Müslümanlar Ramazan ibâdetini bitirip bayramını da yapınca gözlerini ikinci bir rahmet, mağfiret ve rûhî arınma, yücelme, toparlanma vesilesi olan hac ibâdetine ve bu ibâdetle örtüşen Kurban Bayramı’na dikerler. Hem kurban hem de hac, gücü yetenlere yüklenmiş ibâdetlerdir; bunlardan ibâdeti yapanlar istifâde ettikleri gibi şartlarını taşımadıkları için bu ibâdetleri yapamayan diğer Müslümanlar da istifâde ederler. Kurban Bayramı’nda yapılan yiyecek yardımı, ziyaretler, hac ibâdetinin gerektirdiği iktisadî ve ticarî faâliyetler, hacca gidenlerin bilgi ve görgülerinin artması, Müslümanlar arası tanışma, danışma ve dayanışma fırsatlarının elvermesi, ihramdan itibaren hac ibâdetinin bütün kısım ve aşamalarında, insanlar için eşi bulunmaz şuurlanma, toparlanma, olgunlaşma vesileleri ilk anda akla gelen faydalar ve hikmetlerdir.
Müslümanların hac ibâdeti en azından Hz. İbrahim’den (a.s.) beri yapılan ve bilinen bir ibâdettir. Son Peygamber (s.a.) bu gelenekli ibâdeti Kur’an’a ve Allah tarafından kendisine bahşedilen düzenleme selâhiyetine (özel bilgisine) dayanarak kısmen yenilemiş, İslâm öncesi putperest Araplar’ın olumsuz katkılarını temizlemiş, bundan sonra ebedî olarak devam edecek şeklini belirlemiş ve ümmetine bırakmıştır. Bu çerçevede hac ibâdetinin belli ayları ve günleri vardır. Ayları, kamerî aylardan Şevval, Zilkâde ve Zilhicce’nin ilk on günüdür. Bu ayların da her gününde, hac ibâdetinin istenilen parçası yapılamaz; neyin ne zaman yapılabileceği sünnet kaynağında; yani Hz. Peygamber ‘in (s.a.) ve kendisinden sonra gelen Râşid Halifelerin, ashâbının uygulamalarında açıkça gösterilmiştir. Bu cümleden olarak hac ibâdetinin tavâf, sa’y, şeytan taşlama gibi parçaları bu üç ay dışındaki bir zamanda yapılamaz. Arafat’ta yapılacak vakfe ancak Zilhicce’nin dokuzuna denk düşen Arefe gündüzü ve gecesinde yapılabilir, ziyaret tavâfının ilk günü bayramın birinci günüdür, bu tavâf daha önce yapılamaz... Hz. Peygamber (s.a.)’in yaptığı hacca 140 bin civarında insan katılmıştır ve bu rakam o gün için büyük bir kalabalıktır. Gerektiren durumlar bulunduğu hâlde Peygamberimiz (s.a.), hiçbir kimseye zamanından önce veya sonra Arafat’ta vakfe ve bundan önce ziyaret tavâfı için izin vermemiştir; hâlbuki diğer bazı parçalarda bunu yapmıştır. “Hac bilinen aylardadır...” (Bakara:2/197) meâlindeki âyete ve belli günlerde yapılması hâlinde kaçınılmaz hâle gelen ve insanlara eziyet veren izdihamı kaldırma gerekçesine dayanarak hac ibâdetini veya parçalarını bu üç aya, gelişigüzel yaymak dince mümkün ve câiz değildir. Bu âyeti okuyan ve doğru anlayan Hz. Peygamber (s.a.), ashâbı ve İslâm âlimleri onbeş asırdır Arafat vakfesini aynı günde yapmışlar, gününde vakfe yapılmamış olursa haccın geçerli olmayacağını bildirmişler, Müzdelife vakfesi için belli gün ve vakitten söz etmişler, bunları takip eden diğer parçalar için belli vakitlerin bulunduğunu, bunlara riâyet edilmemesi hâlinde cezâ gerekeceğini ifade etmişlerdir. Evet hac ibâdeti, âyette buyurulduğu gibi bilinen aylarda yapılır, bu aylarda hac için ihrama giren Müslümanlar yaklaşık yetmiş günü yoğun bir ibâdet duygusu ve ahlâk eğitimi içinde geçirirler; çirkin söz söylemez, Allah’ın emirlerinden çıkmaz, kimse ile döğüşüp çekişmezler, ellerinden geldiğince hayır işlerler, ebedî hayatları için takvâ yoluyla rızık edinir, tasarrufta bulunurlar (Bakara:2/179). Bu süre içinde ifrad veya kıran haccı yaptıkları için devamlı ihram içinde kalanlar devamlı hac ibâdeti yapmaktadırlar, önce umre yapıp ihramdan çıkan, sonra günü gelince hac için yeniden ihrama giren Müslümanlar ise temettu haccı yapmış olurlar; bu haccın umresi de ancak bu üç ay içinde yapılabilir, diğer zamanlarda yapılan umreler hac umresi değildir. Zilhicce’nin sekizinci günü hac için ihrama giren Müslümanlar Mina’ya hareket ederler, dokuzuncu gün Arafat’ta vakfe yaparlar, o günün akşamından sonra Müzdelife’ye geçerler, geceyi burada geçirip gece yarısından veya fecirden sonra Müzdelife vakfesini de yaparak bayramın birinci günü büyük şeytanı taşlarlar, kurban kesmesi gerekenler kurban keserler veya kestirirler, tıraş olurlar, sonra gelip, haccın önemli parçalarından biri olan ziyaret tavâfını yaparlar, artık ihram yasaklarının tamamı ortadan kalkmış ve haccın önemli kısımları tamamlanmış olur. Sünnet olan bundan sonraki üç günü de Mina’da geçirmek, diğer taşlamaları burada yapmaktır, bunda sıkıntı bulunursa Mekke’de kalmak ve vakitleri geldikçe Mina’ya gidip şeytanları taşlamak da mümkündür.
Hac ibâdeti yapılırken meydana gelen izdihamı önlemek için alınabilecek pek çok tedbir vardır. İzdihama sebep olduğu sürece tekrar hac yapmayı engellemek bunların başında gelir. Zarûrî bulunursa her yıl, zarar veren izdihama sebep olmayacak sayıda kimsenin hac yapmasına izin verilir; yani hac yapmak isteyenler sıraya girerek yıllar içinde bunu yaparlar. Gerektiği takdirde vakfelerdeki azamî süreler yerine asgarî süreler kullandırılır ve bu süreyi kullanan hacı adayları başka yerlere kaydırılır. Şeytan taşlama ibâdeti de düzene sokulabilir. Hâsılı hac ibâdetinde günü ve yeri belli olan parçaların vakitlerini değiştirmek, malûm ve meşrû usûlün dışına çıkmaktır ve ittifakla caiz değildir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.