“Şartlar oluşsaydı Erdoğan’ın karşısına muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı olarak çıkacaktım”dememişti elbette ama,“Türkiye pozitif bir gündem içerisinde değil”diye başlayıp, “Geniş mutabakat oluşmadı. Bu nedenle adaylığım söz konusu değildir”diyendi.Söz konusu açıklamasından önce günlerce siyaset ve medyada ismi üzerinden uzun tartışmalar yaşandı. Sonunda bir cumartesi günü bir merdivenin başında şöyle dedi:“Türkiye pozitif bir gündem içerisinde değil. Bu ortamda seçimlere gidiyoruz. Bu çerçeve içerisinde
Söz konusu açıklamasından önce günlerce siyaset ve medyada ismi üzerinden uzun tartışmalar yaşandı. Sonunda bir cumartesi günü bir merdivenin başında şöyle dedi:
Aday olmadı. Seçime girmedi. Bekledi. Ta ki 2018’in Ağustos ayında dolar kuru üzerinden Türk ekonomisine yapılan ahlaksız saldırı gerçekleşinceye kadar.
Dolar 7 lirayı gördü. Enflasyon çift haneyi çoktan geçti. Faizler 20’nin üzerine çıktı. Türk ekonomisi Amerika’nın ve şürekâsının saldırısıyla sarsıldı. Ve…
Türkiye dışarıdan sıkıştırıldıkça ellerini ovuşturuyorlar, Amerika’dan bir ses Türkiye aleyhinde bir cümle kurduğunda iç geçiriyorlardı.
Bu kez Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu yerine eski Hazine Bakanı Ali Babacan’ı piyasaya sürdüler.
Belli ki bir güç Babacan’ı öyle bir motive etmiş ki şimdilerde partileşmek için harıl harıl çalışıyor. “11’inci Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül bize katkı sunuyor” da diyordu.
Anlaşılan yeni Karamollaoğlu, Babacan.
Babacan seçim öncesi “patates-soğan” üzerinden ya da “naylon poşet” üzerinden geliştirilen “ekonomi kötüye gidiyor” rüzgârında yelkenini açtı. Açmıştı açmasına ama rüzgâr kesilince sesi de kesildi bir müddet.
Cari açık kapandı. “En kötü” geride kaldı. Türkiye ekonomisi direncini artırdı. Hem de Türkiye terör örgütleriyle Türkiye içinde ve sınır ötesinde amansız bir mücadeleye tutuşmuşken…
“Dolar 7 lira olacak. 12 lirayı geçecek” gibi söylemlerle piyasayı zehirlemek isteyenlerin hevesleri kursaklarında kaldı.
Ali Babacan’ın tabela asmaya hazırlandığı partisinin kuruluşundan haber alınamamaya başlandı.
Bu hal, bize şunu hatırlattı:
Tüp kuyrukları, sana yağı, benzin kuyrukları… Yokluktan başkası değildi.
Darbe yapmak için şartların oluşmasını bekleyen Evren’in tutumunun bir benzerini bugün Erdoğan’ı alaşağı etmekten başka hiçbir motivasyonu olmayan eski dostları sergiliyor.
Babacan ve onun arkasındaki motivasyonun kaynağı Gül, şartların olgunlaşması için hâlâ gün sayıyor!
Ne garip öyle değil mi?