Diyalog konusundaki uyarı

04:0018/08/2016, Perşembe
G: 13/09/2019, Cuma
Hayreddin Karaman

2005 yılında birinci, 2011 de ikinci baskısı Ufuk yayınlarında (o zamanki adıyla Cemaate ait idi) yapılan Diyalogla ilgili kitabımda, grupçuluk gayretiyle, farklı inanç sahipleri arasındaki her türlü diyaloga karşı çıkanları da, diyalog adına misyonerlik yapanlara destek verenleri de uyarmıştım.



Önce o günlerde konuya ilişkin bir mektuba yer vereyim:



“...Hocam son yıllarda gündemde olan dinler arası diyalog ile ilgili sorular sormak istiyorum.



Bu diyalogun maksadı nedir? Benim aklıma şu ikisi geliyor:



a) Onların kalplerini İslam'a ısındırmak ve İslam'ı yaymak.



b) Onlarla olan ilişkilerde barış ortamını tesis edebilmek.



Hocam ikisi de çok sağlam hedefler, ama acaba bu durumda bizim zarar görme ihtimalimiz yok mu? Bu adamlar bizim dinimize, bizim onların dinine baktığımız gibi mi bakıyorlar? Bizim bir hoşgörü ortamı oluşturma niyetimizi kötüye kullanabilirler mi? Hele günümüzde islam coğrafyasının her tarafını kana boğmuş bir toplumla (“idarecileri öyle, halk razı değil” gibi bir savunmayı da kabullenemiyorum) diyalog neticesinde ne gibi bir kazanım elde edebiliriz ki? Biz bizi katledenlere karşı daha şiddetli olmamalı mıyız? Toplumumuz için harcamalı değil miyiz tüm emeğimizi?



Hocam netice olarak ben gereksiz bir katılık mı gösteriyorum? Yanlışım varsa düzeltmek istiyorum; yani bu tip bir diyalog yüzünden nur cemaatindeki kardeşlerime karşı kalbimin soğumasını da istemiyorum? Ama “Hristiyan ve yahudiler siz onlara tabi olmadıkça hoşnut olmazlar” ayetini nasıl anlamalıyım. Dinler arası diyalog global bir kafir oyununun yansımalarından biri midir? Yoksa netice alınabilecek bir mücadele midir? Zahmet olmazsa vereceğiniz cevabı merakla bekliyorum...”



Mektuba şu cevabı vermiştim:



Kitabımızın “Diyalog'un Mana ve Maksadı” bölümündeki ilk yazıda bu soruya cevap olacak kısımlar var. Bunlara ek olarak şunu söyleyebilirim:



Evet yahudiler ve hristiyanlar, kendi dinlerine girmemiş kimselerin din ve inançlarından hoşnut olmazlar, ama onlar içinden İslam'a girenler hoşnut olurlar, ayrıca taraflar birbirlerinin inançlarından hoşnut olmamakla beraber dünyanın bazı problemlerine ortak çözüm aramayı isteyebilirler.



Her şeye rağmen diyalog zorunludur, kendi duvarlarımızın içine hapsolarak, tebliğ başta olmak üzere, İslam'ın çağdaş temsilini gerçekleştiremeyiz, oyunlara müdahale edemeyiz; ama oyuna gelmemek, pirinç peşinde iken eldeki bulguru da kaybetmemek için azami titizliği göstermek de ayrı bir vecîbedir, vazifedir.



Misyonerlik konusuna gelince:



İkinci Vatikan Konsili'nde alınan kararlarda her ne kadar Hristiyanların diğer dinlere bakışında bir yumuşama görülüyorsa da “Katolik kilisesi, dinler arası diyalogu hristiyanlaştırma misyonunun bir aleti olarak kullanacağını” açıkça ifade etmiştir. Bu sebeple ben de bu kitabın 2005 yılında yayımlanan birinci baskısında şunları yazmıştım:



Dinler arası diyalogun (bu ifade meşhur bir galattır, doğrusu şöyle olmalıdır: Farklı dinlere mensup olanlar arasında diyalog) birden fazla amacı vardır, bunlardan bazıları şunlar olabilir.



Birbirini tanımak, doğru bilgi sahibi olmak.



Biri, diğerini ikna ederek kendi inancına ve hayat tarzına insan kazanmak.



Guruplar arasında veya bütün dünyada mevcut ortak problemlerin bir kısmını çözmek, bütün taraflar için faydalı olacak bazı eylemlerde işbirliği yapmak…



Hristiyanlaştırma (misyonerlik) amacının altını daima çizdim, gerekli uyarıları hep yaptım ve böyle bir tehlikeye rağmen içinde yaşadığımız dünya şartlarında diyalogun kaçınılmaz olduğunu, bizim de Müslümanlaştırma misyonumuzun bulunduğunu, diğer faydaları yanında diyalogu bunun için de kullanabileceğimizi ifade ettim. İşte kitabımdan bazı pasajlar:



“Hristiyanlığın vazgeçemeyeceği vazifelerinden biri misyonerliktir… ve bunu da asırlardan beri yapmaktadır. Buna rağmen Müslümanlar onlarla diyalog içinde olmuşlar, Hristiyanları Müslümanlaştırmak amacı da dahil birçok maksatla bir araya gelip görüşmüş, tartışmış, ortak bazı işler tutmuşlardır. Bugün yurtdışında yaşayan dindaşlarımız yoğun bir misyonerlik taarruzu karşısında bulunuyorlar ve oradaki din rehberlerimiz çeşitli maksatlarla Hristiyan din adamlarıyla bir araya geliyor, diyalog yapıyorlar.



Bu noktada önemli olan kırmızı çizgilere dikkat etmek, dengeyi bozmamak, kâr-zarar hesabını iyi yapmaktır; eğer bu çeşit diyalog İslam'ın ve müslümanların menfaatine değil, zararına olursa zinhar ondan uzak durmaktır.



Müslümanlar, 'dinlerarası diyalog için papalık konseyinin bir parçası olmak üzere' diyaloga girmezler, kendi davalarının şuurlu bir 'misyoneri, davetçisi, tarafı' olarak diyaloga girerler.


Evet kendi yayınları arasında çıkan kitabımda bunları hem de o tarihlerde yazdım, ama ya okumadılar veya yalnızca “yukarıdan” gelene inandılar.


#Diyalog
#İslam
#Misyonerlik