Siyasette değişimin ayak sesleri

04:0012/06/2020, Cuma
G: 12/06/2020, Cuma
Hasan Öztürk

Yeni normalleşme sürecinin ikinci haftasında “nerede kalmıştık” diyenlerin sayısının arttığını ve nerede kalınmışsa oradan devam edildiğini gözlemliyoruz.Özellikle siyasette bazıları nerede duruyorduysa oradan yeniden başlama gayretinde.Oysa Mart ayından bu yana dünya değişti, Türkiye değişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde sağlıktan içişlerine, tarımdan, ulaşıma, teknolojiye ve dahi savunma alanına kadar tüm alanlarda Türkiye dünyada örnek gösterilecek başarılara imza attı, atıyor.Dünyanın

Yeni normalleşme sürecinin ikinci haftasında “nerede kalmıştık” diyenlerin sayısının arttığını ve nerede kalınmışsa oradan devam edildiğini gözlemliyoruz.

Özellikle siyasette bazıları nerede duruyorduysa oradan yeniden başlama gayretinde.

Oysa Mart ayından bu yana dünya değişti, Türkiye değişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde sağlıktan içişlerine, tarımdan, ulaşıma, teknolojiye ve dahi savunma alanına kadar tüm alanlarda Türkiye dünyada örnek gösterilecek başarılara imza attı, atıyor.

Dünyanın dev ekonomilerine sahip ülkeleri sokaktaki insanlarına sağlık hizmeti veremezken, yaşlılarını bakım evlerinde ölüme terk ederken, yağmaya, talana engel olamazken Türkiye kısıtlı bütçesine rağmen sağlıktan gıda tedarikine, toplumsal güvenlikten, ekonomi çarklarını çevirmeye kadar büyük bir başarı öyküsü yazdı. Devlet kapasitemizin sınırlarını zorladık.

Bu başarının Türkiye’nin muhalefeti tarafından da görülüp yeni normalleşme ile birlikte “yeni bir şey” söylemelerini beklerdik. Ne yazık ki özellikle iki partinin son grup toplantılarında sergiledikleri tablo hiç umut verici olmamıştır.

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısındaki konuşmasını dinlerken açıkçası dejavu yaşadım. Hele hele İyi Parti lideri Akşener’in o üslupsuz “damat” lafzını ağızına alış şekli ne bir hanımefendiye ne de bir siyasi lidere yakışır tarzdaydı. İzlerken açıkçası Akşener adına üzüldüm.

Bir fasıl da HDP’ye açmamız gerekiyor. HDP’nin “aldatılmış âşık” halini yaşadığını tam da pandemi öncesinde görmüştük. O dönemde eşbaşkan Buldan’ın, “Halkımız şeffaf ittifak istiyor. CHP daha cesaretli olmalı” diye başlayan cümlelerinin bir benzerini yeni normalleşmeyle birlikte bu kez doğrudan sahada dile getirdiğine şahit olduk.

HDP, Millet İttifakı içinde yer almadığını her defasında söylerken… CHP, İyi Parti ve SP, HDP ile ittifak yapmadıklarını iddia ederken… Bizler aradaki zımni ittifakı anlatıyorduk. Hatta bazı çevrelerce zımni ittifak ifademiz nedeniyle haksızca eleştiriliyorduk.

Pandemi öncesinde HDP tarafından “şeffaf ittifak” söylemiyle alenileşen zımni ittifak yeni normalleşme sürecinde yeni bir hâl aldı.

Üç ismin milletvekilliğinin düşmesinden hemen sonra Meclis Genel Kurulu’nda CHP ve HDP’lilerin HDP sloganları eşliğinde masaları kırarcasına yumrukladıklarını gördük. Hemen arkasından HDP Eşbaşkanı Buldan, Kars’ta yandan HDP destekli Millet İttifakı’nın geleceğini yakından ilgilendiren şu açıklamayı yaptı: “Artık kimse kapalı kapılar ardında HDP ile ittifak görüşmeleri yapmayacak, yapamayacak. Halkımız bunu kabul etmiyor. Halkımız, şeffaf, açık bir ittifak istiyor.”

Son ifade pandemi öncesi yapılanın bir adım daha ötesi niteliğinde ama kalınan yerden devam edildiğine işaret.

Hatırlarsanız bir ay kadar önce İyi Parti lideri Akşener’in “HDP’yi PKK terör örgütünün yanına konumlandırıyoruz” ifadesinden sonra Sırrı Süreyya Önder’in “Kimse bize koordinat tayin edemez” diye başlayan ve Ahmet Türk tarafından zılgıt çekilen açıklamalarıyla zaten sır sandığının kapağı açılmıştı.

Yeni normalleşmenin ikinci haftasının ortasını bitirirken muhalefette yeni yol ayrımının sancılarını görüyoruz.

HDP ile CHP iç içelik yaşarken, İyi Parti’de bir kanat umudunu yeni kurulan partilerle yapabileceği bir ittifaka kaydırmış.

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun, Mithat Sancar’ın “yürüyüş” kararına karşı çıkmasını HDP-CHP iç içeliğinin CHP tabanındaki rahatsızlığı fark etmişliğine bağlıyorum.

HDP de anlaşılan o ki bir yol ayrımında. Sancar’ın eş başkan olmasıyla birlikte Buldan ile Sancar arasındaki rekabetin sonuçlarını göreceğiz. Hele hele MİT ve TSK’nın en son Kandil’in derinliklerinde Türkiye sınırından 150 km uzakta bir dağ başında saklanan en üst düzey PKK yöneticilerinden Kasım Engin’in nokta atışıyla bertaraf etmesi HDP’nin yol ayrımında mihenk taşlarından biri olacaktır.

“Türkiye partisi mi yoksa PKK terör örgütünün siyasal uzantısı mı” olacak tartışmalarını bu yaz boyunca konuşmaya devam edeceğiz. Meclis’teki tutumları, CHP ile olan “şeffaf” ittifakları HDP’yi yeni kararlara yönlendirecektir.

Edirne’de tutuklu eski eşbaşkan ile sırtını Kandil’e dayayan eski eşbaşkan çomak sokmazsa HDP yeni bir kulvar açabilir.

İmralı’daki elebaşının doğrudan çalıştığı elemanlarının sayısıysa artık bir elin parmakları kadar azaldı nasıl olsa!

Pandemi sürecinin yeni normalleşmesinde siyasette gördüklerimiz bunlardır.

Cumhur İttifakı’nın iki paydaşı AK Parti ve MHP’nin senkronize olduğu bugünlerde, muhalefetin özellikle İyi Parti ve HDP kanatlarında yeni değişimlerin ayak seslerini duyuyorum.

Seçim ve Siyasi Partiler Kanunu’ndaki olası değişiklikleri bir de bu yönüyle düşünelim.

Takipteyiz.

#Normalleşme
#HDP
#PKK
#CHP
#İmralı
#Kandil