Ne Batı ne Rusya imzaladıkları mutabakatlara sadık kaldı

04:006/03/2020, Cuma
G: 6/03/2020, Cuma
Hasan Öztürk

Cumhurbaşkanımız dün İdlip krizine kalıcı bir çözüm bulmak amacıyla Rusya lideri Putin ile tarihi bir görüşme gerçekleştirdi. Moskova’ya giderken uçakta edindiğim izlenim ise şu oldu:Rusya’nın maksimalist tavrı nedeniyle uzlaşma zemini kaygan fakat “masanın devrilme olasılığı henüz yok.” Ruslar Esad ile yol yürümeyi tercih ediyor. Türkiye İdlip’te bir çözüm bulmak için Avrupa Birliği’ni (AB) Amerika üzerinden ikna etmek istiyor.Tam da bu bilgiler ışığında tarihi görüşmeye tanıklık ettik.Olup bitenleri

Cumhurbaşkanımız dün İdlip krizine kalıcı bir çözüm bulmak amacıyla Rusya lideri Putin ile tarihi bir görüşme gerçekleştirdi. Moskova’ya giderken uçakta edindiğim izlenim ise şu oldu:

Rusya’nın maksimalist tavrı nedeniyle uzlaşma zemini kaygan fakat “masanın devrilme olasılığı henüz yok.” Ruslar Esad ile yol yürümeyi tercih ediyor. Türkiye İdlip’te bir çözüm bulmak için Avrupa Birliği’ni (AB) Amerika üzerinden ikna etmek istiyor.

Tam da bu bilgiler ışığında tarihi görüşmeye tanıklık ettik.

Olup bitenleri anlamak içinse yakın geçmişi hatırladık.

GERİ KABULÜN ARKASINA SIĞINAN RİYAKAR AB

Bahar Kalkanı Operasyonu ile eş zamanlı olarak Türkiye’nin Batı kapıları mültecilere açıldı. Peki, mülteciler meselesinde Batı’nın ikircikli halinde bir değişiklik var mı?

18 Mart 2016’da AB ile geri kabul anlaşması imzaladık. Dönemin Başbakanı Davutoğlu, “Kayseri pazarlığı yaptıklarını. Anlaşma ile AB’ye düzensiz göçü önleyeceklerini, karşılığında vize serbestisi, 3 milyar euro, 2018 yılı sonuna kadar bir 3 milyar euro daha alacaklarını” açıkladı.
O anlaşmanın ardından daha önce “istasyon” olarak görülen Türkiye, “menzil” oldu.

3 yıl sonraysa AB, işi epeyce abarttı. Şubat 2019’da İstanbul’da Budapeşte Süreci 6’ncı Bakanlar Konferansı düzenlendi. “Mülteci haklarına” ilişkin İstanbul Taahhütnamesi, Macaristan hariç katılımcılarca imzalandı.

AB Komisyonu’nun o dönemki Göç, İçişleri ve Vatandaşlıktan Sorumlu Komiseri Avramopoulos, Türkiye’ye övgüler düzdü. “Mülteci kriziyle ilgili birlikte ulaşmış olduğumuz önemli sonuçların üzerine yenilerini inşa edebiliriz.
2015
te günde 14 binden fazla kişinin Ege Denizi üzerinden AB
ye geçtiği günleri hatırlıyorum. İdare edilemez bir durumdu. Bu iş birliğinin esas niteliği (…) yaklaşık 4 milyon mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye
nin cömert ev sahipliğinde yatıyor
” dedi.

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan “güvenli bölge” tartışmalarının yaşandığı 2019’un Şubat ayında, “
Türkiye olarak topraklarımızda yaşayan milyonlarca Suriyeliyi şayet kendi evlerine döndüremezsek, sorun eninde sonunda Avrupa kapılarına dayanacaktır”
dedi.
15 Şubat 2019’da ise “
Bariyerler Kalksın”
başlığıyla Yeni Şafak’taki bir haberin spotunda, “Türkiye ile 2016’da imzalandığı ‘mülteci mutabakatı’na uymayan AB; Suriye’deki ‘güvenli bölge’ tezine de karşı çıkıyor.
Ankara bu nedenle Avrupa
ya gitmek isteyen mültecilerin önündeki bariyerleri kaldırmayı ve kapıları açmayı tartışıyor. Böylece AB mülteci gerçeğini hissederken denizdeki riskler azalacak”
deniyordu.
PYD/YPG-PKK’YA “YURT” VADEDENLER, O YURDUN SAHİPLERİNİ TÜRKİYE’YE HAPSETTİ

Suriye’nin kuzeyinde gözümüzün önünde büyük bir tiyatro oynandı. PYD-YPG-PKK şehirlere girdi. İnsanlar evlerinden yurtlarından çıkarıldı. Tamamına yakını Türkiye’ye sürüldü. Bir avuç kalan meşru muhalefetse rejim, Rusya ve İran tarafından süpürülerek Türkiye’ye yönlendirildi. İdlip çatışmasızlık bölgesine ise son kalanlar sıkıştırıldı.

Türkiye
nin tezi ortada. Suriye’de başta İdlip olmak üzere güvenli bölgeler kurulmalı ve Suriyeliler evlerine dönmeli.

Ne var ki Amerika, PYD/YPG-PKK lehine, Rusya ve İran ise rejim lehine her gün yeni bir hamle yapıyor.

Suriyelilerin geri dönememesi için adeta birlikte hareket ediyorlar. Sanki Suriyelileri Filistinli, Suriye’yi Filistin, Türkiye’yi de Ürdün yapmak için anlaşmışlar gibi.
Oysa başta
Astana
’da imzalanan muhtırada Rusya ve İran Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda ve birçok başlıkta Türkiye ile aynı fikirde olduklarını ilan etmişlerdi.
Hatırlarsanız 2017’nin Mayıs ayında imzalanan muhtıra kapsamında,
Suriye’de 4
“çatışmasızlık bölgesi” ve bu bölgelerin sınırları boyunca “güvenlikli bölgeler” kurulması kararlaştırılmıştı. İdlip de bunlardan biriydi.
SOÇİ MUHTIRASINA RUSYA NE KADAR UYDU Kİ?

Soçi Mutabakatı ise Barış Pınarı Harekâtı kapsamında 22 Ekim 2019’da Türkiye ile Rusya arasında imzalandı.

Mutabakatın önemli maddeleri şöyleydi:

- Her iki taraf Suriye’nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün muhafazasına ve Türkiye’nin milli güvenliğinin korunmasına olan bağlılıklarını teyit ederler.

- Münbiç ve Tel Rıfat’tan bütün YPG unsurları silahlarıyla birlikte çıkarılacaktır.

- Mültecilerin güvenli ve gönüllü şekilde geri dönüşlerini kolaylaştırmak maksadıyla ortak çalışma yapılacaktır.

- Suriye ihtilafına kalıcı bir siyasi çözüm bulunması amacıyla çalışmalarını sürdürecek ve Anayasa Komitesi’nin faaliyetlerini destekleyecektir.

Peki, şimdi soru şu? İdlip meselesinde Türkiye’yi “mutabakattaki hükümlülüklerini yerine getirmiyor” diye eleştirmeye kalkışan Rusya yukarıdaki maddelerden hangisine sadakat gösteriyor? AB, Türkiye ile imzaladığı mutabakatların hangisine uydu?

#İdlib
#Rusya
#Türkiye
#Vladimir Putin
#Recep Tayyip Erdoğan