“Kur’an’ı ve dini kim, nasıl doğru anlar”, “bu çağın insanına İslam’ı kim, olması gerektiği gibi anlatır” sorularının kısa cevabı şudur:
“Bunları ancak İslam insanı, Müslüman aklı ile yapabilir”.
Müslüman aklı konusunda bir şeyler yazmaya çalıştım. Şimdi İslam insanını tanımaya çalışalım.
Bu konuda vaktiyle Prof. Ahmed Neccar’dan yaptığım bir tercümeyi kullanacağım.
Fikir adamları, filozof ve bilginler tarafından ortaya atılan birçok tarif içinde İslam insanının yeri neresidir?
O, bir düşünen ve konuşan canlı mıdır? Gökten inmiş melek midir? Evrimleşip gelişmiş hayvan mıdır? Üretken bir yaratık mıdır?
Sanırım bu tariflerden hiçbirisi İslâm insanına tam olarak intibak etmez. Bu büyük ve derin varlığı anlatmak için yalnızca “düşünen, konuşan” vasfı kâfî olmadığı gibi ona: “yere inmiş bir melek, yücelmiş bir hayvan, fonksiyonu üretmekten ibaret olan bir mahlûk” demek de yeterli değildir; zira birçok hayvan, üretme sahasında onu geride bırakmıştır. Biz insanı “yükümlü varlık” diye tarif etmeyi daha uygun buluyoruz. (Yükümlü; yani Allah Teâlâ tarafından kendisine ödevler verilmiş ve bu ödevleri yapabilmesi için de uygun şekilde donatılmış varlık). Bu varlığı özet hâlinde ve çarçabuk tasvir etmek, kabataslak bir resmini çizmek için bu tariften hareket edeceğiz. Onun karakterini, psikolojik yapısını, medenî unsurlarını, komplike duygularını, zihnî yapısının girdi-çıktılarını ve orada nelerin dönüp dolaştığını bilmeliyiz, bunları gerçeğe yakın bir şekilde tespit etmeliyiz ki; mahiyet, hakikat ve bünyesine uygunluğundan emin olduğumuz bir yolda yürümeyi garanti altına almış olalım. Bunun için de;
Hatta biz ona kahramanlık duygularını coşturacak, onu şevk ve heyecana getirecek bir reçete sunduğumuz zaman o, ruh ve kafasındaki boşluğun doyma ve dolma yoluna girdiğini hissedecek; böylece düşmanlarının parçalayıp sağa sola, doğuya batıya çekiştirdikleri şahsiyeti tamamlanacaktır.
Kesin olarak diyebilirim ki; bizim her birimizin onun şahsiyetini sıhhate kavuşturma, hayatını değiştirme, ayaklarını sağlama bastırma ve eline gerçek gücü verme yolunda gayret payımız olursa, dünya onunla mücadeleden de vazgeçecektir; zira dünya, insan ve toprak, servet ve menfaatler olarak ona sahip olmak için (bunu umduğu için) mücadele etmektedir.
Dünya onun için ahirete geçiş köprüsü, ona hazırlık yeri ve onun için tohum ekilen tarladır.
O, bütün bu vasıflarıyla Doğu ve Batı'nın insanından ayrılmaktadır. O, dünyayı müstesna bir fırsat ve son hazırlık sığınağı olarak kabul etmiştir. Servet onun elinde gaye değil, vâsıtadır; kalbinde değil elindedir; servet peşinde ihtiras, aşırı düşkünlük, aldatma, hîle ve dövüş yoktur. Dünya onun hizmetçisidir, o dünyanın hizmetçisi değildir. Hayırlı mal onun istediğidir, kirlenmemiş zenginlik için ona fırsat kapıları açıktır; bu da onun istediğidir.
İşte bizim insanımız budur. Bir göz yerde, diğer göz semâdadır. Bir el yücelere uzanmıştır; Allah iledir; diğer el, insanların elleri ile tokalaşmaktadır. Ne pat diye yere düşmek, ne de gökte perende atmak. Değerli ve ilâhî bir çerçeve içinde; gelişmenin âmilleri, ilerlemenin yolları ve varlığın kanunlarıyla çarpışmaksızın, bütün gerçekleri gören, iş ve davranışını isâbet içinde onlarla ayarlayan tam gerçekçilik. İşte iman, güç ve ilmin insanı; İslâm’ın insanının iç ve dış dünyasının şekli (resmi) budur; onu çok acele çizgilerle resmettik; âdeta zengin, bereketli, uzun, geniş mevzûların başlıklarından meydana gelmiş bir cetvel, bir fihrist yaptık.
(Bu insan nerede? Cevabı Pazar yazısında).
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.