''in küçük kızı Rukayye, İbn Arabi, hatta Ali Şeriatî, SultanVahiduddin.., ve diğer ziyaret yerleri dümdüz olacak ve belki sadece Yezid''in babasının türbesi revnac bulacaktır. Bu da doğacak kötülüklerin en büyüğü değildir. Hadîs-i Kudsî''de buyurulur ki: Ben kabri yıkık ve gönlü kırıkların yanındayım! Bugün Medine''ye gidenler, İmam Hasan''ın, İmam Zeynulâbidîn''in, İmam-ı Bakır ve İmam-ı Sadık''ın yıkık kabirlerine uzaktan ağlayarak bakıyorlar veya gaflet yahut çoğunluk etkisiyle lâkayd bir bakış atfedip otelin kahvaltı ve yemek salonuna koşuyorlar; Fatma''nın kabri gizli! Fatma''nın annesi Mekke''deki Hatice-i Kübra''nın kabri, kollektif mezar betonu veya alçısı altında kaybettirilmiş. 2010 yılında Ravza-i Mutahhara''da be veda'' ziyareti yapmak istedim. Derhal bir görevli bana musallat olarak huzurumu öylesine bozdu ki o''nu Allah''a havale edip Mescid-î Nebevî''den çıkmak zorunda kaldım. Sonra otelde öğrendim ki aynı görevli o akşam kafilemizden bir genç dosta da musallat olarak 2009 yılında Suriye''de gördüğüm ''Müslüman Kardeş''in allerjisiyle, duygulanarak gözleri dolan bu genç arkadaşı, taş veya odun haline gelmişliğin arapçasıyla azarlamış:

-Ağlama!

Bu sosyal psikoloji laboratuarlarından fırlama canavarlar, ''İman'' ile ''Sevgi''nin ayrılmazlığından asla haberleri olmaksızın, bir süre sevgi ehli''nin üzerine salınırlar, mîadları dolunca da Saddam gibi yok edilirler.

Resûl-i Ekrem(S.A.) kendisinden sonra sapma açısı doğacağını ve ''İslam''ın tersine çevrilerek giyilmiş bir giysiye'' benzeyeceğini elbette biliyordu. Buna rağmen risalet vazifesini tamamlamak için, bize iki çok değerli ve sorumluluğu da ağır emanet bıraktı: Kur''an-i Kerim ve Ehl-i Beyt! Kurtuluş ''bu ikisinden sadece biri bana yeter!'' demekte değildir. Kendilerini Sûnnî, Şi''î, Alevi olarak niteleyenler, hep birlikte veya ferdî olarak bu iki ağır emanetten birini terkediyorlarsa, bu kuşun tek kanatla uçmasına imkân yoktur. Sevgi tezahürü göstermekten utananlara, ağlamayı ''Şirk'' sayanlara ne yazık! Ehl-i Beyt sevgisi olmaksızın Arap Baharı şöyle dursun, lezzetli bir karnabahar dahî sofraya gelmez. Selâm Sevgi ehline!