Zavallı diyalog

04:0012/09/2019, جمعرات
G: 12/09/2019, جمعرات
Hayreddin Karaman

Sevgi, barış, hoşgörü, hizmet gibi birçok güzel sesli ve anlamlı kelime kötüye ve kötüde kullanan bazı şahıslar ve gruplar yüzünden yıpranmıştır. Bu yüzden “zavallı” dediğim diyalog kelimesi de bunlardandır. Günlük dilde ikrah söz konusu olmadan kullanılıyor olsa da “dinlerarası diyalog” terkibindeki diyalog artık kötü bir damga olup kalmıştır.Açıp ansiklopedik lügatlara baktığımızda diyalog kelimesi şöyle açıklanıyor:“Dialogue” Yunanca’da iki ya da daha çok kişi arasında karşılıklı konuşma anlamına

Sevgi, barış, hoşgörü, hizmet gibi birçok güzel sesli ve anlamlı kelime kötüye ve kötüde kullanan bazı şahıslar ve gruplar yüzünden yıpranmıştır. Bu yüzden “zavallı” dediğim diyalog kelimesi de bunlardandır. Günlük dilde ikrah söz konusu olmadan kullanılıyor olsa da “dinlerarası diyalog” terkibindeki diyalog artık kötü bir damga olup kalmıştır.



Açıp ansiklopedik lügatlara baktığımızda diyalog kelimesi şöyle açıklanıyor:

“Dialogue” Yunanca’da iki ya da daha çok kişi arasında karşılıklı konuşma anlamına gelir. Dilimize Fransızca “dialoque’’ kelimesinden geçmiştir. Sosyal bilimlerde ve günlük konuşma dilinde, farklı görüş ve tutuma sahip iki kişi, grup veya ülke arasında karşılıklı görüşme, tartışma ve temas anlamında kullanılır.

Peki dinlerarası diyalog nedir?

Dinler insanlaşıp birbiri ile konuşup tartışamayacağına göre burada mecaz vardır ve bundan maksat “belli dinlere mensup kişiler arasında diyalog” demektir.

Peki tabii ve kaçınılmaz olan böyle bir faaliyet nasıl oldu da ülkemizde damga ve aforoz aleti haline geldi?

Çünkü papa bunu kötüye kullandı, F. Gülen’in de ona yardımcı olduğu zaman içinde ortaya çıktı!

Papa 2. Jean Paul altmışlı yıllarda, öteden beri uygulamada var olana farklı anlam ve maksat yükleyerek “dinlerarası diyalog” faaliyetini başlattı. Başta Katoliklerin diğer din mensuplarına bakışını yumuşatmak istemişti, tepki ile karşılaşınca “Bizim maksadımız diyalogu, Hristiyanlaştırma aracı olarak kullanmaktır” dedi. F. Gülen onu ziyarete gitti, bir mektup sundu, bu mektupta “diyalogun bir parçası veya tarafı olarak buraya geldim” diye yazmıştı.

Parçası mı, tarafı mı?

Parçası olursa ona hizmet edecek. Taraf olursa “o da İslamlaştırmak için” katılacak ve kullanacak.

O tarihlerde konu cemaatler arası tartışma sebebi olunca kendilerine yazılı olarak sordum; “parçası değil, taraf” diye cevap verdiler, yanlış çevirilmiş dediler.

Tabii, faydalı, hatta bazen zorunlu olan “farklı din mensupları arasındaki diyalog” kavram ve faaliyeti, bu rakipler arası tartışmada zarar görmesin ve sapmasın diye 2005 yılında “Dinlerarası Diyalog Nedir” isimli bir küçük kitap yazdım ve burada hem o cemaati uyardım, hem de normal olanı, tarih boyunca uygulananı açıklamaya çalıştım. O kitapta şu satırlara yer verdim:

“Defalarca ifade ettiğimiz gibi bütün diyalog taraflarının kendilerine göre amaçları ve beklentileri vardır; bundan Vatikan’ı istisna edemeyiz; onlar da diyaloğa karar verirken bunu -başka amaçlar yanında- dinlerini yayma aracı olarak kullanmayı hedeflemişlerdir. Buna rağmen Müslümanlar onlarla diyaloga girerlerse bunların da hedef ve beklentileri olacaktır. Hiçbir Müslüman zarardan ziyade fayda umudu olmadan karşı tarafa (Hristiyanlığın yayılmasına) hizmet etmek için diyaloğa girmez. Farklı inançlara sahip taraflar arasındaki diyaloga karşı çıkanlar, sanırım bunun getiri ve götürüsü konusunda farklı düşündükleri, farklı değerlendirmeler yaptıkları için karşı çıkıyorlar. Bu karşı çıkış, diyaloga girenler için de bir uyarı olmalı, hesap hatasına düşmemek için onları daha fazla dikkate sevketmelidir”.

2009’da hazıladığım baskıda da şunu yazdım:

“Hristiyanlığın vazgeçemeyeceği vazifelerinden biri misyonerlik; yani bütün insanları Hristiyanlaştırmak için çaba göstermektir ve bunu da asırlardan beri yapmaktadır. Buna rağmen Müslümanlar onlarla diyalog içinde olmuşlar, ‘Hristiyanları Müslümanlaştırmak’ amacı da dahil birçok maksatlarla bir araya gelip görüşmüş, tartışmış, ortak bazı işler tutmuşlardır. Bugün yurt dışında yaşayan dindaşlarımız yoğun bir misyonerlik taarruzu karşısında bulunuyorlar ve oradaki din rehberlerimiz çeşitli maksatlarla Hristiyan ve Yahudi din adamlarıyla bir araya geliyor, diyaloglar yapıyorlar.”

“Bu noktada önemli olan kırmızı çizgilere dikkat etmek, dengeyi bozmamak, kâr zarar hesabını iyi yapmaktır; eğer bu çeşit diyalog İslam’ın ve Müslümanların menfaatine değil, zararına olursa zinhar ondan uzak durmaktır. Müslümanlar, ‘Dinlerarası Diyalog İçin Papalık Konseyi misyonunun bir parçası olmak üzere’ diyaloga girmezler, kendi davalarının şuurlu bir misyoneri; yani davetçisi, tarafı olarak diyaloga girerler.”

“Burada bir daha tekrar edeyim: Diyalog zorunludur, kendi duvarlarınızın içine hapsolarak -tebliğ başta olmak üzere- İslam’ın çağdaş temsilini gerçekleştiremezsiniz, oyunlara müdahale edemezsiniz, ama oyuna gelmemek, pirinç peşinde iken eldeki bulguru da kaybetmemek için azami titizliği göstermeniz de ayrı bir vecîbedir.”

#Din
#Papa 2.Jean Paul
#Hristiyanlık
#Vatikan