Suriye’de özellikle Astana sürecinin devamı olan Soçi’deki 3’lü zirvenin ardından “Siyasi çözüm için güçlü adımlar’ atılmaya başlamıştı ki bir el devreye girdi. Belki de bir kaç el demek gerekir.
Soçi’de Ocak ayı sonunda toplanan Suriye Ulusal Kongresi’nden önemli sonuçlar çıkacak diye bir beklenti de oluşmuştu. Ancak çatışmasızlık alanlarından Türkiye’nin garantörlüğüne bırakılan İdlilp’in Esad güçlerince bombalanması, süreci seketeye uğratan nedenlerden biridir.
Dahası İdlip’teki bazı terörist gruplar Amerika’nın kışkırtmasıyla insansız hava araçlarıyla Rus üssüne saldırı düzenlendi. Bu olaylar Soçi Kongresi’nde beklenen neticenin alınmamasına neden oldu. Acilciler’in ele başı Mihraç Ural’ın Soçi’de görüntü vermesi falansa işin çoktan çığıırından çıktığının işaretiydi.
Suriye’de siyasi çözüme yaklaşıldıkça tarafların alan hakimiyeti için silahlara sarıldığı gerçeği ile karşı karşıyayız.
Suriye’nin kuzeyinde Amerika’nın yardım ve desteği ile bir terör koridoru kurulmak isteniyor. PYD/YPG-PKK’nın zorla ele geçirdği alanları tahkim etmeye başlaması, Amerika’nın 5 bin TIR silahla teröristleri donatması, dahası o silahların bir kısmının bizim sınırlarımız içinde insanlarımızı katletmesi, şehit etmesi Türkiye’nin kabul edebileceği bir şey değil.
Rusya ve İran’ın desteklediği rejimin siyasi çözüm öncesi İdlip, Doğu Guta gibi muhaliflerin elinde bulunan bölgeleri nüfus alanına dahil etme arzusu da görülüyor.
Nihayetinde Amerika ve İsrail’in “Parçalanmış bir Suriye” tezinde ısrarlı olması siyasi çözüm öncesi şiddetli çatışmaları yeniden başlatmış görünüyor.
Afrin’den başlayıp, Irak sınırına kadar uzanan terör koridorundan Türrkiye’yi tehdit eden, zaman zaman havan, füze gibi silahlarla saldıran terör örgütünü sınırlarımızdan uzaklaştırmak için Zeytin Dalı Operasyonu'na başladığımız 20 Ocak’tan bu yana, Suriye’de tarafların tamamı bizi bu operasyonlardan vaz geçirmye çalışıyor. Zira, Türkiye Afrin’den sonra Mümbiç’e sonra da Fırat’ın doğusuna yöneleceğini baştan ilan etti.
Türkiye’nin Fırat Kalkanı’nın ardından Suriye sahasına yeniden inmesi, Suriye özelinde müttefiklerimiz olan Rusya ve İran’dan bile farklı seslerin yükselmesine neden oldu. Buna mukabil “Stratejik ortak” Amerika ve NATO müttefiklerimiz ise neredeyse Türkiye’ye silah ambargosu koydu. Her gün Amerika’dan, Avrupa Birliği ülkelerinden Türkiye’nin Afrin operasyonunu durdurması isteniyor. Sadece istense iyi. Bazen tehdit ediliyor. Bazen korkutuluyor.
Neden?
Çünkü, Türkiye kendisi için milli tehdit olan ve müttefiklerimiz tarafından korunup, gözetilen bir terör örgütüne rıza göstermiyor.
Neden?
Çünkü, Türkiye Suriye’deki oyunu gördü. Oyunun sonunda Amerika ve avanesi kazanırsa Suriye diye bir devlet kalmayacak. Küçük butik devletçikler oluşturulacak. İsrail “tehdit”ten kurtulacak. Kurulacak devletçikler (ki Suriye’nin kuzeyinde PYD/YPG- PKK tarafından kurulmak istenen doğrudan bir terör devleti olacak) İran ve Türkiye’yi hedef alacak.
