Mehmetçik nöbetteydi biz şahitlik ettik

04:003/04/2018, Salı
G: 3/04/2018, Salı
Hasan Öztürk

Hayatımın çok anlamlı günlerinden birini yaşadım Pazar günü… Oğulpınar Sınır Karakolu’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte Mehmetçikleri ziyaret etik. Yanımızda spor ve sanat dünyasının önemli isimleriyle hem de…Bir gün önce Cumhurbaşkanlığı Basın Başdanışmanı Lütfullah Göktaş’tan bir davet aldım. Sayın Cumhurbaşkanımız ile Hatay’a gidecektik.Pazar günü saat 11 sularında Atatürk Havalimanı VİP salonuna girdiğimde şaşırdım. Açıkçası o anana kadar sadece gazeteciler olarak davet edildiğimizi sanıyordum.

Hayatımın çok anlamlı günlerinden birini yaşadım Pazar günü… Oğulpınar Sınır Karakolu’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte Mehmetçikleri ziyaret etik. Yanımızda spor ve sanat dünyasının önemli isimleriyle hem de…

Bir gün önce Cumhurbaşkanlığı Basın Başdanışmanı Lütfullah Göktaş’tan bir davet aldım. Sayın Cumhurbaşkanımız ile Hatay’a gidecektik.



Pazar günü saat 11 sularında Atatürk Havalimanı VİP salonuna girdiğimde şaşırdım. Açıkçası o anana kadar sadece gazeteciler olarak davet edildiğimizi sanıyordum. Bir de baktım sporculardan sanatçılara birçok tanıdık sima salonda.

İbrahim Tatlıses’ten, Seda Sayan’a, Ajda Pekkan’dan, Yavuz Bingöl’e, Orhan Hakalmaz’dan, Esat Kabaklı’ya kadar birçok sanatçı bizimleydi. Mete Gazoz’dan, Gökhan Zan’a, Gökhan Gönül’den, Oğuzhan Özyakut’a sporcular da.

Açıkçası, “Hatay’da nereye gideceğimiz konusunda” hiçbirimizde tam bir bilgi yoktu. Sadece tahminlerde bulunabiliyorduk.

Uçağımız İstanbul’dan havalandıktan sonra bir ara Yavuz Bingöl hepimize ev sahipliği yaptı. Hatta, NTV’den Oğuz Haksever’in ipad’ini alıp küçük röportajlar bile yaptı. (Daha doğrusu yaptığını sandı. Zira geri döndüğünde bir de baktık ki kayıta girmeyi unutmuş. Ancak bu durumu Yavuz Bingöl’e ne ben ne Oğuz bey söyledi. Haberi ancak bu yazıyı okuduysa olmuştur.)

Uçağımız Torosların üzerindeyken, birden kaptan anonsa başladı, “Sayın misafirlerimiz, Cumhurbaşkanımızın talimatıyla Hatay yerine Afrin Meydanı’na yöneliyoruz. Birazdan 2 jet bizlere eşlik edecek.”

Uçakta küçük bir dalgalanma yaşandı. Herkes birbirine “gerçek mi” diye soruyordu. Bu arada biz “Afrin’de bu uçağın inebileceği bir pist yok” filan diye yorumlar yapıyorduk ki Esat Kabaklı “Ez oğlum” türküsünü çığırmaya başladı. Kabaklı’nın bu türküsü ile hepimiz havaya girmiştik ki pilot tekrar anonsa başladı, “1 Nisan’ınızı kutluyoruz. Size 1 Nisan şakası yaptık. Hatay için inişe geçiyoruz.”

Hatay’a bu ilk gelişim. Açıkçası gözün gördüğünü hiçbir şey göremiyor. İnmek için uçağımız alçaldığında, o muhteşem doğal güzellikleri göreceğimi ummuyordum. Ne harikulade topraklar buralar. Dağları dağ gibi, ovası ova. Amanosları da gördüm, Samandağı’nı da. Deniz de var, nehir de var, ova da dağ da…

Uzağımız indi. Gruplar halinde otobüslere bindik. Bizim otobüste hem gazeteciler hem sanatçılar vardı. Gazeteci Hikmet Genç arkasında oturan Necati Şaşmaz’ı işaret ederek, “En güvenlik otobüsü seçtim. Burada Polat Alemdar var. Nasıl olsa ona bir şey olmuyor” espriyi patlattı.

Antakya merkeze ulaştık. Hep birlikte yemek yedik. Ve tam o anda “neden davet edildiğimizi” öğrendik. Sınıra, sınırın sıfır noktasına gidecektik.

Yola çıktık. Reyhanlı’yı geçtik Oğulpınar Karakolu’na doğru yönlendik. Bir süre sonra asfalt bitti. Stabilize yoldan devam ettik. Uzakta bir tepenin başındaki karakolu gördük. Tam o esnada Skorskyler peş peşe gelmeye başladı onlara vaziyet eden Ataklar vardı. Akşama az kalmıştı. Otobüsümüz karakola yakın bir yerde durdu.

