O sünnet de var bu sünnet de var

04:0026/01/2025, Pazar
G: 26/01/2025, Pazar
Hayreddin Karaman

Kur’an-ı Kerîm “Allah’a ve Resulüne itaat etmemizi” emrediyor. Allah Teâlâ “Resûlünün yolunu izleyenleri seveceğini” bildiriyor. Peygamberimizin açıklamaları ve uygulamaları olmadan yalnız Kur’an’a göre İslam’ı yaşamak mümkün değildir; şu halde bu manasıyla sünnetsiz İslam olmaz. Milletimizin adına sünnet dedikleri çocuk yaşta erkeklere uygulanan küçük operasyon da İslam’da (sünnette, hatta Kur’an’da) vardır. Hz. İbrahim ve İsmail sünneti uygulamışlar ve Kur’an’da Müslümanlara, Hz. İbrahim’e uymaları

Kur’an-ı Kerîm “Allah’a ve Resulüne itaat etmemizi” emrediyor. Allah Teâlâ “Resûlünün yolunu izleyenleri seveceğini” bildiriyor. Peygamberimizin açıklamaları ve uygulamaları olmadan yalnız Kur’an’a göre İslam’ı yaşamak mümkün değildir; şu halde bu manasıyla sünnetsiz İslam olmaz.

Milletimizin adına sünnet dedikleri çocuk yaşta erkeklere uygulanan küçük operasyon da İslam’da (sünnette, hatta Kur’an’da) vardır. Hz. İbrahim ve İsmail sünneti uygulamışlar ve Kur’an’da Müslümanlara, Hz. İbrahim’e uymaları buyurulmuş (Nahil suresi: 16/23), bu uygulamanın kaldırıldığına dair de bir açıklama yapılmamıştır.

Diyanet (Din İşleri Yüksek Kurulu) ikinci manadaki sünnet hakkında şu açıklamayı yapmıştır:

Erkeklerin sünnet olması (hıtân), İslam’ın şiarlarından biridir. Hz. Peygamber (s.a.s.) sünnet olmayı fıtrat gereği yapılan işler arasında zikretmiştir (Buhârî, Libâs, 63, 64; İstizân, 51; Müslim, Tahâre, 49; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 178). İslam âlimlerinin çoğunluğu, sünnet olmanın vacip (farz) olduğunu söylerken Hanefiler bunun meşru bir mazeret olmadıkça terk edilmemesi gereken bir sünnet-i müekkede olduğunu vurgulamışlardır.

Bu itibarla sonradan Müslüman olan ya da küçükken sünnet olamamış bir kimsenin sünnet olması gereklidir.

Ben de vaktiyle şunu yazmıştım:

Doğumun ilk haftasından bülûğ çağına kadar çocuklar sünnet ettirilirse de ülkemizde daha ziyâde ilkokula devam eden erkek çocuklarımızın tatil ayları başlayınca sünnet ettirilmeleri âdet hâline gelmiştir. Tırnak kesmek, tıraş olmak, belli yerlerdeki kılları yok etmek, sakal bırakmak, bıyıkları düzeltmek gibi insana yakışan, rahatlık ve temizlik sağlayan, sağlık için yararlı olan bu uygulamalar hakkında Hz. Peygamber (s.a.v.) “fıtrat gereğidir, insana yakışan budur” buyurmuş, kendileri uyguladıkları gibi ümmetine de tavsiye etmişlerdir.

Başka Müslüman topluluklar sünnet operasyonu için farklı isimler kullanmışlar, bildiğime göre yalnızca Türkler buna “sünnet” demişlerdir. Sünnet kelimesinin asıl İslâmî mânâsı, Allah Teâlâ’nın müminlere örnek gösterdiği Peygamberimizin (s.a.v.) hayat tarzı, hayatında izlediği yol ve yöntemdir. Türkler çocuklarını bu isimle sünnet ettirirken bunun diğer mânâları ve faydalarından önce Hz. Peygamber’in (s.a.v.) yaptığı ve tavsiye ettiği bir şey olduğunu düşünmüş, erkek çocukların hayat boyu taşıyacakları bu nişanın aynı zamanda, dînî mânâda bir sünnet sembolü olmasını istemiş olmalıdırlar. İstemişlerdir ki, erkek çocuklar sünnet oldukları gün, hayatlarını “sünnete” göre yaşama sözü de vermiş olsunlar, bu sünneti gördükçe de o sünneti hatırlasınlar.

