Nükleer adım

04:007/04/2018, Cumartesi
G: 7/04/2018, Cumartesi
Hatice Karahan

Ekonomimiz üzerine sürekli konuşulan cari açık, son veriler eşliğinde altının ağırlıklı sebep olduğu bir genişleme geçirirken, bu etkinin daha önceleri olduğu gibi geçici olduğunu düşünmekteyim. Gelen taze ithalat istatistikleri de, şimdilik buna işaret ediyor. Bir önceki yazımda belirttiğim üzere, ithalattaki hızın yavaşlaması devam eder, ihracat ve turizmdeki mevcut olumlu gelişmeler de sürerse, durum cari dengedeki görünüm açısından faydalı olacaktır.Bununla birlikte, kısa vadeyi özenle izlerken

Ekonomimiz üzerine sürekli konuşulan cari açık, son veriler eşliğinde altının ağırlıklı sebep olduğu bir genişleme geçirirken, bu etkinin daha önceleri olduğu gibi geçici olduğunu düşünmekteyim. Gelen taze ithalat istatistikleri de, şimdilik buna işaret ediyor. Bir önceki yazımda belirttiğim üzere, ithalattaki hızın yavaşlaması devam eder, ihracat ve turizmdeki mevcut olumlu gelişmeler de sürerse, durum cari dengedeki görünüm açısından faydalı olacaktır.



Bununla birlikte, kısa vadeyi özenle izlerken orta ve uzun vadeye yönelik adımlar atılmaya da devam ediliyor. Bu kapsamda cari işlemler dengesinin açıktan sorumlu 1 numaralı aktörü enerji de, açıkçası özel bir ilgiyi hak ediyor. Zira toplam açığın enerjisini dışarı aldığımızda, ortada cari açık diye bir meselemizin pek kalmadığını hepimiz biliyoruz. İşte bu nedenle yerli enerji üretiminde ilerleme kaydetmek, Türkiye’mizin gerek ekonomik gerekse enerji arzı güvenliği açısından kritik önem taşıyor.

Bu bağlamda son yıllarda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız bünyesinde çeşitli çalışmalar yürütülürken, yenilenebilir enerji yoğunlaşılan başlıca alanlardan olmayı sürdürüyor. Alternatif enerji kapsamında son yıllarda gündemde olan nükleer enerjinin de, bildiğiniz üzere bu hafta harcı atıldı.

Daha önceleri üzerine çokça yazdığım nükleer enerji, ülkemiz için tarihi öneme sahip. Gerek gelecek gerekse geçmiş adına… Zira rahmetli Adnan Menderes liderliğinde 1955 yılında Barış İçin Atom (AFP) anlaşmasını ilk imzalayan ülke olan Türkiye, sonrasında kalkınma planlarında sürekli yer verdiği nükleer enerji hedeflerini çeşitli engeller nedeniyle mütemadiyen ertelemek durumunda kalmıştı. Öyleyse on yıllar sonra hayata gelen Akkuyu Nükleer Santrali’nin temelleri, ülkemizin geleceğine hayırlı olsun.

YENİ SANTRALLER

Cumhurbaşkanımızın Rusya Devlet Başkanı Putin ile Salı günü temellerini attığı Akkuyu Nükleer Santrali, planlara göre Cumhuriyetimizin 100. yılında ilk reaktörle devreye girecek. Sinop’un da dâhil olduğu Türkiye’nin nükleer enerji planlaması sürerken, malumunuz dünyanın diğer köşelerinde bu konuda neler olduğu da sürekli tartışılıyor. Birtakım ülkelerde nükleer enerji üretimini azaltma ya da durdurma planları görülürken, birçok ülke ise ciddi bir şekilde yeni yatırımlara devam ediyor.

Bu noktada öncelikle bugün nükleerin dünyadaki konumunu güncellenmiş bir şekilde hatırlayacak olursak, küresel elektriğin %11’ini karşılayan bir güçten bahsediyoruz. Bu kapsamda yaklaşık 450 reaktör, dünyaya böylesi bir devasa güç üretiyor. Özellikle de Avrupa’da birçok ülkenin, elektriklerinin (üçte birden dörtte üçe uzanabilen) anlamlı bölümlerini nükleerden elde etmesi dikkat çekiyor. İlgili ülkelerden geleceğe dönük olarak nükleerin payını azaltma ya da kesme düşünceleri işitilirken, bununla ilgili nasıl bir ilerleme yaşanacağı yakinen izleniyor.

Öte yandan nüfusu, ekonomisi ve dolayısıyla enerji ihtiyacı hızla büyüyen gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere, dünyanın önemli bir bölümünde nükleer temeller atılmaya devam ediyor. Güncel verilere göre, inşası devam etmekte olan 50’nin üzerinde reaktör özellikle Asya’da yoğunlaşırken, listede ülke bazında Çin başı çekiyor. Şu anda 38 rektöre sahip Çin, 2020 yılına kadar, ABD ve Fransa’dan sonra en yüksek nükleer enerji kapasitesine sahip ülke olma hedefi güdüyor. Bunun yanı sıra listede, Hindistan, Güney Kore, Rusya, BAE, ABD, Finlandiya gibi çeşitli ülkeler de göze çarpıyor. Ve ayrıca bugün dünyada 150 civarında da “planlanan” reaktör var. Dünyada üretilen nükleer güce baktığımızda ise, kapananlar ve yeni devreye girenlerle birlikte, toplam üretimde 2011 ve 2012’de düşüş yaşayan rakamın sonrasındaki yıllarda yeniden düzenli bir artışa geçtiği dikkat çekiyor. Nükleer enerjinin geleceğine dair tahminler ise, küresel kapasitesini artıracak bir resme işaret ediyor.

#Türkiye
#Nükleer Santral
#Akkuyu