Kardeşimiz, gazeteci ifadesiyle refikimiz İsmail Kılıçarslan’ın, 20 Kasım 2018 günü okuduğum “Yangın var yangın!” başlıklı yazısının, bilhassa din eğitimi ve tebliği (daveti) ile meşgul olanlar tarafından sıkça okunması gerekiyor. Bu samimi, dertli, kişiliği ve değerleri ile toplumun içinden seslenen insanımızı ve bu sese katılan diğerlerini, âlimler, vaizler, müftiler, ilâhiyatçılar, diğer din görevlileri ve gençliği dert edinenler olarak dinlemezsek eğitim hizmetinde başarılı olmamız mümkün değildir.
Az da olsa vaiz dinliyor ve her Cuma günü bir hatibe mecburen kulak veriyorum. Giyim kuşam, dil, genel kültür, tavır, ses… bakımlarından pek çok eksik bulunduğuna üzülerek şahit oluyorum. Başta Kur’ân ve Hadisler olmak üzere din bilgisi kaynaklarımızın aktarımında eğitim muhatabımız olan insanların dünyası ile ilişki kurulamıyor. Herkes “gençler ah gençler” diyor da içlerinde bu kesimin içine girmiş, dertlerini dinlemiş, ilgi alanlarını tespit etmiş ve en mühimi onları anlamaya çalışmış olanlarımız pek az.
Bir de kâfiri, din düşmanını, çocuklarımızı ve gençlerimizi zehirleyen faaliyet odaklarını bırakıp çoğu ikinci derecede önemli konuları bahane ederek Müslüman ilim adamlarını tekfir edenlerimiz, olmadı hakaret ederek itibarsızlaştırmaya çalışanlarımız var. İttifakla sabit din hükümlerine ve bilgisine kesinlikle aykırı görüşleri ve yorumları din ve bilim adına piyasaya sürenler var, bunlara karşı halkı uyarmak da bir vazife, ancak içtihada ve yoruma açık olan, kişiyi kesinlikle dinden çıkarmayan konularda birbirimizi başka zeminlerde ve şekillerde uyarmamız ve asıl problemlere birlikte çözüm aramamız zaruri hale gelmiştir.
İsmail Bey’den söz ettim ve başlığını alıntıladım; birkaç cümlesini de nakletmek borç oldu:
“İlki 15-30 yaş arası gençlerin alkol kullanım oranları. Bu soruya ‘sık sık alkol kullanıyorum’ yani ‘alkol problemim var’ diye cevap veren gençlerin oranı 4,9. ‘Ara sıra kullanıyorum’ cevabı ise 18,8. İkinci can sıkıcı sonuç ise gençlerin 6,7’sinin ‘hiç kimse beni anlamıyor’ demiş olması…
Bugün içine düştüğümüz sosyal buhranlarının hepsinin çözümünün İslâm’da, bilhassa da İslâm’ın Ehl-i Sünnet yorumunda olduğunu düşünüyorum ben. Fakat yine çok uzun süredir kendisini ‘Ehli Sünnetin müdafii, Sünniliğin yılmaz bekçisi, geleneğin asıl temsilcisi’ olarak topluma prezante eden isimlere, sözüm ona âlimlere, bol etkileşimli hocalara, ateşli vaizlere bakarak diyorum ki kendi kendime ‘oğlum İsmail. Ya sen Sünniliği yanlış biliyorsun ya da Sünnilik bu adamların savunduğu şey değil.’
‘Allah’ın dini tehlike altındadır ve ben onu korumakla görevlendirildim’ diyerek adeta ‘poz kesen’ hocaların hiçbiri ‘yara teşhisi’ konusunda uzman değiller. Bu yanıyla da kolundaki kanamalı kesiği gösteren hastaya ‘o kesik önemli değil, önce bir saçlarını tarayalım’ diyen beceriksiz hekimlere benziyorlar. Oysa yara kolumuzda, yara kalbimizde. Seküler dayatmalar çağında her gün yaralanıyoruz ve yaramızı gösterdiğimiz hemen herkes bize ‘saçını tara’ diyor…
Toplumdan ve toplumsal gerçeklikten bütünüyle kopmuş, dini ilimleri ‘arkeoloji’ yöntemiyle bilebilen, ya sürekli öfkeli ya sürekli vıcık vıcık Ehl-i Sünnet müdafii hocalardan bunalan bir tek ben miyim peki?..
Başa dönelim. ‘Hiç kimse beni anlamıyor’ diyen gence söyleyecek sözleri nedir hocalarımızın? ‘Alkol problemim var’ diyen gence ne önermektedirler? Tek umudu ‘Allah’ın imdadına yetişmesi’ olan yaralı ruhlara ne söylemektedirler? Ben söyleyeyim ne söylediklerini: ‘Şu filanca aşırı sapık… Bu filanca kâfir... İslam’ın şahitlik hukukuna göre… Nikâh akdi aslında… Hadislerin ele alınış biçimleri… Sakalın ideal uzunluğu… Bunlar zaten ehli bidat… Kampüsler zaten bilmem ne… İlahiyatların hepsini kapatmak lazım… Deve sidiği… Yanmaz kefen…
…Yahu önce bir alkolizmden kurtar, önce bir değerli olduğunu hissettir, önce bir derdini dinle, önce bir yalan söylememeyi, kul hakkına girmemeyi, gıybet etmemeyi, nezaketi, letafeti öğret. Şu kabalıktan, şu hoşgörüsüzlükten evvela kendini, ardından bütün toplumu kurtar önce. Sonra zaten o toplum hadisleri nasıl ele alacağını o ahlaki düzgünlük içerisinde kendisi bulacaktır emin ol…
Allah’ın -hâşâ- distribütöre de, onun dinini kurtaracak kaplan vaizlere de, zaten dindar gençleri ‘fanatik’ hale getirecek hocalara da ihtiyacı yok. Ama benim, bizim, hepimizin Allah’ın şefkatine, merhametine, bağışlayıcılığına ihtiyacımız var…”
İsmail Bey bir dost ve dost acı söyler, ben kendi adıma bu sözleri acı da bulmadım, istifade etmeye çalıştım ve kabı dolmamış olanlar için paylaştım.
Yazıyı aziz Kitabımızdan âyetlerle bitirelim:
“Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et; onlarla en güzel yöntemle tartış. Kuşkusuz senin Rabbin, yolundan sapanların kim olduğunu en iyi bilendir; O, doğru yolda bulunanları da çok iyi bilir./ Cezalandırmak isterseniz size yapıldığı kadarıyla cezalandırın, fakat eğer sabır gösterirseniz bilin ki sabırlı davrananlar için bu muhakkak ki daha hayırlıdır./ Sen sabret; sabır göstermen de Allah’ın ihsanı sayesinde olacaktır. Onlardan dolayı üzülme, kurdukları tuzaklardan kaygı duyma./ Çünkü Allah takvâ ile hareket edip iyiliği seçenlerin yanındadır” (Nahl: 125-128).
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.