|
Niçin Diyanet

Cuma namazı için gittiğim bir camide, izinli imamın yerine hutbeyi irad edip namazı kıldıracak olan kişi elindeki, Diyanet’in hazırlayıp gönderdiği hutbeyi kısmen okuduktan sonra irticali olarak bir cemaatin önderinden nakiller yaptı. Görebildiğim kadarıyla bundan rahatsız olan cemaat kesimi de oldu.

Hatipler irticalen konuşmaya meraklılar ama pek çoğu bunu beceremiyor, saçmalıyor, dinleyenleri rahatsız ediyorlar. Aşağıda bu hutbe konusuna döneceğim.

Türkiye’de bir kesim, kendilerini tavizsiz Müslümanlar diye takdim ederek veya böyle bilerek eskiden beri Diyanet’i taviz vermekle, düzenin uydusu olmakla itham eder ve eleştirirler. Bunlar, ara rejimlerde yuvalarına çekilip seslerini kısarlar, mevcut şartlarda olabildiği kadar din ve düşünce hürriyetinin bulunduğu zamanlarda ise kendilerinin de yapamayacakları şeyleri, bu hürriyeti sağlayan iktidarlardan ister, bıkıp usanmadan konjonktürel olarak yapılamayacak şeyleri iktidardan talep eder ve yapmadı, yapmıyor diye yıpratıcı propaganda yaparlar.

Ben 1954 yılında henüz İmam Hatip öğrencisi iken Konya’da imam ve hatiplik görevine başladım. Sonra vaizlik, sonra ortaöğretimde öğretmenlik ve sonra üniversitede hocalık yaptım. Tek parti sultasından sonra ve demokrasinin kesintiye uğramadığı zamanlarda mevcut düzen, kanun ve diğer mevzuata rağmen istediğimizi söyledik. Ucuz kahramanlık yoluyla bir yerlere tırmanmak istemeyenler, Diyanet cihetinden bir engelle karşılaşmadılar, Diyanet de dini grupların kendilerini sınırladığı kadar kendini sınırladı ve asla düzene itaat edeceğim diye Allah’a âsi olmadı. Allah Teâlâ kullarını, güçlerinin üstünde bir fiil ile yükümlü tutmuyor, hikmeti emrediyor, fitneyi yasaklıyor; Diyanet de işte bu talimata göre hareket etti (kısa süreli askerî dikta zamanlarında zorlama ve zorlanmalar olmuş, bunu da en az zararla atlatmaya çaba gösterilmiştir).

Hâsılı elimizde vakfıyla beraber Diyanet gibi muazzam bir kurum var, bu kurum vasıtasıyla halkın sağlıklı İslâmlaşma yolunda adımlar atması mümkün, iyi niyetli ve gerçekçi eleştiriler dışında Diyanet karşıtlığı, daha sıkı ve tavizsiz dindarlığa bağlanamaz.

Şimdi gelin Diyanet’in genel olarak hizmet hacmine ve özel olarak da hutbe hazırlama işine bir bakalım. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Sayın Selim Argun Hoca’ya atfedilen, Diyanet’in içeride ve dışarıda nasıl takip edildiği ve hutbelerin nasıl hazırlandığına dair bir bilgi notuna göre:

“Türkiye’deki 90.000 camide irad edilen Cuma hutbeleri ülkemizde yaklaşık 25 milyon kişiye ulaşmaktadır… Başkanlığımızca her hafta düzenli olarak yedi farklı dilde hazırlanan hutbeler hem yurt içinde hem de yurt dışında birçok resmi ve gayri resmi kurum ve kuruluş tarafından yakinen takip edilmektedir.”

“Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yüz yıllık tarihinde hutbe hazırlanması ve iradı konusunda bugüne kadar birçok farklı yol ve yöntem denenmiştir. Bir dönem inisiyatif tamamen imamlara bırakılmış ve her imam kendi hutbesini hazırlayarak cemaatine okumuştur. Şüphesiz bu yöntem din görevlisinin mesleki gelişimine katkı sağlayan bir yöntemdir. Ancak yeteri kadar hazırlık yapmadan hutbeye çıktıkları gibi, imamların şahsi husumeti olan kişilere minberden ayet ve hadislerle mesaj verdikleri de vaki olmuştur. Bir dönem il müftülükleri bünyesinde Hutbe Hazırlama Komisyonları kurulmuş ve il merkezinde hazırlanan hutbeler ilçe ve köylere ulaştırılmıştır. Belli dönemlerde Başkanlık Merkez’de sadece konular belirlenmiş taşraya gönderilmiş bazen de bugün olduğu gibi hazırlanan ortak hutbe tüm camilere gönderilmiştir. Bugün de güncel gelişmeler, toplumumuzun, İslâm âlemi ve insanlığın içinden geçtiği süreçler, talep ve ihtiyaçlar göz önünde bulundurularak ihtiyaç duyulan konulara göre hutbeler Başkanlığımız bünyesindeki uzman bir ekip tarafından hazırlanmakta ve ülkemiz genelindeki camilerde okunmaktadır.”

“Bütün camilerde aynı hutbenin okunması Anayasanın Başkanlığımıza tevdi ettiği milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinmek görevi temeline dayanmakta ve dinin bütün konularına yıl içerisinde orantılı olarak yer verilmeye gayret edilmektedir. Ayrıca, yedi farklı dile tercüme edilen hutbeler, görme ve işitme engelli kardeşlerimiz için de seslendirilmekte ve işaret diline aktarılmaktadır.”

“Hutbe komisyonunca hazırlanan hutbe, önce daire başkanına, sonra genel müdüre, ardından ilgili başkan yardımcısına ve en sonunda da Sayın Başkanımıza arz edilmekte ve son okumayı bizzat kendisi yapmaktadır. Gerekli gördüğünde başkalarına da göndermekte ve onların da teklif ve tavsiyelerini almaktadır. Bütün bunlara rağmen, herkesi her zaman memnun edecek bir hutbeyi kaleme almak mümkün değildir.”

#Aktüel
#Diyanet
#Hayrettin Karaman
13 gün önce
Niçin Diyanet
Misafir öğrenciler gerçeği
Seçimi bırak sahaya odaklan
İsrail yalnızlaşırken Starbucks’ın açıklayamadığı gerçek
Sîdî Ukbe Ulucamii Müslüman Batı dünyasındaki dini yapılarının atasıdır
Randevu sistemi, kamu iletişimi ve ötesi