WashingtonBaşbakan Binali Yıldırım’ın temaslarını takip etmek için bir kaç gündür Amerika’dayız.Türkiye Amerika ilişkileri tarihinde hiç olmadığı kadar gergin ve problemli.Amerika ile olan ilişkilerin bu kadar gerilmesinde 3 ana faktör var.1- Bunlardan birincisi 15 Temmuz darbe ve iç işgal girişiminde maşa olarak kullanılanFETÖ ile Amerikan yönetiminin ilişkisine dair Türkiye’nin elindeki veriler.Ve elbette FETÖ ele başının iadesi konusunda Amerika’nın adım atmıyor oluşu.2- İkincisi yine bir terör
Başbakan Binali Yıldırım’ın temaslarını takip etmek için bir kaç gündür Amerika’dayız.
Türkiye Amerika ilişkileri tarihinde hiç olmadığı kadar gergin ve problemli.
Amerika ile olan ilişkilerin bu kadar gerilmesinde 3 ana faktör var.
- Bunlardan birincisi 15 Temmuz darbe ve iç işgal girişiminde maşa olarak kullanılan
FETÖ ile Amerikan yönetiminin ilişkisine dair Türkiye’nin elindeki veriler.
Ve elbette FETÖ ele başının iadesi konusunda Amerika’nın adım atmıyor oluşu.
- İkincisi yine bir terör örgütü olan
PYD/YPG-PKK’nın Amerikalılar tarafından neredeyse Suriye’de tek muhatap kabul edilmesi, silahlandırılması ve Suriye’nin kuzeyinde devletleşmesine zemin hazırlanması..
. Türkiye’nin bu meseleyi beka sorunu olarak görmesi.
Bir mesele daha var ki en az bu iki mesele kadar ciddi. O da
Rıza Zarrab ve Halkbank Genel Müdür Yardımcısı’nın da içinde olduğu davanın seyrinin başka bir evreye taşınıyor olması.
İşte böyle bir ortamda Başbakan Binali Yıldırım ile Washington ve New York’u kapsayan Amerika seyahatindeyiz.
Bu yazıyı yazdığım saatlerde henüz Başkan Yardımcısı Pens ile Başbakan Yıldırım arasındaki o kritik görüşme gerçekleşmemişti.
Ancak hem kongre dış ilişkiler başkanı ile hem diğer Amerikalılarla yapılan görüşmeler sonrası Sayın Yıldırım’dan
cümlesini duyduk.
Başbakan Yıldırım, Türkiye Amerika ilişkilerinin geldiği noktaya işaret ederken şöyle bir cümle kurdu,
“Bu görüşmelerden sonra ne yönde hareket edeceğimiz konusunda bir fikir elde edeceğiz.”
“İlişkilerin mükemmel seviyede olduğunu söyleyemeyiz, bu durumdan onlar da memnun değil. Geçmişte olanlara değil, geleceğe odaklanmamız gerekiyor. Görüşmelerde bunların altını çiziyoruz ve çizeceğiz” diyen de yine Başbakan Yıldırım.
Sayın Yıldırım rasyonal bir siyasetçi. “Amerika ziyaretinden ne bekliyorsunuz” diye sorulduğunda dedi ki, “Hemen sen şunu ver ben şunu vereyim diye bir sonuç çıkmaz. Bu tür görüşmelerde maksat mesafe almaktır. Görüşmelerimizde ilişkilerimizin olumsuz yönlerini değil olumlu yönlerini ortaya koyacağız. Bana göre çözülmeyecek sorunumuz yok.
Amerikalılar da gelinen noktadan memnun degiller.”
Bekleyip göreceğiz Başbakanı Yıldırım’ın Amerika ziyaretinin sonuçlarını ancak ben yine de size buradaki havadan biraz söz etmek istiyorum.
Türkiye ile Amerika arasındaki 3 ana sorunu biraz önce aktardım. 3 sorunun da yakın gelecekte Türkiye’nin lehine çözümü konusunda Amerikalıların bir adım atacağı yok. Hatta Kasım ayının 27’sinde gerçekleşecek olan duruşma ile birlikte Rıza Zarrab davasının başka bir evreye geçeceği konusunda neredeyse kesin bir kanaat var.