Amerika’nıın ortadoğu için hazırladığı uzun vadeli stratejinin gereği “22 ülkenin sınırları değişecek!* Buna Türkiye’de dahil edilecek.
Suriye’de uzun zamandır Amerika’nın PYD/YPG-PKK teröristlerini korumak, kollamak dışında bir faaliyeti yoktu. DAEŞ’i, Rakka’dan “anlaşmalı” olarak çıkarttıktan sonra, Amerika neredeyse sahada hiç görülmüyor, hava kuvvetleri faaliyet göstermiyordu. Ancak bir kaç gündür Amerika yeniden savaş uçaklarıyla Suriye’de faaliyet yürütüyor. PYD/YPG-PKK terör örgütünü vuran Suriye rejimini vurdu. İsrail Şam’da Esad’ın sarayının hemen yanını vurdu. Rejim İsrail savaş uçağını düşürdü. İsrail bir İran İHA’sını hava sahasında düşürdü.
Anlayacağınız Suriye”de çarşı çok fena karıştı.
Neden?
Çünkü, taraflar siyasi çözüm öncesi tezlerinde ısrarcı ve bu ısrarlarını ellerine silahlı alarak dayatmaya çalışıyor.
Aklımıza, “Türkiye, Suriye’de çarşının karışmasından nasıl etkilenir” diye bir soru da gelmiyor değil hani.
Bu sorunun cevabı, Türkiye’nin tezleri ile sahadaki faaliyetlerinin alt başı gidip gitmemesinde gizli.
O halde bakalım. Türkiye Suriye konusundaki tezi ne?
Cevap, toprak bütünlüğü ve adil bir yönetim. Bir de bekasını tehdit eden terör örgütlerinin tasfiyesi
Peki, Türkiye sahada ne yapıyor? Birincisi Fırat Kalkanı ile DAEŞ denen terör örgütünü sınırlarından süpürdü. Suriye’nin kuzeyinde 2 bin km karelik bir alanda barış ve istikrar sağladı.
İkincisi, Türkiye yine Suriye’nin kuzeyinde Türkiye için beka sorunu, Suriye’nin toprak bütünlüğü içinse tehdit olan PYD/YPG-PKK terör örgütüyle meşru bir mücadele veriyor. Bu mücadeleyi verirken de kılı kırk yarıyor. Sivillere zarar vermemek için olağanüstü çaba sarf ediyor. Aynı anda sürekli, Suriye’nin toprağında gözü olmadığını muhataplarına söylüyor. Rusya ve İran ile senkronize olurken diplomasiyi de çalıştırıyor. Hatta Başbakan Binali Yıldırım’ın dilinden “7 yılın sonunda öyle kolay değil ama gelinen noktada rejimi yok sayamayız” bile diyor. Suriye’nin toprak bütünlüğüne vurgu yapıp, Suriye topraklarının terörden arındırılması için mücadele ediyor. Misafir edilen 3.5 milyon Suriyeli’nin memleketlerine dönmesinin önünü açmaya çalışıyor.
Türkiye’nin tezleri ile sahadaki uygulaması bir biriyle tutarlı. O yüzden karşılık buluyor.
Suriye çarışısının karışması siyasi çözüme yaklaşıldığının işareti.
Türkiye’nin sahaya inmesi ile inisiyatifi kaybeden Amerika ve müttefiklerinin Suriye’de kan dökmekten başkaca yapacağı bir şey yok.
Terör örgütlerine sahip çıkarak ne Suriye’ye ne bölgeye istikrar gelmeyeceğini onlar da biliyor.
Aynı zamanda uzun vadeli stratejik hedeflerinin Türkiye’nin sahaya inmesi ile sekteye uğradığını da...
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.