Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi BaşkanıMesut Barzaniçok daha büyük bir kesimin temsilcisi olamaz mıydı?Sadece kendi aşiretinin ve etrafındaki birkaç küçük grubun temsilcisi gibi davranmak zorunda mıydı? Ve nihayetinde, Irak’ın kuzeyinde çok daha büyük bir coğrafyada otonom bir bölgede çok daha refah ve huzur içinde yaşamak yerineErbil’e sıkışmış bir derebeyliğineden tercih ediyor görüntüsü verdi?Bu soruların cevaplarından biri muhakkak kiSuriye’nin kuzeyinde Amerika’nın büyük gayret ve çabasıyla
Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı
çok daha büyük bir kesimin temsilcisi olamaz mıydı?
Sadece kendi aşiretinin ve etrafındaki birkaç küçük grubun temsilcisi gibi davranmak zorunda mıydı? Ve nihayetinde, Irak’ın kuzeyinde çok daha büyük bir coğrafyada otonom bir bölgede çok daha refah ve huzur içinde yaşamak yerine
Erbil’e sıkışmış bir derebeyliği
neden tercih ediyor görüntüsü verdi?
Bu soruların cevaplarından biri muhakkak ki
Suriye’nin kuzeyinde Amerika’nın büyük gayret ve çabasıyla oluşturulan PKK-PYD/YPG koridorunun Irak’a uzanacak olmasının emarelerinin ortaya çıkmasıdır.
İkincisi elbette
Bağdat yönetiminin özellikle Maliki döneminde mezhepçi ve etnik ayrımcı politikalarıdır
. Kuzey Irak’ın petrol gelirlerinden alması gereken payın ödenmemesi sonucu bölgede yaşanan
ekonomik krizin faturasının da Barzani’ye kesiliyor olmasıdır.
Böyle bir atmosferde Barzani’nin müzakerede pazarlık gücünü artırayım derken
koyduğu çıta boyunu çok çok aşmıştır!
Barzani bugün referandum kartını açmışsa hem de en büyük “tedarikçisi” Türkiye’ye rağmen bu kartı açmışsa, bunun altında kalır.
Siyasal hayat büyük risk altındaydı, bugün artık siyasi hayatı bitmek üzeredir. Çünkü bu riskten kurtulmanın yolu, yıllarca büyük emek ve gayretle oluşturulan iyimser havayı bir gecede heba etmek olmamalıydı.
Barzani çok daha büyük bir kişilik olarak tarihe geçebilirdi. Sadece ırk bağlamında Kürtlerin değil bölgedeki diğer etnik grupların da temsilcisi olabilirdi. Ancak o
çocukluğundaki “Kürdistan hayali”nin peşinden koşuyormuş gibi görünüp siyaseten kurtulmak için ağır bedellere neden olacak maceraya atıldı.
Seküler Kürt grupların Barzani’ye eleştirisi,
“gelenekçi, gerici, muhafazakar”
görmeleriyle anlatılır. Barzani’nin savunucularıysa onun köklü ailesine, geleneklerine bağlılığına atıf yaparak anlatmayı tercih eder.
Böyle bir siyasi aktörün, Türkiye’deki muhafazakar Kürtler ve Ak Parti’de epeyce bir sempatizanının olduğunu söylemek kehanet olmasa gerek.
Ancak, Barzani nispeten muhafazakar kimliğiyle elde ettiği sempatiyi buruşturup çöp sepetine atmıştır. Kişisel hesaplarını bir kenara bırakıp önce halkına sonra da inandığı değerlere saygı duyması beklenirken o bugün itibariyle bölgeyi yangın yerine çevirecek kararında ısrarlı görünüyor.
Türkiye bugüne kadar temkinli, soğukkanlı, nasihat eden bir konumdaydı. Ankara’da bazı çevrelerse ne hikmetse kulağının üstüne yatmış beklemedeydi.
Ancak dünden itibaren
Kuzey Irak sorunu Türkiye açısından başka bir safhaya geçmiştir. Habur’un kısmen kapatılmış olması bunun ilk işareti.
Bölgede namluları Kuzey Irak’a dönmüş tanklarla gerçekleştirilen askeri tatbikat yeni durumun işareti. Hele ki geçen yıl birbirine salvolar veren Ankara ile Bağdat’ın bu sorun bağlamında eşzamanlı açıklamalar yapması bize çok net bir tablo sunuyor.
Kuzey Irak’ın “tedarikçisi” olmaktan bir an imtina ettiğimizde Barzani’nin Erbil’deki koltuğunda bir gün oturamayacağı gerçeğini.
Ne bağımsızlık vaadi, ne peşmergenin elindeki silah o bölgede yaşayan insanların “beklentileri”ni karşılayacak türden.
Kuzey Iraklılar Barzani’yi böyle bir iklimde siyaseten yaşatmaz, alaşağı eder.
Barzani’nin önünde önemli bir tarih var 22 Eylül 2017. O tarihte Milli Güvenlik Kurulu (MGK) ve Bakanlar Kurulu toplantıları var. Bu iki toplantının ana gündem maddesi Kuzey Irak Yönetimi’nin aldığı referandum kararı!
Barzani o tarihe kadar şayet kararında ısrar ederse Türkiye’nin bekasını doğrudan ilgilendiren bu sorun karşında devletin en yetkili iki kurulundan dünyada ses getirecek bir tepkinin çıkması kaçınılmaz.
Barzani’nin hamisi Ankara’nın hangi karanlık merkezlerinde
Kuzey Irak’taki referandumun Ankara ayağıyla ilgili de birkaç söz söylemek gerekiyor. Dün Yeni Şafak’ta
’ın yazısının ilk cümlesi dikkatlerden kaçsın istemem.
Cümle şu:
“Türkiye içindeki bir kısım Kürtler ve onlarla birlikte az bir kısım Türkler, Kuzey Irak’ta Kürt devleti kurulmasını ‘doğal bir hak’ olarak görüyorlar.”
Bu zamana kadar birçok kez bu konuda yazdım ve konuştum. Sadece Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt devletinin kurulması değil aynı zamanda Suriye’nin kuzeyinde de bir Kürt devleti kurulması (ki biz o koridora terör koridoru diyoruz) fikrinin büyük savunucularının bir kısmı
maalesef Ankara’nın karanlık merkezlerinde çöreklenmiş durumda.
İşin özeti şu:
Barzani’nin de PYD/YPG-PKK’nın da hamilerinin bir kısmı Türkiye’de!
Onların o anlaşılmaz tavırları yüzünden bu memleket ve bölgemiz büyük bedeller ödedi, ödemeye devam ediyor.
Allah’tan Ankara’da bu olup biteni görenlerin sayısı ve etkisi bugünlerde daha fazla…
#Kuzey Irak
#Referandum
#Mesud Barzani