Hastalanmadan önce bir kitaba başlamıştım, kitabın konusu son yüz elli yıl içinde yaşamış olan İslamcılardı. Benim “İslamcılar” kelimesinden kastettiğim mana şudur: Müslümanların durumunu dert edinmiş, ümmetin içine düştüğü zilletten tekrar izzete yürümesi için birleşmesini, uyanmasını, dini ve dünyayı doğru olarak öğrenmesini, dini aslına uygun olarak yaşamak suretiyle temsil etmesini, hürriyet ve bağımsızlık için gerekirse silahlı cihad yapmasını… çare olarak görmüş, bu maksatla örgütlenmiş, örgüte liderlik yapmış insanlar.
Bunların hayat ve tecrübelerini niçin yazmak istedim?
Çünkü okuyunca anladım ki, dertler ve problemlerin önemli bir kısmı hala devam ediyor, yürünen yollar ve uygulanan yöntemlerin de önemli bir kısmı tekrarlanıyor. Halbuki bunların geçmişte hangi sonuçları verdiği, nerelerde isabet ve nerelerde hataların bulunduğu bilinseydi ibret ve örnek alınır, başarı şansı artar, hata ihtimali azalırdı.
İlk dört cildini bitirmek nasip olmuş ve İZ yayıncılığın “İslami Hareket Öncüleri” adıyla yayınladığı bu ciltlerde şu zevat yer almış idi.
Bu yazının başlığında isimleri bulunan iki zattan Nedvî, adı geçen kitabımda genişçe bahse konu edildi. Ali et-Tantâvî ise yüzlük listemde var, Allah imkan lütfederse onu da yazacağım.
Geçende Nebvî’nin “fî mesîreti’-l-hayat” isimli hayat ve hatırat kitabını tekrar okurken, kitabı takdim eden Ali et-Tantâvî’nin yazdıklarından bir kısmını paylaşmakta fayda gördüm.
Önce Ali et-Tantâvî’yi (1909-1999) kısaaca tanımamız gerekiyor. Kendisi “fakihlerin edibi, edebiyaçıların fakihi” diye tanınır. Pek çok ve değerli kitapları ve makaleleri vardır. Torunu onun hayatı ile ilgili bir kitaba yazdığı takdimde şu cümlelere de yer vermiştir:
“Dedemi nasıl anlatayım, öylesine tanınmış bir zatın anlatılmaya ihtiyacı var mı dır? Yapıp ettiklerinden hangisini anlatayım, hangisini bırakayım! Onun bir asra yakın hayatı boyunca dünya büyük bir değişim yaşadı, o bunu yalnızca seyretmedi, İslam dünyasındaki değişimin mimarlarından bir olarak da devrede oldu. İlkokuldan üniversiteye kadar her dereceli okulda öğretmenlik yaptı, kızları da erkekleri de okuttu, yargının bütün kademelerinde görev yaptı, milli harekete katıldı, ümmetin problemleri ile yakından meşgul oldu, İslam dünyasında gitmediği yer kalmadı, sayılamayacak kasar ders, konferans, radyo tv. programına katıldı, yazdıkları ise onbinlerce sayfa tutar…”
İşte bu Tantâvî, Ebül-Hasen Nedvî ile ilgili o kitabın takdiminde şunları kaydediyoır:
“Ben islâmî harekette lider olmadım, ama 1347 yılında Mısır’da okurken “İslam Gençlik Teşkilatı”nın kurulması ile örgütlü hareketin şahidi ve üyesi oldum. Ve ogün bugün hareketin içindeyim. Ebül-Hasen Nedvî gibi, İnsanları İslam’a ve Allah’a çağıran büyük insanları tanıdım. İhvan-ı müslimîn kurulmadan önce Hasen el-Bennâ’yı tanıdım, Dâru’l-ulûm’da bir sınıfta Seyyid Kutub’la beraber oldum, Beşîr el-İbrâhîmî’yi Mısır’da, Şamda, Kudüs’te ve Bağdat’ta tanıdım, Mevdûdî’yi, dayım ve hocam olan Muhibbuddîn el-Hatîb’i tanıdım. Üstadım ve onların da üstadı olan Hızır el-Huseyn’i tanıdım, kardeşim ve dostum Muhammed Mahmud es-Savvaf’ı tanıdım, görmedim ama hakkında çok şey duyarak Türkiye’den Saîd Nursî’yi tanıdım, Allâl el-Fâsî ile Kudüs’te ve Şam’da bir süre beraber yaşadım… Allah yolunun davetçileri çok, ama bunlardan benim tanıdıklarım içinde en önde gelen, en ihlaslı, en çok hatırlanan ve tesiri en derin olan kişi Ebü’l-Hasen en-Nedvî’dir.
İşte size, çoğu benim de listemde bulunan “İslamcılar”, hem onları hem de özellikle Nedvî’yi eserlerini ve hayat hikayelerini okuyarak tanımak da önemli bir nasiptir, tavsiye ederim.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.