Hocam yazılarınızla bilmediğimiz konularda bizi bilgilendiriyorsunuz. Allah razı olsun.
Benim de uzun zamandır öğrenmek istediğim bir konuda sorum olacaktı;
Fetva konusunda sıkça duyduğumuz Peygamber Efendimiz’in söylediği
“Her ne kadar müftüler sana fetva verseler de, sen yine kalbine danış” hadisindeki ifade ile tam olarak ne anlamamız gerekiyor? Bu konuda danışmak istiyorum.
Daha açık belirtmek gerekirse kendim üzerimden şu şekilde açıklayayım: Ben ve toplumdaki çoğu kişi medrese ya da üniversitede dini eğitim almamış ve farklı mesleklerle uğraşan, karşılaştığı sorunlarda o işin caizliği hakkında bir müftü ya da sizin gibi bilgisine güvendiğimiz hocalarımıza sorarak öğrenen kişileriz. Birçok konuda da verilen fetvalar arasında farklılıklar olabiliyor. Ben biraz vesveseli biriyim. Özellikle bu hadisi şerifi duyduktan sonra alınan fetva ile amel noktasında zihnimde birtakım şüpheler oluştu.
(Sorunun bu kısmına cevap verdikten sonra maddeler halinde sıraladığı sorularını, tekrar olmasın diye aşağıda yazacağım.)
Bu hadisin sahih ve hasen rivayetleri vardır, farklı rivayetlerle birkaç kaynağı şöyledir:
Sahâbe’den Vâbısa, Peygamberimiz’in (s.a.) kendisine şöyle dediğini naklediyor: “Geldin bana iyi (birr) ve kötü (ism) nedir diye soruyorsun”, “Evet” dedim. Parmaklarını birleştirip göğsüme art arda dokunarak şöyle buyurdu: “Ey Vâbısa, kalbine sor, nefsine sor; iyi (dince makbul olan), nefsin tatmin olduğu, huzur bulduğu davranıştır, kötü (günah) ise nefsi huzursuz eden ve göğüste (kalpte) tereddüde sebep olandır; insanlar sana fetva verseler de, sana fetva verseler de! (Ahmed, Müsned, hadis nu. 17545).
Bu rivayeti Nevevî de Kırk Hadis’ine almış kendisi, Munzirî ve Şevkânî hasen olduğunu söylemişlerdir.
Ahmed b. Hanbel ve Münzirî’nin kitaplarına aldıkları benzer bir rivayet de şöyledir:
“Birr, nefsin huzur bulduğu ve kalbin tatmin olduğu, ism ise müftüler fetva verseler bile nefsin huzur bulmadığı ve kalbin tatmin olmadığı (hükümdür, davranıştır)”.
Benzer manada bir hadis Müslim’de vardır (hadis nu. 2533): “Birr (iyi, meşru, dince güzel olan) güzel ahlâktır, ism (birrin zıddı) ise kalbinde oturup kalan (ukde olan) ve insanların bilmesini istemediğin davranıştır”.
Şu halde hadis, rivayet yönünden problemli değildir, sağlamdır, amel edilebilir niteliktedir.
Hadisi anlama ve uygula konusunda ise önemli bir sapma vardır; sanki Kur’ân ve Sünnet, takva sahibi âlimlerin fetvaları ne olursa olsun, sıradan insanların, bunlara değil de kalplerine bakmaları, kalplerini ve nefislerini tatmin eden ne ise onu uygulamalarını buyurmuş gibi davranmak sapmadır. Sahih naslar, müminlerin din bilgisini Kur’ân’dan, Sünnet’ten, bunlardan doğrudan alamıyorsa, bilgisi, yetişmişliği buna yetmiyorsa takva sahibi âlimlerden sorarak, okuyarak almalarını emrediyor. Böyle bir âlim fetva verdikten sonra “Bu kafama yatmadı, beni tatmin etmedi, ben kalbime hangisi yatıyorsa, hangi davranışı doğru ve meşru buluyorsam onunla amel ederim” demek büyük hatadır ve meâlini aktardığım hadis bunu kastetmiyor.
Peki, bu hadis neyi kastediyor…
Önce bazı âlimlerin yorumlarını aktarayım:
Ölçü her kalp değildir, Peygamberimiz’in onayladığı sahâbî Vâbısa’nın kalbi gibi olan kalplerdir.
Bu ölçü, deliller veya fetvalar çeliştiği zaman kullanılacak bir ölçüdür.
Müftü, bir şey için caizdir, mubahtır derse bir de kalbe danışmak olur. Müftü haramdır derse kalbe danışma ölçü olmaz. Ayrıca bu usul her kalp için geçerli değildir; vesveseye teslim olmuş, her şeyi reddeden kalp vardır, ölçüleri kaybetmiş her tarafa uçan kalp vardır; bunlar ölçü olmaz… (Şevkânî, İrşad, 249).
Ben de yukarıdakilere ek olarak diyorum ki:
Vâbısa, Efendimiz’e (s.a.) din hüküm ve kurallarıyla ilgili bir soru sorsa, O da buna cevap verse Vâbısa’nın yapacağı şey, bir de kalbine danışmak değildir, cevabı derhal uygulamaktır.
Efendimiz’in (s.a.) “Kalbine danış” demesinin iki yorumu olabilir:
Şimdi maddeler halindeki sorulara kısa cevaplar verelim:
Eğer soracak kimsenin, öğrenecek bir kaynağın mevcut olmadığı bir ortamda ve durumda iseniz, nefsinize de hâkimiyet sağlamışsanız kalbinize ve vicdanınıza danışırsınız.
Soracak bir kişi bulup sorduysanız, “Ben soruyu doğru sordum mu, sorduğum kişi ehliyetli onaylanmış bir âlim midir?” diye düşünür, buna göre uygulamaya karar verirsiniz. Bu konuda vesveseye dayalı değil, makul bir eksiklik varsa eksikliği giderirsiniz.
Yukarıda açıklanan usule uygun bilgi aldığınızda bunu uygularsanız, Allah katında hatalı da olsa, kalbinizde bir ukde de kalsa -çeşitli sebeplerle gideremediğiniz ve üzerinize düşeni yaptığınız için- kulluk görevinizi yerine getirmiş olursunuz.
Evet, herkesin kalbi ve vicdanı kendine aittir, diğerlerininki onu bağlamaz.
Her zaman “caizdir” veya “değildir” fetvası tercih edilmez; yukarıdaki açıklamalara göre usule uygun fetvalardan hangisi kalbe ve vicdana uygun düşüyor ve müminin ihtiyacına cevap veriyorsa o uygulanır.
Ben de bildiğimi ve bulduğumu yazdım. Sizden biraz vesvese kokusu da aldım, onu atın, iradenizi kullanın, makul ve meşru olan sizi tatmin etsin, ya şu ya bu demekten kurtulun.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.