Artık dönmeye hazırlanıyoruz. Medine’deki son günlerimiz. Bir iki güne nasipse memlekete dönüyoruz. Haccımızı yaptık. Peygamber Efendimiz’i (as) ziyaret ettik. Cennetül Baki’de başta Hazreti Ayşe annemiz olmak üzere binlerce sahabeyi, Uhud’da Hazreti Hamza ve Uhud şehitlerini ziyaret ettik. Kendimiz için olduğu kadar memleketimiz ve ümmet için de dualar ettik. İnanıyoruz ki üç mescidde yapılan dua geri döndürülmez. Mescid’i Aksa, Beytullah ve Mescidi Nebevi. Hamdolsun son iki mescidde duamızı ettik.
Dualarımızdan biri de bir an önce İsrail zulmü altındaki Mescid’i Aksa’nın tutsaklıktan kurtulması içindi.
Bir de benim özel bir durumum var bilenler biliyor. 2015 yılında İsrail hiç bir hukuki gerekçe yokken beni 10 yıl süre ile sınır dışı etti. O yüzden Mescid’i Aksa’ya gitmem, namaz kılmam şimdilik mümkün olmuyor.
Beytullah’ta ve Ravza’da Rabbim’den hem Aksa için hem Aksa’ya gitmek için niyazda bulundum. İnşallah dualarımız kabul olur.
Hazreti Peygamber’in (as) huzurunda 100 yıl önce bu topraklarda yaşananları da düşündüm. Fahrettin Paşa ve askerlerinin son ana kadar Peygamberimiz’i bırakmadıklarını hatırladım. 100 yıl önce emperyalistler bizim coğrafyamızı lime lime ettiler. Neticede cetvelle sınırları çizilmiş nice İslam ülkesi oluştu. Ve o suni sınırların içine hepimizi mahkum ettiler.
O sınırlar içinde inşa edilen ulus devletler 100 yıldır birbirine düşman gibi. Birlikten yoksun, beraberlikten yoksun.
Fahrettin Paşa, mütareke imzalanmasına ve Osmanlı Ordusu’nun silah bırakmasına rağmen Ravza’yı, Mescidi Nebevi’yi, Efendimizi (as)’i bırakmadı. Arkadaşları tarafından zorla ikna edilebildi ve göz yaşları arasında mescidi terk etti.
O gün bugündür bu topraklar istikrar arıyor. Düzen arıyor.
Suudi Arabistan petrole dayalı ekonomisini bu haliyle devam ettiremeyeceğini görmüş olacak ki yeni yönetimle birlikte 2030 vizyonu adıyla bir kalkınma programı ilan etti. Bu programı ister “liberalleşme” ister, petrol dışı gelirlere yönelme (turizm, sanayi), ister Amerikan ortaklığı şeklinde okuyun sonuç değişmiyor. Mevcut haliyle “devam edilemeyeceği” ortada. O yüzden bu projeye kurtarıcı gözüyle bakıyorlar. Mümkün mü bu? Çok zor bir ihtimal!
Hal böyle olunca turizmdeki birinci hedef hac ve umre organizasyonu.
Kabe’nin etrafının hiç de ruhuna uygun bir planlanma ile inşaa edilmediği ortada.
Kabe içindeki yeni tavaf ve namaz kılma alanları ise nispeten içeride bir ferahlık sağlayabilir nitelikte.
Ama öyle bir düzenleme yapılmış ki Osmanlı Revakları sanki eğrelti olarak duruyor. Korkarım bir iki yıla kalmaz “görüntü kirliliği oluşturuyor” diyerek revakların durumu tartışmaya açılabilir.
Kabe’deki kısmi iyileşme tamam da Kabe’ye o ucube gökdelenler arasından ulaşabilirsiniz. Mekke’deki yeni yol ve tünel çalışmaları hız kesmeden devam ediyor. Buna mukabil, bütün yollar gelip Kabe’den önce o ucube binalara tosluyor.
Medine daha başka. Mescidi Nebevi dünyanın en ferah mescidlerinden. Etrafındaki düzenleme de fena değil. İnşallah yüksek gökdelenler Efendimiz’in etrafında yükselmez. Mescid’in hemen doğu yakasındaki inşaat beni biraz korkuttu doğrusu. Merkez istasyon olacakmış burası. İnşaatı görünce bir kaç km ötedeki ecdad yadigarı Medine tren garını hatırladım. 100 yıl önce buralar bomboşken Ravza’nın dibine kadar rayları döşeyebilecekken nispeten daha uzağa tren garı yapmış Osmanlı. Yetinmemiş Efendimiz(as)’e hürmeten Medine sınınlarındaki rayların altına keçe yerleştirmiş. O günden bugüne zihnen nasıl bir dönüşümün içindeyiz, takdiri size bırakıyorum.
***
Suudi Arabistan 2030 vizyon projesinde bir özel bölge de kurmak istiyor. Burası Kızıldeniz kenarında olacak. Bildiğimiz serbest bölge niteliğinde düşünülüyor.
500 milyar dolarlık bir proje.
Bu projedeki turizm ise bildiğimiz deniz turizmi niteliğinde.
Projenin hayata geçirilmesi yeni yönetimin birincil hedefi. Ama bunu hem kendi halkına hem İslam dünyasına nasıl anlatacak ve ikna edecek doğrusu merak etmekteyim.
İzleyip göreceğiz. Suudi Arabistan ekonomik ve sosyal olarak yeni projelerini hayata geçirerek tehditleri bertaraf edebilecek mi?
İşleri çok zor.
Bir yandan Amerika ile kurulan ittifakın yansımaları... İslam dünyasındaki tepkiler... Diğer yandan petrole dayalı ekonominin sürdürülebilir olmayışı.
Bir de genç nesil ile eski kuşak arasındaki amansız rekabet var ki o rekabetin neticesi Suudi Arabistan’ın geleceğini belirleyecek.
Suudi Arabistan dış politika ve Ortadoğu uzmanlarınca yakından takip edilmeli.
Zira buradaki bir değişim tüm Arap dünyasını etkiliyor.
Buradan bir de pas atayım. Sevgili hocam Zekeriya Kurşun’dan Yeni Şafak okurları için bir dizi Suudi Arabistan ve Ortadoğu yazısı bekliyoruz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.