Geçen hafta sonu yazımı şöyle bitirmiştim: “ABD’ye karşı güç dengesi hem İslam ülkeleri hem de Çin ve Rusya gibi nispeten güçlü ülkeler arasında birleşme ve antlaş-maları zorunlu kılıyor. Bazı analist-lerin ifadesiyle bir “korku denge-sine” ihtiyaç var; ABD ancak böyle bir birliği karşısında görürse korkabilir. Ne yazık ki, henüz ufukta bu da görülmüyor. Hâsılı önce iki Filistin’in birleşmeleri, mücadele amacının makul ve meşru çerçevede revize edilmesi, sonra tarafsız ve/veya dost ülkelerin araya
Geçen hafta sonu yazımı şöyle bitirmiştim:
“ABD’ye karşı güç dengesi hem İslam ülkeleri hem de Çin ve Rusya gibi nispeten güçlü ülkeler arasında birleşme ve antlaş-maları zorunlu kılıyor. Bazı analist-lerin ifadesiyle bir “korku denge-sine” ihtiyaç var; ABD ancak böyle bir birliği karşısında görürse korkabilir. Ne yazık ki, henüz ufukta bu da görülmüyor. Hâsılı önce iki Filistin’in birleşmeleri, mücadele amacının makul ve meşru çerçevede revize edilmesi, sonra tarafsız ve/veya dost ülkelerin araya girerek ateşkes ve barış için çalışmaları gerekiyor.”
Bu minvalde biraz daha devam etmem gerekiyor…
Adam diyor ki:
“İsrail’i yarım saatte felç ederiz”, sonra İsrail’in önemli altyapı tesislerini ve maliyetlerini sıralıyor, bunların dolar karşılığını söylüyor ve “İşte bunları imha ederiz ve İsrail felç olur” diyor.
Adını vermiyorum ama sıradan bir adam değil, bir lider.
Ben de diyorum ki:
Bunu bir psikolojik savaş taktiği olarak söylüyorsan bilinen durum karşısında hiçbir faydası yok. Bugün herkes çok şey biliyor, kül yutmuyor.
Bunu ciddi söylüyorsan ne duruyorsun Allah’ın kulu, ne duruyorsun, daha neyi bekliyorsun!!!
İran tarafına geçelim:
İntikam alacak olan İsrail olsaydı bu kadar bekler miydi?
Peki, İran niçin bekliyor?
Şu haber bir fikir verebilir:
“Tahran, bölgedeki gerginliği topyekûn bir savaşa yol açabilecek şekilde tırmandırmamak için yoğun diplomatik baskıyla karşı karşıya olduğu için seçeneklerini değerlendiriyor… İran’ın çarşamba günü suikastı görüşmek üzere toplantıya çağırdığı İslam İşbirliği Teşkilatı görüşmesinde, Pakistan Dışişleri Bakanı İshak Dar, İsrail’e yönelik bir İran saldırısına karşı çıktı ve Haniye’nin ölümünün hesabının sorulması gerektiğini, fakat İran’ın ‘Binyamin Netanyahu’nun daha geniş bir savaş için planını gerçekleştirmesine izin vermemesi gerektiğini’ söyledi…”
Demek ki neymiş?
İsrail-ABD’ye karşı topyekûn bir savaş için hazır değilmişiz. İntikam saldırısı da olursa bu endişenin gölgesinde olacakmış!
Bir hoca diyor ki:
“Reis bir yardım gemisi, yanına üç de savaş gemisi alsın, Gazze’ye çıksın, kimse bir şey yapamaz…”
Peki, 2010 yılına göre bizim saldırı ve savunma gücümüz ABD-İsrail’i dengeleyecek hale mi geldi?
Bakın ne olmuştu?
“Altı gemiden beşi, büyük bir olay olmadan İsrail tarafından ele geçirildi. 800 yolcusu bulunan Mavi Marmara gemisinde ise 10 yolcu gemiye çıkan İsrailli komandolar tarafından öldürüldü. Saldırıda 10 İsrail Savunma Kuvvetleri komandosu ve yaklaşık 60 aktivist yaralandı.”
ABD’den, İsrail’den korkalım, zalime karşı pasif davranalım demiyorum elbette. Ama neyi yapabileceğimizi doğru bilelim, onu ihmal etmeyelim (Yahu bir boykot bile hakkıyla yapılmıyor!!!), aynı zamanda yapabileceklerimizi nicelik ve nitelik olarak artırmak için gece gündüz çalışalım.
Bana göre en önemli caydırıcı güç nükleer başlıklı füzelerdir. Savunma gücü de Patriot ve S-400 füzleri benzeri füzelerdir.
Haydi İslam dünyası! Önce birleş, gücünü ve ilmini birleştir, sonra bunları sen de yap, bak o zaman intikam saldırısı nasıl oluyor, daha doğrusu intikam almanı gerektiren bir saldırı olabiliyor mu!?