Devletin sabrı çok test edildi…
Barış Sürecine halel gelmemesi adına bir çok şeye göz yumuldu…
Anaların ağlamaması için 'Baldıran Zehri' içilirdi…
Devletin kolluk güçleri bölgede sokaklardan çekildi… Kontrol noktalarını en aza indirdi…
Bunu fırsat bilen PKK'nın şehir yapılanması sokaklarda kimlik kontrolü yaptı… Araçları durdurup arama yaptı… İzinsiz gösteri ve yürüyüşlerde sokakları yakıp yıktılar…
Yine sabredildi…
Kobani bahanesiyle halkı sokağa döktü HDP… 6-7-8 Ekim olaylarında 50 vatandaşımız hayatını kaybetti… Yasin Börü adındaki bir genç balkondan aşağı atıldı, cansız bedeni yakıldı, üzerinden araçla geçildi… Onlarca insan vahşice katledildi…
Yine 'Barış Süreci' dendi, gözü yaşlı analar akla geldi…, 'Ya sabır…' çekildi…
Eline kan bulaşan HDP, elinde 'Sazla' seçime girdi!…
'Silahı bıraktırabilecek tek parti HDP'dir' demişti Demirtaş…
Lakin seçimden sonra; 'bizim silah bıraktırmaya gücümüz yetmez, sözümüz Kandil'e geçmez…' demeye başladı…
Haklıydı!...
7 Haziran'dan sonra örgütün eylemleri tırmanmaya başladı…
121 silahlı saldırı, 15 adam kaçırma, 16 yol kesme, 59 araç yakma, 53 patlayıcı madde atma, 17 haraç alma dahil 281 terör eylemi.
Bunların hiçbirini kınamadı, terör eylemi diyemedi HDP…
Sonra 32 gencin canına mâl olan Suruç'taki terör saldırısı gerçekleşiyor…
HDP'nin Amara Kültür Merkezi'nde basın açıklaması yapmak için toplanıyor yüzlerce genç.
Tek bir HDP'li vekilin olmadığı..,
Toplanılacak alanda emniyet güçlerinin arama ve kimlik kontrolü yapmasına HDP'liler tarafından izin verilmediği..,
Ve canlı bombaya ait olduğu iddia edilen kimlik kartının önce PKK'nın ajansında yayınlandığı, sonra polise teslim edildiği Suruç katliamı!...
Başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere devlet bu saldırıyı kınadı, terörü lanetledi… Gereğini yapacağını, hesabını soracağını söylediler…
Ama silahları bırakmayacağını açıkça ifade eden Kandil için bu bir fırsattı…
Ceylanpınar'da 2 polis…
Adıyaman'da 1 asker…
Diyarbakır'da 1 polis,
Yine Diyarbakır'da 2 asker şehit edildi…
1 polis ve ambulans kaçırıldı…
Onlarca yaralı polis, asker ve vatandaş…
Bunları yapan saldırganlara terörist diyemeyen, kınayamayan HDP bugün PKK Kamplarını bombalayan devlete 'operasyonları durdurun' çağrısı yapıyor…
Sırtını PYD'ye, PKK'ya dayamış olan HDP 'Barış Yürüyüşü' yapmak istiyor…
Yerseniz!...
Seçimden hemen sonra köy korucularına seslenerek 'O keleşleri size çevirmesini biliriz' diyen HDP, silahları asla bırakmayacağını söyleyen Kandil'i 'bombalamayın' diyor…
Demirtaş; 'Askeri saldırılar ve bombalamalar, siyasal gözaltı operasyonları ve baskılar bir an önce durdurulmalıdır. Konuşarak ve müzakere ile çözülemeyecek hiçbir sorunumuz yoktur…' diyor…
'Kandil'e, PKK'ya silah bıraktırmaya gücümüz yetmez' diyen HDP; 'silah bırak' diyor devlete!…
Ne kadar polis, asker, vatandaş ölürse ölsün!...
Her fırsatta 'demokratik siyasetten' söz eden HDP'nin aslında bildiği tek bir şey var…, O da 'Silahlı Siyaset'…
Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir devlet silaha, teröre, 'silahlı siyasete' göz yummaz…
Zaten devlet de bunun için vardır…
twitter.com/hikmetgenc