Geçen gün yazdım. Bir zamanlar Almanların yaptığının bir benzerini bu kez Amerikalılar yapacak gibi.
davasında anlaşmalı bir “itirafçı” buldular. Ona indirimli bir ceza verdiler. Sonra da hiç yargılanmamış, ifadesi bile alınmamış bir takım isimlerle ilgili olarak
“Asıl suçlular Türkiye’de” diyerek yargısız infaz yapılmıştı. O dava Türkiye siyasetini dizayn etmek için bir araç olarak kullanılmıştı.
Bugün
Amerika’da da Zarrab’ın itirafçı hatta “tanık” olarak mahkemeye çıkacağı konuşuluyor. Tanık olarak konuşturulup, ardından düşük bir cezaya çarptırılacağı sonra da, 2 yıla yakın hapiste yatması buna sayılıp “tanık koruma” çerçevesinde buharlaştırılacağı söyleniyor.
Bu senaryo gerçekleşirse, Türkiye’de bir takım siyasiler ve işadamlarının Zarrab davası kapsamında suçlanacağı görülüyor.
Hele hele Zarrab davası dosyasına FETÖ’cülerin 17/25 darbe girişiminde kullandıkları montaj ve dublaj tapelerinin de gireceği söylentisi kurulan kumpasın boyutlarını gösteriyor.
Türkiye Amerika ilişkileri açısından son derece sıkıntılı bir tablo bu durumda daha da sıkıntılı hale gelecek.
Anlaşılan o ki Türkiye’den bir şey istiyorlar. O şey Suriye’nin kuzeyindeki terör koridoruna ses çıkarmamamız mı, yoksa onu da kapsayan daha büyük bir proje mi?
Mesela Türkiye’nin toprak bütünlüğüne yönelik bir Ortadoğu dizaynı mı?
Belki de hepsi. Çünkü
ne FETÖ elebaşının iadesi, ne Suriye krizi ne de Zarrab meselesi tek başına bir şey değil. Tümü iç içe ve tümü bir biriyle ilintili.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Eylül ayında Birleşmiş Milletler (BM) toplantıları için geldiği Amerika’da Trump ile de ikili bir görüşmesi olmuştu. O görüşmeden sonra öğrendiğimiz şuydu,
“Nasıl gelindiyse, öyle dönülmüştü!”
Yani, Türkiye tezlerinde ısrarcı ancak Amerika’nın pozisyonunda da bir değişiklik yoktu.
Bu bakımdan,
Başbakan Yıldırım’ın Washington ve New York’daki temasları son derece kritik.
Sonuç olarak, stratejik ortağımız Amerika ile bu dönemde çıkarlarımız örtüşmüyor. Gerginlik hat safhada. Fakat bu gerginliğin her iki tarafa da bir faydası yok.
Bakalım bir orta yol bulunabilecek mi? Ya da her iki taraf için yumuşama sinyalleri alabilecek miyit? Takip edip göreceğiz.
Şimdilik buralardan bu kadar.
Amerikan polisi durumdan vazife çıkarmış
Amerika güvenliği bu kez abartmış.
İlk defa devlet erkanı ile Amerika’ya geldim. Washington’da kaldığımız otel ve etrafında Amerikan polisi tarafından kuş uçurtulmuyor. Otelin olduğu caddenin iki başında kocaman kamyonlar. Sayısız polis otosu ve polis, bir de “gizli servis” dedikleri sivli giyimli adamlar var. Buraları iyi bilenler, “ilk kez böyle bir şeyle karşı karşıyayız” dediler. Nedenine gelince, Cumhurbaşkanımızın son ziyaretinde PKK’lıların provokasyonları sonucu yaşanan arbede gösteriliyor.
Amerikalılar işi o kadar abartmış durumdalar ki Başbakan Binali Yıldırım ile sabah yürüyüşü için otelden çıktığımızda tepemizde bir de helikopter uçuyordu. Türkiye’nin güvenlik konusunda böyle bir talebi olmamış. Amerikalılar durumda vazife çıkarmışlar.
Bir musibet bin nasihattan evladır sözü sanırım bu kez Amerikalılar için geçerli. Baksanıza, gecenin bir yarısı otel odasının camından dışarıya bakıyorum incin top oynayan caddenin köşelerini tutan polis otolarının hala çakarları yanıp sönüyor!