“Yeni dünya düzeni (düzensizliği mi desek) içinde Türkiye’nin rolü ve etkisi ne olmalıdır?” sorusuna cevabın; siyasi, ideolojik, dinî, sosyal… gruplara göre değişik olacağı kesindir; öyle ki, bir grubun içinde araştırma yapsanız orada bile farklı cevaplar alabilirsiniz.Ben soruyu şöyle anlayıp kendimce cevap yazmayı deneyeceğim:
“Size göre, değişen dünya düzeninde Türkiye’nin rolü ve etkisi ne olmalıdır?”
Türkiye’nin bir rol üstlenebilmesi için siyasi, demokratik, antidemokratik yönetim kadrolarına göre değişmeyen bir vizyonunun olması gerekir; böyle bir ortak vizyon ne yazık ki yoktur.
Niçin yoktur?
Çünkü Osmanlı’nın yıkılışından beri -hatta yıkılış başladığından beri- Türkiye’yi yönetenler, düşünürler, yol haritası çizenler, okur yazarlar ve halk ikiye ayrıldı; bunların bir kısmı Türkiye’yi yalnızca maddi kalkınma bakımından değil, kültür ve medeniyet olarak da Batılılaştırmayı vizyon olarak benimsediler. Âkif bunları şöyle tasvir ediyor:
Mütefekkir geçinenler ne diyor sizde bakın:
“Medeniyyette teâlîsi umûmen Şark’ın,
Yalınız bir yolu ta’kîb ederek kàbildir;
Başka yollarda selâmet gözeten gâfildir.
Bakarak hangi zeminden yürümüş Avrupalı,
Aynı izden sağa, yâhud sola hiç sapmamalı.
Garb’ın efkârını mâl etmeli Şark’ın beyni;
Duygular çıkmalı hep aynı kalıptan; ya’ni:
İçtimâî, edebî, hâsılı her mes’elede,
Garb’ı taklit edemezsek, ne desek beyhûde.
Bir de din kaydını kaldırmalı, zîrâ o belâ,
Bütün esbâb-ı terakkîmize engel hâlâ!
Bir kısmı da “Bilim ve teknolojiyi alalım, ama din, kültür ve medeniyetimiz bize kalsın, pergelin bir ayağı sabit olarak çağdaşlaşalım” diyorlardı. Yine Âkif’imiz bunları da şöyle ifade ediyor:
Bir kanâat verecekmiş bana dünyâda meğer.
O kanâat da şudur: Sırr-ı terakkînizi siz,
Başka yerlerde taharîye heveslenmeyiniz.
Onu kendinde bulur yükselecek bir millet;
Çünkü her noktada taklîd ile sökmez hareket.
Alınız ilmini Garb’ın, alınız san’atini;
Veriniz hem de mesâînize son sür’atini.
Çünkü kabil değil artık yaşamak bunlarsız;
Çünkü milliyyeti yok san’atın, ilmin; yalnız,
İyi hâtırda tutun ettiğim ihtârı demin:
Bütün edvâr-ı terakkîyi yarıp geçmek için,
Kendi “mâhiyyet-i rûhiyye”niz olsun kılavuz.
Çünkü beyhûdedir ümmîd-i selâmet onsuz.
Âkif, “Çünkü milliyyeti yok san’atın, ilmin”, “mâhiyyet-i rûhiyye’niz olsun kılavuz” diyordu ama bazı düşünürlerimiz de “san’atın ve ilmin de milliyeti vardır, onları alan milliyetini de alır, bu durumda kendi rûhî mahiyeti (dini, medeniyeti, kültürü) ona kılavuz edemez” diyorlardı.
İşte bu ayrılık bugün de devam ediyor.
Bize kalsa Türkiye, öz değerlerinden (din, kültür ve medeniyetinden) asla vazgeçmeden, onlara zarar verecek bir yola girmeden maddi alanda güçlenmeli, son yıllarda aldığı mesafeyi büyütmeli, düşmanı caydıracak savunma gücünü kâmil manada elde etmeli, ne yapacağını bilmez olmuş ümmet parçalarını hikmetli bir siyasetle ve tedricen birleştirmeli, maddi hazzın ve zenginliğin delisi olmuş dünya insanlarına İslâm’ın sunduğu “bir başka düzen, bir başka haz, bir başka hayat tarzını” daha ziyade kendisi örnek olarak sunmalıdır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.