Barut kokuyordu etraf. Tankların namluları Suriye tarafına dönmüş bekliyor, helikopterler inip kalkıyordu.

Karakolun küçük bahçesine doğru yürürken hoş geldiniz diyen askerlerle, selamlaşıyorduk. Tören alanı olarak hazırlanan bahçenin sağında ve solunda Mehmetçikler bekliyordu. Çok resmi bir ortam varken birden ismi bende saklı komutanlardan biri, “Bu çocuklar sizleri bekliyor. Dalın içlerine” dedi. Bir anda hepimiz sanatçılar, sporcular, gazeteciler nizami halde bekleyen askerlerin arasına daldık. Hal hatır etmeye başladık. Gözlerinde kararlılık, sözlerinde samimiyet ve ciddiyet gördük.

Sonra anons yapıldı. “Cumhurbaşkanımız, Başkomutanımız Recep Tayyip Erdoğan” diye. Askerler esas duruştaydı. Bizler pür dikkat gelenlere bakıyorduk. Ama aralarında Erdoğan yoktu. Biz öyle sanmışız. Zira takım elbiseli beklerken şapkasından, kamuflaşına, botuna kadar baştan aşağıya askeri üniforma giymiş halde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı gördük. Ve televizyonlardan naklen yayınlanan o tarihi konuşmayı yaptı. “Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır ve o satıh tüm vatandır” dedi.

Akşam olmaktaydı, Güneş batmaktaydı. Biz sınırın sıfır noktasındaydık. Devlet oradaydı, milletin çocukları Mehmetçik oradaydı. Onların komutanları oradaydı. Sanatçılar, sporcular ve bizler oradaydık.

Konuşma bitti. Bizi küçük bir yemekhaneye aldılar. Yemek hane olduğu sadece masa sandalyesinden değil aynı zamanda tavanda asılı, “Allah’ımıza hamdolsun, milletimiz var olsun” tabelasından belliydi. Hepimiz oturduk. Cumhurbaşkanı “Hadi çaylar gelsin” dedi. Çaylar geldi. Bu arada, Cumhurbaşkanımıza uçaktaki “Afrin anonsunu” ve anonstan sonra Esat Kabaklı’nın “Ez oğlum” türküsünü söylediğini hatırlattım. Biraz sonra Esat Kabaklı ile Cumhurbaşkanı Erdoğan “Ez oğlum” türküsünü yemekhanedekilerle birlikte söyledi.

Gitme vakti yaklaştığında çoktan hava kararmıştı. Tören alanında bizleri bekleyen Mehmetçiklerle yeniden kucaklaştık. Onların komutanlarıyla hasbihal ettik. Temel Paşa’dan (Korgeneral İsmail Metin Temel) Afrin zaferinin nasıl geldiğine ilişkin bilgiler aldık.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı birlikte fotoğraf çektirdikten sonra uğurladık.

Otobüsümüze binmek üzere karakoldan ağır adımlarla ayrıldık.

Ayrılırken oradaki Mehmetçiklerin hepsini “Allah’a emanet” ettik.

Yürüyordum toprak yolda. Tam karşımda bir kulenin tepesinde elinde silahı nöbetteydi Mehmetçik. Arkasından sap sarı dolunay yükseliyordu. Mehmetçik’in slüeti dolunayla birleşiyordu. Ben derin hisler içinde yürüyordum.

Sağımız Suriye toprakları, durduğumuz yer sıfır noktası. Obüsler, tanklar arasında barut kokusu. Şimdi güvenli ama daha üç beş gün önce buralarda tank sesleri, obüslerin gün boyu patlaması vardı. Hemen şu ilerideki tepeden Reyhanlı’ya füzeler fırlatılıyordu. Mehmetçik hala o kulenin üzerinde öylece nöbetteydi.

Gözlerim doldu. Yok ağlamadım! Tam kulenin dibine geldiğimde Mehmetçik duyacak şekilde seslendim, “Rabbim devlete, millete zeval vermesin derdi dedem!”

“Rabbim sizleri korusun” diyerek yürüdüm otobüsün kapısına kadar.

Yola çıktık. Stabilize yolda bir oyana bir buyana salına salına gidiyorduk. Dalmıştım, biz güven içinde seyahat edelim, biz güven içinde uçaklara binelim, biz güven içinde yataklarımızda yatalım diye kör karanlıkta nöbetteydi Mehmetçik.

Hayatımın en anlamlı günlerinden birini yaşadım.

Mehmetçik ile sınır boyunda buluştum. Onlar nöbetteydi biz sadece şahitlik ettik.

#Suriye
#Türkiye
#Mehmetçik
#TSK