Sosyal adalet aracı olarak nafaka

04:0012/01/2025, Pazar
G: 12/01/2025, Pazar
Hayreddin Karaman

İslâm’ın hedef aldığı ve tarih içinde zaman zaman gerçekleştirdiği cemiyet nizamında sosyal adaletin çok önemli bir yeri vardır. Bu adâlet anlayışına göre İslâm ülkesinde yaşayan her şahıs insanca yaşamak için gerekli olan ihtiyaçlarını elde edebilecektir. Eğer bunu kendi emeği ve imkânlarıyla elde edemiyorsa, yakınlarından başlamak üzere devlet hazinesine kadar uzanan çeşitli kaynaklar devreye girecektir. Bu hedef, sosyal adalet için zaruri, mutlaka yerine getirilmesi gereken ilk hedeftir. Bundan

İslâm’ın hedef aldığı ve tarih içinde zaman zaman gerçekleştirdiği cemiyet nizamında sosyal adaletin çok önemli bir yeri vardır. Bu adâlet anlayışına göre İslâm ülkesinde yaşayan her şahıs insanca yaşamak için gerekli olan ihtiyaçlarını elde edebilecektir. Eğer bunu kendi emeği ve imkânlarıyla elde edemiyorsa, yakınlarından başlamak üzere devlet hazinesine kadar uzanan çeşitli kaynaklar devreye girecektir. Bu hedef, sosyal adalet için zaruri, mutlaka yerine getirilmesi gereken ilk hedeftir. Bundan sonra nasların ve uygulamanın teşvik ettiği “sosyal refahtan pay alma” safhası gelir. Bu teşvikler Allah ve Rasûlünden gelmekte, patronun işçiye, efendinin hizmetçiye “yediğinden yedirmesini, giydiğinden giydirmesini...” isteme derecesine kadar varmaktadır.

Fakirlikle mücadele ve sosyal adaleti temin için kullanılan imkân ve vasıtalar arasında zekât, fitre, kurban, kefaretler, öşür, komşu hakları, faizsiz kredi (karz-ı hasen), fiilî yardımlaşma, nafaka, devlet hazinesi (beytü’l-mal) ve gerektiğinde vergiyi saymak mümkündür.

Evlilik birliği veya ayrılmadan sonra nafaka yükümlülüğü çok konuşuluyor da yakından uzağa doğru akraba arasında alınan ve verilen nafakadan pek söz edilmiyor.

Bu yazıda özet halinde bu çeşit nafakadan söz edeceğiz.

Burada nafakanın manası, nafaka alacaklısı ve borçlusu, bunlarda aranan şartlar söz konusu edilecektir.

Geniş nafaka yükümlülüğü bahse konu olduğunda içeriği şunlardır:

1. Yiyecek.

2. Giyecek.

3. Mesken.

4. Nafaka alacaklısı yaşlı yahut hasta olup bakacak kimsesi yoksa hizmetçi.

Buraya kadar sayılan ihtiyaç maddelerinin niteliğinde ölçü, “ma’rûf” kelimesiyle ifade edilmiştir. Marûfun manası, amme vicdanının kabullendiği, örf ve âdete uygun demektir.

5. Tedavi masrafı.

6. Nafaka alacaklısının baba yahut oğul olması ve bunların da evlenmeye ihtiyaçlarını bulunması halinde evlendirilmenin nafakaya dâhil olup olmadığı tartışılmıştır. Hanefîlere göre babanın oğlunu evlendirme mükellefiyeti yoktur. Fakat baba hizmet edecek birine muhtaç olur, eşi de bulunmazsa, nafaka borçlusu oğlu, onu evlendirecektir. Diğer müçtehitlerin bu mükellefiyeti karşılıklı olarak kabul etmedikleri görülmektedir.

Nafaka alacaklısı ve borçlusu olmanın şartları vardır:
1. Alacaklıda aranan şartlar

a) Kadın ise muhtaç, erkek ise muhtaç olması yanında “çalışıp kazanma imkânından mahrum” bulunması.

b) Nafaka borçlusu ile akraba olması.

c) Nafaka borçlusu ile aynı dinden olması. İleride geleceği üzere nafaka alacaklıları eş, usûl, fürû ve yan hısımlardan ibarettir. Bunlardan eşin (zevcenin) gayr-i Müslim olması nafaka alacaklısı olmasına engel değildir. Yan hısımların Müslüman olmaları şarttır. Usûl ve fürû’a gelince, müçtehitlerin çoğuna göre, Müslümandan nafaka alacak olan usûl ve fürûun Müslüman olması şart değildir; buna göre gayr-i Müslim oğul Müslüman babadan, Müslüman baba gayr-i Müslim oğlundan nafaka alır.

2. Borçluda aranan şartlar

Akrabalık bağı, din birliği vb. şartlar iki tarafı da ilgilendiren şartlardır. Bunlara ek olarak nafaka borçlusunda aranan şart onun başkasına muhtaç olmamasıdır.

3. Zenginlik ve fakirlik

Buraya kadar sayılan şartlar içinde “zenginlik ve fakirlik” de vardır; alacaklının fakir, borçlunun bir ölçüde zengin olması gerekir. Ancak bu zenginlik ve fakirliğin ölçüsü nedir?

a) Zenginlik

Nafaka borçlusu olabilmek için aranan zenginliğin ölçüsü konusunda “zekât mükellefi olacak kadar, fitre mükellefi olacak kadar” gibi ölçüler ileri sürülmüştür. Hanefîlerden İmam Muhammed’in, İbnu’l-Hümâm tarafından tercih edilen içtihadına göre sabit, belli bir geliri olanlarla böyle olmayanlar mükellefiyet bakımından farklıdırlar:

Sabit ve belli bir geliri olan şahıslar aylık yahut yıllık gelirlerinden kendi geçimleri için gerekli olanı ayırırlar, geriye kalan olursa nafaka borçlusu olurlar.

Gün kazanıp gün yiyen, gelirleri sabit olmayan şahıslar ise her gün için kendi masraflarını ayırırlar, geri kalan ile nafaka borçlusu olurlar.

b) Fakirlik

Nafaka alacaklısı olabilmek için gerekli olan fakirliğin en uygun tarifi normal şartlarda geliri, giderini karşılamamaktır. Bir miktar geliri olsa dahi bu gelir şahsın temel ihtiyaçlarını karşılamıyorsa kişi fakir (nafaka alacaklısı) sayılır.

c) Çalışıp kazanma imkânı bulunmamak

Küçükler, kadınlar, akıl ve ruh hastaları, kör ve kötürüm gibi özürlüler, çalışmak istediği halde iş bulamayanlar “kazanma imkânından mahrum” sayılmışlardır. Bu gibiler, diğer şartları taşıdıkları takdirde nafaka alacaklısı olurlar.

Nafakaya muhtaç olan baba ile tahsilde bulunan oğlu, vücutça çalışma engelleri bulunmadığı halde de nafaka alacaklısı olabilmektedirler; yani oğlun babaya “çalış, kazan ve ye” demeye hakkı yoktur; baba da tahsildeki oğluna “çalış ve geçin” diyemez.

Gelecek yazıda nafaka alacaklısı olan akraba sınırını ele alalım.

#Nafaka
#Toplum
#Hayreddin Karaman