Sosyal medyaya behemehâl yasal düzenleme şart oldu

04:0016/06/2020, Salı
G: 16/06/2020, Salı
Hasan Öztürk

Kötü niyetlisiniz ve bir insana iftira atmak istiyorsunuz. İşin kolayı var biliyorsunuz. Önce kendinize uyduruk bir mail alıyorsunuz. Sonra mavi kuşa uyduruk bir isimle üye oluyorsunuz. Sonra iftira atmak istediğiniz kişiyi hedef alan yalan, iftira, hakaret dolu cümleleri peş peşe sıralayıp “enter” tuşuna basıyorsunuz. O kadar.İftira attığınız kişi sizi bulamıyor. Polis bulamıyor. Yargı zaten yargılamıyor. Size kimse hesap soramıyor. Sorgu sual yok. Nasıl ama?Ya da isminiz, adresiniz belli olduğu

Kötü niyetlisiniz ve bir insana iftira atmak istiyorsunuz. İşin kolayı var biliyorsunuz. Önce kendinize uyduruk bir mail alıyorsunuz. Sonra mavi kuşa uyduruk bir isimle üye oluyorsunuz. Sonra iftira atmak istediğiniz kişiyi hedef alan yalan, iftira, hakaret dolu cümleleri peş peşe sıralayıp “enter” tuşuna basıyorsunuz. O kadar.

İftira attığınız kişi sizi bulamıyor. Polis bulamıyor. Yargı zaten yargılamıyor. Size kimse hesap soramıyor. Sorgu sual yok. Nasıl ama?

Ya da isminiz, adresiniz belli olduğu halde bir kişi hakkında yalan yanlış ithamları yine sosyal medya hesaplarınızdan yazıyorsunuz. Hakkınızda soruşturma, mahkeme oluyor. Peki, sonuçta ne oluyor? Kocaman bir hiç. Ya Basın Kanunu yönünden küçük bir ceza ile kurtuluyorsunuz ya da “yalan”ın cezası olmadığı için söylediğiniz yalan yanınıza kâr(!) kalıyor..

Maalesef durum budur.

O yüzden daha önce bu köşede tartıştığımız konuyu yine tartışmak niyetindeyim.

TEKELLEŞMİŞ SOSYAL AĞ, ULUSAL GÜVENLİK SORUNU HALENİ GELİR

Her konuda, caydırıcı cezalar olmadığı sürece, “Cezamı öderim; suçu işlerim” anlayışından kimsenin vaz geçeceği yok.

Hele hele sosyal medya ortamlarında söylenen yalanlara yönelik neredeyse hiçbir caydırıcı cezanın olmaması zıvanadan çıkılmasına neden oluyor.

Kadına, karşı cinse, siyasetçiye, sanatçıya yediden yetmişe herkese yönelik itibar suikastları düzenleniyor her gün sosyal medya hesaplarından.

Kitle iletişim araçlarının kısmen kontrolü mümkün. En azından Basın Kanunu var. En azından ticaret hukukuna tabiler. En azından kısmen otokontrolleri; en azından RTÜK gibi denetleyici mekanizmalar var. Nihayetinde adresleri belli!

Fakat “sosyal medya” ismiyle hayatımıza giren mekanizmada neredeyse her şey ama her şey sanal. Bir hesabınız var ama nerede olduğu belli değil. Dünyanın bilmem neresindeki bilmem ne firmasının bir bilgisayarının bir dosyasında bir “kod”dan ibaret.

Tekelleşmiş birkaç firmanın kendi kuralları dışında ne hukuku var ne ölçü.

***

Açıkçası son günlerde bazı siyasilerin, trolleşmiş isimlerin ve bizzat sahte hesapların sosyal medyada yaptıklarını görünce “ceza” meselesini bir kez daha düşündüm.

Sosyal medyada bu kadar kolay yalan ve iftiranın dolaşmasının altında yatan neden Türk Ceza Kanunu’na (TCK) göre yalanın neredeyse suç sayılmaması. Çünkü ‘yalan söylemek’ kitle iletişim araçlarında bile neredeyse suç değil!

Sadece bir istisnası var. “Savaş” dönemi.

TCK’da 1962’de yapılan bir düzenleme hâlâ geçerli. “Savaş sırasında kamuyu endişe ve heyecana sokacak veya halkın maneviyatını sarsacak veya düşman karşısında ülkenin direncini azaltacak nitelikteki yalan haberi yayan, nakleden kişiler” cezalandırılıyor.

İŞLER ARAPSAÇINA DÖNDÜ

1858’de Fransız Ceza Kanunu’ndan alıntılanarak oluşturulan Osmanlı Ceza Kanunu’nda şu ifadeler var:

“Yayın yoluyla başkalarına asılsız suçlamada bulunma fiili yasaklanmıştır.”

Cumhuriyet’in ilk döneminde de bu hüküm korunmuş. Ne var ki 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra darbeciler, “yalan haber neşri suçu ayrıca cezalandırılabilecek bir suç olma vasfından” çıkartmış.

Cevap ve düzeltme hakkı ile Basın Kanunu’na istinaden açılabilecek olan davalar özel hukuk çerçevesinde mümkün. Ancak sosyal medya ağları bundan da ne hikmetse muaf..!

Sosyal medyanın yaygınlaşması ve bir nevi herkesin “haberci” olmasından sonra işler arapsaçına döndü.

Batı’da son dönemde sosyal medyada söylenen yalanlarla ilgili ciddi çalışmalar var. Fransa 2018’de adım attı. Almanya çok ağır cezaları içeren bir çalışma yapıyor. En son Amerika Başkanı Trump da tivetter’a savaş açtı.

Yalan ve iftiralara karşı devlete bir yaptırım gücü verilmeye başlandı. Mesela Fransa’da seçimde aday olanlara yönelik yalan haberlere ilişkin dava açma hakkı tanınıyor. Türkiye’de caydırıcı cezalar hâlâ yok maalesef.

Bence son dönemdeki “yalan furyası”ndan sonra diğer ülkelerde olduğu gibi caydırıcı düzenlemeler yapılmalı.

Özellikle sosyal medya tekellerine, yüklü maddi tazminatlar ve gerektiği takdirde erişimin kısıtlanmasına ilişkin düzenlemeler yapılmalı.

Yalan haberi yayan ve sosyal medya hesabından doğrudan yalan söyleyenlerle ilgili ağır cezalar yürürlüğe konulmalı.

Yoksa çok insan sosyal medya hesaplarında itibar suikastına uğrayacak, çok insan iftiraya uğrayacak, güvenliğimizi doğrudan ilgilendiren meseleler ortalığa saçılacak. Hepsi zaten oldu da..!

Behemehâl sosyal medyaya düzenleme şart oldu!

#Sosyal medya
#İftira
#Haber
#Yalan
#Twitter