Kütahya''dan bir dost okuyucunun üç sorusuna cevap vereceğim. “…Müslümanlar arasında bazı meseleler ya yanlış değerlendiriliyor ya da bazılarınca amacından saptırılarak aleyhte bir kampanya oluşturulmaya çalışılıyor.
Bunun ilki “hukuk''ul-lah”, ikincisi de “hukuk''ul-ıbad” ihlâline sebep oluyor.
Bu noktaların tarafınızdan bir kez daha açıklanmasının; söz konusu veballeri önleyebileceği umuduyla vaktinizi alıyorum.
1- Size göre “enflasyon oranında faizin caiz olduğu” söylentisi,
2- Sizin, namazın kesinlikle terk edilemeyeceğini konu alan bir cevap yazınızdaki; “Teyemmüm etme imkanı bulamayan onsuz da kılar” cümleniz,
3- “Kurban kesme yerine bedelinin nakit olarak fakirlere verilebileceği” şeklinde bir yorumda bulunduğunuz iddiası…” (21.04.20008, Süleyman Önsay)
1. Enflasyonu paranın mal karşısında değerinin düşmesi satın alma gücünün azalması olarak anlarsak bir borç ilişkisinde bunun göz önüne alınması zounlu olur.
a) Karz-ı hasen, Allah rızası için, karşılığında bir menfaat beklemeden ödünç vermek demektir. Bu şekilde ödünç vermelerde vade bağlayıcı olmaz. Alacaklı istediğinde borçlunun -imkanı varsa- hemen ödemesi gerekir. Eğer ödünç alma üzerinden geçen süre içinde para değer kaybına uğramışsa borçlu bu kaybı da karşılamakla yükümlüdür. Kabaca açıklamak gerekirse, ödünç alındığında bir kilo pirinç alan bir para, ödendiğinde de bir kilo pirinç alabilmelidir. Kâğıt paranın kendine ait bir değeri yoktur, o değerini satın alma gücünden almaktadır, eğer enflasyon farkı ödenmezse borç eksik ödenmiş olur.
b) Vadeli alım satımlarda vade süresi içinde para değerini kaybetse bile enflasyon farkı ödenmez, vade geldiğinde başta belirlenen miktar ödenir; çünkü alacaklı akit yaparken enflasyonu da düşünmüş ve bedele ilave etmiş, vade farkı ile onu telafi etmiştir.
Vade dolduğu halde borç ödenmez, aradan bir süre daha geçer ve bu arada para değer kaybına uğrarsa bunun da (enflasyon farkının) ödenmesi gerekir.
Yukarıda açıklanan ödeme kuralının banka faizine uygulamak ve “bankaların verdiği faiz enflasyon miktarını geçmezse bunu almak caiz olur” demek mümkün müdür?
Mümkün değildir.
Çünkü bankaya para yatıranlar oraya ödünç para vermezler, “az parayı, vadeli olarak çok para (faiz miktarınca fazla para) karşılığında satarlar”. Bu işlemi yapmak için de daha başta (enflasyon gerçekleşmeden) belli bir faiz üzerinde anlaşırlar. Daha sonra bu faiz, enflasyon oranının altında veya üstünde kalsa da bunu (faizi) alırlar.
İslam fıkhına göre “faizli işlem yapmak” caiz değildir.
Banka mevdûatı faizli işlemler yaparak arttırmaktadır. Bankaya yatırılan paradan kazanılan faiz genel olarak (kural olarak) enflasyonun üzerinde olur (reel faiz kazanılır). Banka bu reel faizin bir kısmını kendinde bırakır, bir kısmını da mevdûat sahiplerine verir (verdiği reel faizin bir kısmıdır).
A şahıs bir kimsenin malını çalsa veya gasbetse, sonra bu malın kendine ait olduğu ortaya çıksa, başta yaptığı çalma veya gasbetme eylemi meşru hale gelmez. Bu örnek, banka ile yapılan “faiz akdi”ne aittir. Ayrıca bankanın ödediği, enflasyon farkı değildir, mevdûattan kazandığı faizdir.
Bu sebeple “banka dışı borçlanmalarda” enflasyon farkının ödenmesi, bankaya para yatırıp -miktarı ne olursa olsun- faiz almaya kıyas edilmemelidir.
Bankaya isteyerek değil de mecbur bırakılarak para yatıranlar, kendilerine ödenen faizin enflasyon oranı kadarını alıp kullanabilirler. Çünkü başta isteyerek faizli akit yapmamışlardır ve aldıkları nominal fazlalık, gerçek manada (reel) fazlalık değildir, kendilerinden zorla alınan paralarının, satın alma değeri bakımından eşit miktarıdır. Daha fazlasını ise yoksullara vermeleri gerekir.
Üç sorunun cevaplarına devam edilecektir
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.