Ümmetin yaklaşık yarısını kızlar ve kadınlar oluşturduğuna göre, erkekler için sünnetin gördüğü işi kızlar için ne görecektir? Onlar için sünnetin yerini tutabilecek bir sembol var mıdır? Eskiden Arabistan’da, bugün bazı Afrika kabilelerinde kızların da sünnet edildiklerine (küçük bir parçanın kesildiğine) dair bilgiler vardır. Ancak bu uygulama genelleşmemiş, İslâmî bir âdet/sünnet hâlini almamıştır.

Benim şöyle bir teklîfim var:

Hz. Peygamberi (s.a.v.) örnek alma niyet ve ahdinin kızlar için -erkek çocuğun sünneti yerine geçen- uygulaması örtünme olur. Kızlar ergenlik çağına yaklaşınca uygun bir törenle başları örtülür ve bu “örtünme töreni” erkeklerin sünnet düğün ve törenlerinin yerini tutar.

Anadolu’da geçen çocukluk yıllarımdan hatırlıyorum, kızlar ergenlik çağına yaklaşıncaya kadar mahallede karma yaşar ve oynardık. O gün gelince çocukluk arkadaşımız kız örtüye girer, biz erkeklerle ilişkisine de bir takım sınırlar konmuş olurdu. Biz erkekler sünnet olunca ve günü gelip ihtilâm da olunca erkek olarak büyüdüğümüzü ve hayatımıza yeni bazı sınırların ve sorumlulukların girdiğini fark ederdik. Kızlar da önce örtüye girer sonra zamanı gelince âdet görürler, böylece sınır ve sorumluluk çağları başlamış olurdu. Bugün erkekler için sünnet, kızlar için de daha ziyâde Kur’an okumaya gönderilirken baş örtüsü giydirme âdeti devam ediyor. Yavaş yavaş unutulan geleneğimiz ise -Kur’an okumak için değil- Hz. Peygamber’in (s.a.v.) rehberliğinde hayatı yaşamak için gerekli bulunan örtünme törenidir. Eskiden bu tören aile içinde, çok kere ana ile kız arasında olup biterdi. Sandıktan, genç kızlığa adım atan çocuğa uygun bir başörtüsü çıkarılır, itinâ ile ve öğretilerek başa bağlanır, gerçekten yakıştığı için bu da ifade edilir, bundan böyle “eller ile yüz” dışında kalan yerlerin kapatılması, namahreme gösterilmemesi gerektiği, bunun Allah ve Peygamber (s.a.v.) buyruğu olduğu söylenirdi.

Günümüzde örtünme töreni için çeşitli şekiller bulunabilir. Meselâ kızın ailesi, maddî imkânına uygun bir çay veya yemek dâveti yapar, kızın arkadaşlarını, bazı uygun yakınları çağırır, tören örtünme âyetleri ve meâllerini okuyarak başlar, arkasından kısa bir konuşma yapılarak örtünmenin hükmü, şekli ve hikmeti anlatılır, hazırlanmış başörtüsü uygun bir pakette getirilir, ilâhî eşliğinde paket açılır, kızın başına bağlanır, büyüklerin elleri öpülerek duâları alınır, sonra yenilir, içilir, sohbet yapılır ve tören biter. Elbette örtüye girmek için tören mecbûriyeti yoktur, tıpkı sünnet için düğün mecbûriyeti olmadığı gibi, ancak her iki törenin de eğitim ve öğretim bakımından yeri doldurulamaz faydalarının bulunduğu unutulmamalıdır.

#sünnet
#Kur'an-ı Kerim
#Hayreddin Karaman